TR EN

Dil Seçin

Ara

Dua Sevginin Ta Kendisi!

Dua Sevginin Ta Kendisi!

Dua Sevginin Ta Kendisi!

Birimizin diğerine dua etmesi için neden onun ölmesini bekliyoruz ki… 

Dualar “ziyan” olmaz, her halde!.. 

Ve duaya ihtiyacı olmayan da yok aramızda… 

Öyle, değil mi? 

*

Dua sevginin ta kendisi…

Dualar ne kadar paylaşılsa da bitmiyor, eksilmiyor. 

“Yâ Rabbi... Okuduklarımın sevabını, şu satırları okuyan ve okuyacak olanlara da gönderiyorum. Ne olur kabul et Allah’ım…” 

*

Bunu haftada bir gün yapsak... Haftada beş dakika birbirimiz için sadece birkaç dakika dilimizi meşgul etsek, iyi olur mu sizce?

Peki ya, bunun karşılığında bize gelmiş olduğunu bildiğimiz binlerce... Binlerce hayır duanın tesiriyle kendimizi nasıl hissederiz?.. 

Bir verip bin almak. Bu iyi bir “ticaret!..” 

*

Yâ Rabbi... Sen hepimize hayırlı ve uzun ömürler ver… Hepimize şifalar ver... Helâl ve bol kazançlar ver... Hepimizi kaza, belâ ve sıkıntılardan koru, mutluluklar ver… Hepimize imanla yaşamak ve doğru imanla ölmek nasip et... Âmiiin.” 

*

Duaları yabana atmayalım, ihmal etmeyelim. 

Dualar kapıları açıyor. 

Dualar sevgileri pekiştiriyor; bize güç ve güven veriyor. 

Dua listemize aldığımız kişi hakkında kötülük düşünmemiz mümkün mü? 

Bizler böyle dualaşırken, aramızdan sadece birinin duası kabul edilse, değer mi? 

Bir verip bin almak işte bu. 

Dua; sevginin gerçek adı. 

 

***

 

Kabuğuma Günaydın 

Hayat bir meydan okumadır elbette... 

Kaçmayabilenler; kaçmayı bilmeyenler! 

Düşünür müsün; nereye kaçabilirsin kendinden?.. 

*

Hava “sıcak veya soğuk” sana ne! 

Hayat; üzerindeki bütün desenleriyle, bir kaplumbağa kabuğu gibi “giydirilmiş” üstüne... 

Mahkûm musun? 

Evet. 

Özgür müsün? 

Evet. 

*

Düşünme şeklinde başlıyor her şey ve yine düşünce şeklinde bitiyor... 

Öyle isterdim ki şu an nasıl düşündüğümü görebilmeni. Ve öyle isterdim ki düşünceni görebilmeyi!.. Pek çok tıkanmaları açabilirdik o zaman. 

Biliyorum ki kabuğun var; zor oluyor yürümek... 

Biliyorum; bazı çizgileri hoşuna da gitmiyor kabuğunun. 

Çek kafanı içine ve topla ayaklarını; 

Öl kendi içinde! 

Veya, yürü... Sana gelmeyenlere götür kendini. Sen gitmezsen sana hiç gelmeyecek olan zaferleri yakala… 

*

Hayat bir meydan okumadır... 

Günaydın!.. 

Her gün; “günaydın”lara gizlenmiş bir meydan okumadır ayrıca.. Aydınlatabileceğin günler günaydınlarla başlar. 

*

Lütfen... Ama lütfen, kendi kabuğuna “günaydın” diyebilen kaplumbağaların güzelliğini görmeye çalışın... 

Kendi kabuğuna “günaydın” diyebilen kaplumbağalar ne güzel. 

Kendi kabuğuyla selamlaşabilen kaplumbağalar ne güzel! 

*

Günaydın sevgili kabuğum... Bugün yine beraberiz. Bugün yine bütün mutlulukları beraber yaşayacağız seninle. Onun için bulduğum bütün deliklerden boynumu, kolumu-bacağımı çıkarmalıyım dışarıya ve düşmeliyim “düşülesilerin” peşine... 

Günaydın kabuğum... 

Senin içinde, ama seninle gideceğim her yere... 

Ve sen de benim her gördüğümü görmüş olacaksın. 

Günaydın kabuğum... 

Bugün de utandırmayacağım seni. 

“Beni senin seçmediğin gibi, seni de ben seçmedim.” Ama, “bulunduğumuz yeri” biz seçtik!.. 

Bunu biliyorum artık, söylemesen de... 

*

Hayat, elbette bir meydan okumadır... Hem de asıl kendine karşı. 

Kabuğuna karşı, mesafelere karşı... 

Günaydın kabuğum... Günaydın, çünkü bugün yine beraberiz ve beraber seçeceğiz bulunacağımız yeri. 

Biliyorum ki; çekersem boynumu ve kollarımı deliklerinden içeri ve çıkarmazsam bir daha... Ölürüm... Ve öldürmüş olurum seni de... 

Peki, yürümeye karar verirsem neler olur?.. 

*

Günaydın sevgili kabuğum; 

Seni dünden daha çok seviyorum şu anda.