TR EN

Dil Seçin

Ara

Rüyadaki Sırlar

Rüyadaki Sırlar

Uykudaki en ilgi çekici kısım, hiç kuşkusuz rüyalardır.

Hayatımızın neredeyse üçte birini uykuda geçiririz. Uykunun en önemli fonksiyonu ise, yıpranan bedenin dinlenmesi ve tamiridir. Ancak uykudaki en ilgi çekici kısım, hiç kuşkusuz rüyalardır. Peki rüyalarda gerçekte ne görürüz? Kısaca özetlersek; 1: kendi bakışımızla 2: görünmeyen âlemleri.

Sondan başlayalım.

Günümüzün maddeci bakış açısı, rüyaları ‘zihnimizin bir oyunu’ olarak nitelemekle yetinir. ‘Başka’ bir âleme girildiğini kabul etmez. (Ya da ‘bilmez’ diyelim.) Oysa hepimiz de görüyoruz ki, rüyalarda daha önce hiç görmediğimiz, hayalimizden bile geçmeyen şeyler görüyor ve yaşıyoruz. Eğer olay basit bir kişisel hayalden ibaret olsaydı, bunlar mümkün olamazdı ki.

Örneğin hangimiz, bir dağın tepesindeki krater gölünü, ovadan bakınca görebilmeyi hayal edebilir? Ya da Bavyera ormanlarında otobüsle yolculuk yaparken kurt ulumaları dinlemek, kaç sene düşünseniz aklınıza gelir? Veya yüz metre yüksekten baktığınız bir denizin üzerine düşen yağmur damlalarının yaydıkları halkaları tek tek görebilmek, hayal edilebilecek bir şey midir? (Örnekler benden tabii:)

Hele geleceğe ve gayba dair işaretler kısmı, maddeci bakış açısıyla hiç açıklanamaz. Gençliğimde sevdiğim bir müzik grubunun son çıkan şarkısını, daha Türkiye’ye gelmeden rüyada dinlediğimi bilirim. (Günümüz gençlerine not: 70’lerde bir müzik parçasının Türkiye radyolarında çalınmaya başlaması, 2-3 ayı bulurdu.) Ve bir seferinde rüyamda meşhur komedyen Kemal Sunal’ın bir hava alanında öldüğünü görmüştüm. Uyandığımda rüya tabiri kitabına bakıp anlamını bulmaya çalışırken, radyoda Kemal Sunal’ın gerçekten de o sabah bir hava alanında öldüğünü öğrendim.

Uzatmaya gerek yok, sizin de başınızdan benzer şeyler geçmiştir muhtemelen. Tüm bu olaylar gösteriyor ki, rüyalarda bizim bilmediğimiz başka bir âleme geçiyoruz. Ve o âlemde çok enteresan şeyleri gözlüyor, bazen de geleceğe dair işaretler alıyoruz.

İşte bu âleme ‘misal âlemi’ deniliyor. ‘Görüntüler âlemi’ yani. Ve bu âlem, berzah (yani kabir) âleminin yansıması, o da ahiret âleminin yansıması hükmünde.

Buradan hareketle şöyle bir ipucu çıkarmak da mümkün: “Eğer bugün ölsek, kabirde nasıl bir âleme gideceğiz, halimiz nasıl olacak?” diyorsanız, rüyalarınıza bakın bence. Rüyalarınızda Cennet gibi yerlerde geziyor, huzur hissediyorsanız, muhtemelen kabriniz de öyle olacak demektir, gözünüz aydın. Ama tersine, sıkıntılı, karanlık rüyalar görüyorsanız, nerede hata yaptığınızı düşünmenizde fayda var. Yoksa kötü bir sürprizle karşılaşabilirsiniz.

Zaten uyku ‘ölümün küçük kardeşi’ olarak nitelenmiştir. Yani biz rüyalarda, ölünce gireceğimiz âlemin sığ sularında ufak bir tur atıp dönüyoruz. Buna işaret eden bir ayetin meali: “Allah ölüm esnasında ruhları alır, ölmeyenlerinkini de uykuda alır. Ölümüne hükmettiğini tutar, ötekini belli bir vakte kadar salıverir.” (Zümer-42) O yüzden, kabir hayatının, hatta ahiretin püf noktalarını merak edenler, uyku ve rüyalara dikkat etsinler, ilginç ipuçları bulacaklardır. Birisini daha söyleyeyim:

Cennet’teki nimetler için hem ‘dünyadakilere benzer’ denilir, hem de ‘hiç bir göz görmemiş, hiç kimsenin kalbine de doğmamış.’ Bu ikisi nasıl birlikte gerçek olabilir?

İşte bunun cevabını rüyalar veriyor aslında. Yukarıda bahsettiğim deniz rüyasını hatırlayın. O rüyada gördüğüm deniz masmavi idi. Evet maviydi ama, ben bugüne dek öyle mavi görmedim. Hiçbir maviden de öyle lezzet almadım.

