TR EN

Dil Seçin

Ara

Dua Tezgâhı / Hayat Öyküsü

Dua Tezgâhı / Hayat Öyküsü

Bir ağacın dalları arasında bir meyveyi nasıl olgunlaştırıyorsa, insanı da ömrünün sayfaları arasında öyle olgunlaştırıyor Allah… Babamı düşünürken doğdu bu cümle içime…

Yaptıklarının gerisinde ilim, irfan, tecrübe gösteriyordu kendini. Onu izlemek bazen bulmaca çözmek gibi bir zevk verirdi bana. Çok defa da çözmekle hayranlığım artardı.

Hele bazıları çok etkilerdi beni. Mesela, hali vakti yerinde, varlıklı esnaftan alışveriş yaparken sıkı pazarlık yaptığını farketmiştim. Oysa gariban insanlardan alış veriş yaparken çok bonkör olurdu. Bir gün küçücük bir sepette yumurta satan yaşlı bir köylü dededen, yumurtalarının üç beş tanesini bırakıp neredeyse tamamını almıştı. Fiyatını sordu, hiç pazarlıksız ödedi. Sonra da aldığı yumurtalara bakıp, “Maşallah” dedi, “Yumurtalar ne kadar da güzel” ve ardından yumurtalara verdiği paranın yarısını uzatıp tebessüm etti ve, “Tavuklarını ödüllendirelim, onlara benden bir ziyafet çek” diyerek fazladan para verdi. Adamcağız sevinçten uçmuştu…

Biraz ilerledikten sonra konuşturmak istedim. Dedim ki, “Neden fazladan para verdin?” 

“Hayır” dedi “O fazladan değildi. İzzete sarılmış bir sadaka idi.” Birkaç adım attıktan sonra, “Sen espriye sarılmış da diyebilirsin” diye ekledi. Baktım, mutluluğu yüzünden taşıyordu…

Sonraları dualarında, şükürlerinde, ibadetlerinde de ayrı bir derinlik farketmiştim. Adeta bir şey istemek için dua etmiyor, dua etmek için vesileler üretiyordu. Sevdiğini görmek için bahaneler uyduran bir genç gibi…

Din onun hayatında lazım olduğu zaman kullandığı bir aparat değil, kendisi İslam’ın içinde erimiş gibi her halini Rabbine yakınlık için bir fırsat gibi görüyordu.

Son günlerinde hastanedeyken odasına girdiğimde benden bir yudum su istedi. O azıcık suyu içtikten sonra yine duaya başladı, önce uzun uzun hamd etti. Sanki suyun her zerresi için ayrı ayrı şükretme gayretiyle mırıldanıyordu. Ardından da bana dua etmeye başladı. “Su gibi aziz ol, su gibi faydalı ol, su gibi aranır ol, su gibi derman ol…” 

Kapının tıklanmasıyla duasına amin dedik. Hemşire kontrollerini bitirip gittikten sonra, “Yine dualarına beni alet ettin” diye takıldım. Yüzünü hem takdir hem de muziplik taşıyan bir tebessüm sardı. Duaya bakışını farketmemden ötürü memnun olmuş, adeta yakalanmış olmanın da çocukça neşesini gizleyememişti.

Bana dedi ki, “Sen benim en güzel dualarımı dokuduğum tezgâhımsın.”

Şimdi daha da iyi anlıyorum, onun dualarının içinde olmak, olabileceğim en güzel yermiş.