TR EN

Dil Seçin

Ara

Cinleri Kimler Azdırıyor?

“İnsanlardan bazı adamlar cinlerden birtakım adamlara sığınıp da onların azgınlığını artırıyor.” (Cin Sûresi, 72:6)

 

“İnsanlardan bazı adamlar cinlerden birtakım adamlara sığınıp da onların azgınlığını artırıyor.”

(Cin Sûresi, 72:6)

 

KUR’ÂN-I KERİMİN cinlerden söz eden âyetleri onların varlığını ne kadar kesin bir dille ortaya koyuyorsa, onların insanlara nispetle üstün birer varlık olmadıklarını da o kadar açık bir şekilde göstermektedir. Ne çare ki, insanlar, bu görünmeyen varlıklara olağanüstü güçler yakıştırmaktan hiçbir zaman geri kalmamış, hattâ Yaratanın gücünü onlarda arayacak kadar işi ileri götürmüşlerdir. Kur’ân ise, bu konudaki âyetlerinin son derece açık ifadesiyle bu sapık inanışları reddetmektedir. Bu âyette de bu yönde bir uyarı, bu defa cinlerin dilinden bize naklediliyor. Peygamber Efendimizin kendilerine okuduğu Kur’ân’ı dinledikten sonra dosdoğru bir iman getiren cinler, içlerinden bazılarının inkâr ve isyanlarından yakınırken, bir yandan da, bunun bir sebebi olarak, biz insanları gösteriyorlar ve diyorlar ki:

“İnsanlardan bazı adamlar cinlerden birtakım adamlara sığınıp da onların azgınlığını artırıyor.”

Bu sözün doğruluğu karşısında söylenecek bir şey var mıdır? Kur’ân’ın inişinden önce insanlar bir yerde konakladıkları zaman, o vadinin veya çölün “efendisi” olarak kabul ettikleri cine sığınır, güya ondan eman alarak orada rahatça yatıp uyurlardı. İşte bu ve benzeri sığınmalar o cinlerin egosunu kabarttıkça kabartır ve onları kabına sığmaz hale getirirdi. Bir insana da ard arda hiç tanımadığı kimseler gelip “Bu yerlerin hükümdarı sensin; buraları senden sorulur” diyecek olsa, bir süre sonra o da bu yalana inanmaya başlar!

Zaman değiştikçe sığınma modelleri de değişiyor. Fakat cinlere sığınan insanlar ve insanların eliyle azgınlaşan cinler hiçbir zaman eksik olmuyor. Şu zamanın medyum istilâsı ile kıyaslandığında, eski zamanların sığınmacıları çok mâsum kalmayacak mıdır? Öncekiler, bir vadide olup bitenleri cinlerin gücüne bağlıyordu. Şimdiki cin dostları ise insanlığın her türlü problemine çözüm vaad ediyorlar:

Karı koca arasında bir sorun mu var? Çocuklarınız okumuyor mu? Kısmetiniz mi bağlandı? İşleriniz mi kesat gidiyor? Başınız mı ağrıyor? Akla gelen ne varsa, her köşe başında mantar gibi bitivermiş medyumlarımızın, hepsine vaad edeceği bir çözüm de vardır! Konunun ilgilisi olan cinlerle olan ahbaplıkları sayesinde bütün dertlerinizi hallediverirler!

Böylelerine kaptırılan şey sadece para gibi maddî şeylerden ibaret olsaydı, bu yine de çok büyük bir problem teşkil etmezdi. Fakat insanlar böyle bâtıl vaatlere kandıkça, imanlarını tehlikeye atıyorlar. Zira bu işin bir tarafında, kendi ihmallerinin sonucu olan birtakım sorunların çözümünü cinlerden beklemek gibi bir safdillik yatıyorsa, diğer tarafında da, Allah’ın ilim, irade ve kudretini onun âciz yaratıklarına yakıştırmak gibi bir cinayet yer alıyor. Sorulduğu zaman, bilgisi her şeyi kuşatan, kudreti her şeye yeten tek bir Yaratıcıya iman ettiklerini söyleyen insanlar, sadece Ona açacakları dertlerini ve sadece Onun dergâhına sunacakları dilekleri, kendilerinden daha âciz, daha zayıf, daha güçsüz yaratıklara sunuyor ve Allah’tan bekleyecekleri yardımı onlardan bekliyorlar. Bu nasıl bir imandır?

Peygamberimiz buyuruyor ki:

“Kim bir arrâfa (kayıp kişi ve eşyaların yerini bildiren kişiye) gider, ona bir şey sorar, söylediğini de tasdik ederse, kırk gün namazı kabul olunmaz.”[1]

Tek bir soru, dinin direği olan bir ibadetten kırk gün mahrum kalma gibi bir cezayı sonuç veriyorsa, Allah’tan beklenecek şeyler için cinlere ve cin dostlarına başvuran adamların dinleri ne hale gelir, manevî hayatları neye döner, kıyas edilsin.

Bu konuda insanları yanıltan bir husus da, hemen hemen bütün medyumların ağızlarından Allah, Kur’ân, Peygamber, din sözcüklerinin düşmeyişidir. Güya bunlarla kendilerine meşruiyet kazandırıyorlar!

Oysa gerçek bunun tersidir. Onlar kendilerini meşrulaştırmıyor; kendileriyle beraber, onların kapısında medet arayan insanların da imanlarını tehlikeye atıyorlar.

Bunu yaparken de, cinlerden olan dostlarını azgınlaştırıyorlar.

İşte bu, Kur’ân’ın apaçık âyetinin bize verdiği bir haberdir.

Bu haberi aldıktan sonra, insan, ister Rabbine giden bir yol tutar, isterse cinlerin ve cin dostlarının kapılarında kendisini ateşe atar.