Ya da rüyada Cennet kadınlarını görenler, aynı şekilde tarif ederler hep: “Eli, ayağı, kaşı, gözü ile bildiğimiz gibi bir bayan, ama böyle bir güzelliğe, ben dünyada rastlamadım.” Yani hem benzer, hem eşsiz.

Şimdi rüyanın kişiliğe bakan yönüne geçelim. Evet, rüyada misal âlemini görürüz, ama hepimiz kendi gözümüz, kendi ‘gözlüğümüz’ ile görürüz. Beyaz bir objeye kırmızı gözlükle bakınca onu kırmızı görmek, kirli bir gözlükle ise, baktığımız her şeyi kirli görmek gibi, misal âlemindeki gözlemlerimiz de, bizim ruh halimize bağlıdır.

Kimimizin ruhu tertemizdir, tüm rüyaları pırıl pırıl olur, kimimiz gergindir, rüyalarında sürekli kavga eder durur. Kimimiz ruhen gelişmiştir, aylarca sonra olacak şeyleri bile görür, kimimizin ruhu hamdır, ancak bir gün sonra olacak olayları görebilir.

Hatta dikkat ederseniz, rüyada görünen obje ve semboller bile, bizim normalde meşgul olduğumuz konularla ilgilidir. İşte bu sebeple, rüyaların analizi, kişiliğe dair ipuçları da taşır. Yani bir rüya hem mana âlemindeki olaylara ve geleceğe dair işaretler içerir, hem de aynı anda kişilik özelliklerini açığa vurur.

O yüzden rüyaları ayırmak, bir kısmının sadece geleceğe işaret ettiğini, bir kısmının ise sadece kişiliği ve iç çatışmaları gösterdiğini düşünmek, çok da doğru değildir. Her ama her rüya, iki işi birden yapar. Tabi ehil olanlarca yorumlanmak kaydı ile.

Bir soru: “Bazı rüyaları hatırlamıyoruz. Neden?”

Cevap: Her insan gece boyunca yaklaşık 1,5-2 saatte bir rüya görür. Ama çoğu zaman sadece son görülen rüya hatırlanır. Hatırlanmayan veya hatırlansa da anlaşılmayan rüyalar ise boşa gitmez, merak etmeyin. Onlar da ruhumuza mesajlarını iletirler, ama bilinç altı olarak. Yani mesajı alırsınız ama farkında olmazsınız. Zaten Allah hiçbir şeyi boşuna yaratmaz. O enteresan rüyalar da israf değildir tabii ki.

Çok sorulan bir soru daha: “Rüya ile amel edilmez mi?”

Cevap: Evet, rüyaların hayallere açık olması sebebiyle, rüya ile amel edilmesi çok önerilmez. Ancak peygamberliğin kırkta birinin sadık rüyalar şeklinde tecelli ettiğini de biliyoruz. O zaman, dikkatli bir değerlendirme yapmak gerektiği ortada. Ve unutmayın ki, Resulullah’ın (asm) ashabına ilk öğrettiği şeylerden birisi ‘istihare’ idi. Yani bir konuda kararsız kalan kişinin, belli bir namaz ve dua sonrası rüyaya yatması. Dolayısı ile tabii ki rüya ile amel edilir.

‘Amel edilmez.’ denilmesinin sebebi, bunu abartmaya karşı bir uyarıdır olsa olsa. Zira bazıları, Kur’an ve sünnetteki açık hükümlere karşın, illa da rüyalarına göre (tabii kendi yorumları ile) hareket ettikleri için, böylelerinin ikaz edilmesi gereklidir. Ama faraza rüyada Resulullah’ı (asm) gördünüz ve size kitap ve sünnete de aykırı olmayan bir şey tavsiye etti diyelim. Bu öneriyi yapmayacak kimse var mıdır, söyler misiniz? Ve eğer “Rüyalar yanıltır.” diyorsanız, Resulullah (asm) sizin rüyanıza, sizi yanıltmak için mi girdi yani? Haşa.

Resulullah’dan (asm) bahsetmişken, dikkatimi çeken bir ayrıntıdan da söz etmek isterim. Peygamberimizi (asm) rüyada gören insanların anlattıklarına bakarsanız, hepsinin de (temel özellikler aynı olmakla beraber) ayrıntılarda farklı bir portre çizdiğini görürsünüz. Aktif ve konuşkan birisinin rüyada Peygamberimizi (asm) canlı, atak bir kişi olarak görmesi, korkuları olan birisinin ise, ‘ürkütücü derecede heybetli’ olarak tarif etmesi, kendi şahit olduğum örneklerdir. Zira dediğimiz gibi, herkes o âlemi kendi gözlüğünün rengi ile görür.

Son bir not: Rüyalarda girilen âlemin görkemini, etkileyiciliğini gören bir çok kişi şu soruyu sormuştur haklı olarak: “Acaba rüyada gerçek âleme uyanıyor, ‘uyandım’ dediğimde ise, aslında dünya uykusuna mı dalıyorum?” Bence de üstünde durulması gereken bir noktadır bu. Size havale ediyorum.