TR EN

Dil Seçin

Ara

Satır Arkası

Satır Arkası

 

İHTİLAF DEĞİL, İTTİFAK ZAMANI

GEÇTİĞİMİZ günlerde düzenlenen “Hakikat Arayışında Nübüvvetin Yeri ve Rolü: Risale-i Nur Perspektifi” konulu 10. Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumu’nda insanlığa barış, kardeşlik, birlik ve beraberlik mesajları verildi.

Sempozyuma Üstad Bediüzzaman’ın talebeleri ve yerli-yabancı yüzlerce akademisyen ve misafir iştirak etti.

Sempozyumun açış oturumunda dikkat çeken konuşmalardan birini İngiltere Manchester Üniversitesi’nden Prof. Dr. David Law yaptı: “Hıristiyanlar da Bediüzzaman’dan istifade etmelidir” diyen Law, sözlerini şu cümlelerle noktaladı: “Bizim Batı âleminde genellikle şöyle bir gelenek vardır: Farklılıkları incelemek. Yani İslam ile Hıristiyanlık arasındaki farklılıkları, ihtilaf noktalarını işlemek. Evet, elbette bu noktalar da önemlidir ve bilinmesi gerekir. Ama Bediüzzaman Hazretleri özellikle ittifak noktalarını vurguluyor ve bunlar üzerinde duruyor. Bu çok önemli ve dikkat çekici.”

Hindistan Jawaharlal Nehru Üniversitesi’nden Prof. Dr. Aslam Islahi, “Müslümanlar, dünya üzerinde azınlıktadır sanıyordum. Ama bu İslam coğrafyasını görünce ruhumu büyük bir sevinç kapladı. Buradaki İslâmî hizmetler Hindistan’da olan bizleri kamçılıyor, teşvik ediyor” dedi.

Sempozyuma Amerika Gettysburg Lutheran İlahiyat Okulu’ndan gelerek katılan Dr. Kristin Johnston Largen ise “Amerika’da bu kadar heyecanlı ve güzel toplantılar olmuyor. Bu sebeple bu, benim için çok özel bir toplantı” diyerek sözlerine başladı.

Suriye’den Şeyh Mahmud Hasani: “Risale-i Nur’u okuyunca kendimi adeta uçsuz bucaksız derin denizlerde gördüm.” Bediüzzaman’ın bir konuyu ele aldığı zaman bütün yönleriyle ele aldığını, duyulmadık orijinal anlamlar ortaya koyduğunu da dile getiren Şeyh Hasani “Bediüzzaman, Allah’ın bu ümmet-i İslam’a bir hediyesidir. Allah, onunla ve eserleriyle ümmetin erkân-ı imaniyesini ve gelecek nesillerini kurtardı. Onun Risale-i Nur denizinden gelen dalgalar sahillerimize adeta mücevherler, pırlantalar aktarıyor.”

 

***

 

Stadyumlar

maç için değil,

bir dava sevdası için

dolarsa,

o gün

kurtuluş günüdür.

     — Necip Fazıl Kısakürek

 

***

 

NEYİ SEVMELİ?

Mevcut eğitim sistemimiz bize ‘yaptığımız işi’ değil, ‘başarılı olmayı sevmeyi’ öğretiyor.

Bunun için kötüdür.

Böylece bir işin sonucu, o işten daha önemli hale gelmiştir.

     — Jiddu Krishnamurti’nin bu sözü, çoğu insanın amaç edindiği bir başarının peşinde koşarken yaşamayı unutmasının altındaki sebebe ışık tutuyor.

 

***

 

Bir insanı

ahlâken eğitmeden

sadece

zihnen eğitmek,

topluma

bir bela kazandırmaktır.

     — Theodore Roosevelt

 

***

 

ÇOCUKLARDA DAVRANIŞ BOZUKLUĞUNUN SEBEBİ

Journal of Pediatrics dergisinde yayımlanan bir araştırma, günlük olarak gazlı içecek tüketen çocuklarda saldırganlık, içine kapanıklık ve dikkat eksikliği gibi sorunlara daha sık rastlandığını ortaya çıkardı.

Araştırmayı yöneten Columbia Üniversitesi Mailman Halk Sağlığı Akademisi’nden Shakira Suglia, ABD’de 20 büyük kentte 3 binden fazla 5 yaşındaki çocuk ve ailelerinin katılımıyla yapılan çalışmada, çocukların gazlı içecek tüketimi ile davranış bozuklukları arasındaki ilişki incelendi.

Araştırmacılar, annelerden çocuklarının günde ne kadar gazlı içecek tükettiğini yazmalarını ve çalışmanın devam ettiği 2 aylık süre içinde çocuklarında gözlemledikleri saldırganlık, içe dönüklük ve dikkat sorunlarıyla ilgili belirtileri not almalarını istedi.

Çalışmanın sonunda yapılan analizler, çocukların yüzde 43’ünün günde en az bir kutu, yüzde 4’ünün ise günde 4 kutu ya da daha fazla gazlı içecek tükettiğini gösterdi.

Analizler, gazlı içecek tüketimi arttıkça saldırgan davranışların da daha sık görüldüğünü ortaya çıkarttı.

Araştırma, günde 4 kutu ya da daha fazla gazlı içecek tüketen çocuklar arasında içe dönüklük ve dikkat eksikliği sorunlarına da daha fazla rastlandığını gösterdi.

Suglia, gazlı içeceklerin yapımında kullanılan kafein ve şeker gibi maddelerin küçük çocuklarda obezite gibi sağlık sorunlarına ek olarak davranış bozukluklarına da neden olduğu uyarısında bulundu.

 

***

 

KALEM

Karanlıkları devirmek ve aydınlık bir çağın kapılarını açmak için en mükemmel silah, kalem.

Sözle, yazıyla kazanılmayacak savaş yok.

Kalem sahiplerine düşen ilk vazife: Telaş etmemek, öfkelenmemek, kin kışkırtıcısı olmamak.

Halkı okumaya, düşünmeye, sevmeye alıştırmak.

Bir kılıcın kazandığı zaferi, başka bir kılıç yok edebilir; ama kalemle yapılan fetihler, tarihe mal olur.

Tarihe, yani ebediyete.

     — Cemil Meriç, aydınlık yarınlar için yol haritasını bu ifadeleriyle çiziyor.

 

***

 

ARŞİVDE NE BULMUŞ?

MİMAR Turgut Cansever’in anlattığı şu hatıra, Osmanlı Devleti’nin altı asır nasıl ayakta kaldığını gösteren çok önemli bir delildir.

Arşivler genel müdürüyle sohbet ederken müdür bey dedi ki:

“Ben 17 senedir arşiv genel müdürlüğü yapıyorum. Biliyor musunuz, her sene bütün dünyadan yaklaşık 200-300 soru geliyor. ‘Filan tarihte vuku bulan deniz kazasında veya filan ihtilafta Osmanlı hâkiminin verdiği karar nedir?’ şeklinde.

17 senedir bir tanesi tam soru bile değil, Türkiye’den bana ancak 3 soru geldi.

Bu arada, burada 17 senedir çalışan bir Japon araştırmacımız vardı. Doğrusu geçen sene artık dayanamadım. Çünkü benden evvel de varmış.

Yanına gittim, sordum:

“Allah aşkına, siz bu kadar senedir sabahın karanlığından akşamın karanlığına kadar başınızı kaldırmadan bir şeyler arıyorsunuz. Ne buldunuz?” dedim.

Cevabı şu oldu:

“Adalet...”