TR EN

Dil Seçin

Ara

Nikotin

Nikotin, tütün bitkisinin aktif alkaloidir.

 

“Alışkanlıkların zincirleri önce duyulmayacak kadar hafif, sonra da kırılmayacak kadar güçlü olur.” 

          - Benjamin Disraeli

 

Nikotin (C10H14N2), tütün bitkisinin aktif alkaloidir. Alkaloid, kimyasal bir tabir olup, şiddetli alkalik veya bazik, yani asit zıttı reaksiyon veren maddeler için kullanılır; alkaliye benzeyen madde demektir. Birçok bitkide alkaloid benzeri maddeler bulunur ve bunların çoğu canlılar için toksiktir. Morfin ve kodein de haşhaş bitkisinde bulunan alkaloidlerdir. Nikotin, tütün yapraklarından ekstrakte edilir, suda çözünür ve bitki parazitlerini öldürmek için ve bazı bitki hastalıklarında kullanılır. %1’lik nikotin solüsyonuna batırılan küçük bir pamuk parçası, deney hayvanında bir sinir düğümüne sürülürse önce bir uyarı, sonra da felç yapar. Bu şekilde bir sinirin hangi kasları uyardığı tespit edilir.

 

Tütün bitkisinin serüveni

Tütün, patlıcangiller familyasından bir yıllık bir bitkidir. Haziran-Ağustos arası pembe çiçekler açar. Boyu 75-150 cm arasında değişir ve bir çok çeşidi vardır. Ana vatanı Kuzey Amerika olup, sömürgeci İspanyollar tarafından önce İspanya ve Portekiz’e getirilmiş, buradan da bütün Avrupa’ya ve dünyaya yayılmıştır. Kızılderililer tütünü muhtemelen bazı törenlerinde tütsü olarak kullanıyordu. Bu dumandan hoşlanan istilâcılar, tütün tohumlarını İspanya’ya taşıdılar. 1559-1561 yılları arasında Portekiz’de Fransa büyük elçiliği görevini yapan Jean Nicot, tütün tohumlarını sanki büyük bir hizmet yapıyormuş edasıyla memleketine gönderdi. Böylece insanlığın başına vebadan, koleradan daha büyük bir belâyı sarmış oldu ve tütündeki etkin maddeye de onun adı verildi.

Bugün tütün en fazla sigara şeklinde tüketilmektedir. Nikotin, ağız ve burun mukozasından kolaylıkla emildiğinden ‘ağız otu’ ve ‘enfiye’ şekillerinde de kullanılır. Fakat bunların içinde muhakkak ki en zararlısı sigara şeklidir. Yanma yüzünden ortaya çıkan karbonmonoksit (CO), katran ve binlerce toksik madde başta akciğerler olarak bütün organlara zarar verir. Akciğer kanseri sebeplerinde ilk sıra sigaranındır. Akciğer kanseri önceleri çoğunlukla erkeklerde görülürdü. Fakat II. Dünya Savaşı sonrasında erkek nüfusunun azalması, kadınların çalışmak zorunda kalmaları ve bunun ortaya çıkardığı sıkıntılar, kadınlar arasında da sigara kullanımını artırdı ve bunun sonucu olarak da bugün akciğer kanseri görülme sıklığı her iki cinste de hemen hemen aynı seviyeyi buldu.

 

Vücuttaki kısır döngü

Nikotin, hem merkezi sinir sistemini (MSS), hem de çevresel sinirleri etkiler. İlk alındığında uyarı, dikkat artması, sıkıntıdan kurtulma gibi etkiler yapar. Fakat bu etkilere karşı sinir sisteminde zamanla tolerans gelişir ve hep daha fazlasını ister. Bu mekanizma diğer narkotik maddelerde hatta ağrı kesicilerde de görülür. Böylece tiryakilik ortaya çıkar.

Nikotin, damarları daraltır, bunun en önemli sonucu tansiyon yükselmesi ve kalp krizleridir. Bacak damarlarının daralması sonucu yürümek zorlaşır, sonunda ayaklarda kangren başlar ve bacak kesilmek zorunda kalınır. Ağız, damak ve gırtlak kanserlerinin %90’ında sigaranın rolü vardır. Kronik bronşit ve amfizem de sigaranın hediyelerindendir.

Bir sigarada 20 mg kadar nikotin bulunur, fakat bu yanarak kullanıldığı için her sigara ile yaklaşık 1-1,5 mg kadar nikotin alınmış olur. Eğer 60 mg nikotin bir defada bir insana verilse o insan ölürdü. Vücut, nikotini durmadan atmaya, ondan kurtulmaya çalışır, bu işi de karaciğerimiz yapar. Fakat kanda nikotin seviyesinin düşmesi, beynin tekrar sigara istemesine sebep olur ve bu fâsit daire durmadan işler durur.

 

Sigara batağı

Dünya Sağlık Örgütüne (WHO) göre sigara, dünya çapında bir problemdir. Sigaranın sebep olduğu ölümler, AIDS, trafik, yangın, cinayet, intihar, kokain ve eroinden ölenlerin toplamından daha fazladır. Sigara yüzünden ABD’de yılda yaklaşık 350 bin kişi ölmekte, iş gücü kaybı ise 43 milyar doları bulmaktadır. Bütün bunlara rağmen sigara üretimi ve tüketimi durmadan artmaktadır.

Sıkıntı, sefahâtin muallimidir. Bütün kötü alışkanlıklar, can sıkıntısıyla başlar ve onunla beslenerek ölünceye kadar devam eder ve çoğu zaman insanı ancak canla beraber terk eder. Can sıkıntısı rutubet gibidir, küflendirmeyeceği yürek, çürütmeyeceği toplum yoktur. Bize göre can sıkıntısı, iman ve ibadet eksikliğinden doğan, ruhun bir imdat çığlığıdır. Dünyada varoluşunun amacını ve anlamını bulamayan ruhun açlığının ve gıdasızlığının habercisidir. İlacı ise, “Kalpler, ancak onun zikriyle (hatırlamak, itaat etmekle) mutmain olur.”

Sağlıklı bir hayat ve mutlu bir gelecek için kendimizi ve çocuklarımızı  sigaradan uzak tutalım.