TR EN

Dil Seçin

Ara

B Grubu Vitaminleri 4

B Grubu Vitaminleri 4

FOLİK  ASİT (B11)

Folik asit, üç molekülden oluşan önemli bir bileşiktir. Bunlara pteridin, para amino benzoik asit (PABA) ve glutamik asit denir. Bu bileşik ilk defa ıspanakta bulunmuş ve B10 veya B11 vitamini olarak isimlendirilmesi uygun görülmüştür. Bunun sebebi yapısında bulunan PABA’nın da bazılarına göre B10 vitamini kabul edilmesidir.

Folik asit yeşil sebzelerde yaygın olarak bulunur, karaciğer de folik asitten zengindir, fakat memeliler ve insanlar folik asiti kendileri sentezleyemez ve dışarıdan alınması gerekir. Eksikliğinde değişik kansızlık tipleri ve üreme zayıflıkları ortaya çıkar.

Folik asit, metabolizmada bir C’lu birimlerin (-CHO, HCOOH, -CH3) taşınmasında yardımcı bir enzim olarak rol oynar. CO2’in ise biotin tarafından taşındığını önceki yazımızda belirtmiştik.

Folik asit, dolaylı yollardan DNA ve adrenalin sentezine de yardımcı olur. Bu da büyüme ve kan hücrelerinin gelişimine katkı sağlar.

 

KOBALAMİN  (B12)

B12 vitamini ilk defa 1948 yılında karaciğerden elde edildi. Yapısında kobalt (Co) ve fosfat taşıyan kırmızı renkli bir bileşiktir. Hayvanlar ve bitkiler tarafından sentezlenemeyen fakat mikro organizmalar tarafından sentezlenen kompleks bir moleküldür.

Bu vitamin de bize sebep-sonuç ilişkisinde, sebeblerin gerçek iş yapan ve sonucu ortaya çıkaran olmadığına bir örnektir. Çünkü daha yüksek yapılı yaratılmış canlıların, daha teşkilatlı hücrelerinin yapamadığı bir şeyi, tek hücreli basit bir organizma sentezliyorsa demek ki bunu yaptıran başka bir irade ve ilim sahibi olmalıdır.

Bu vitaminin suni olarak sentezlenmesi 1972 yılında başarılmıştır. Ancak bu iş için 100 kişilik bir ekip, 10 yıldan fazla çalışmıştır. Bu sentez yaklaşık 90 kademeli bir reaksiyonla elde edilen bir sonuçtur.

B12 vitamini oldukça büyük bir moleküldür, kolayca ve doğrudan emilemez. Midede onu bekleyen ve intrinsik faktör adı verilen özel bir protein ona teşrifatçı tayin edilmiştir. Bu teşrifatçı onu alarak bağırsaklara götürür ve orada emilmesine kadar refakat eder.

Kana geçen B12 vitaminini bir refakatçı daha beklemektedir. Transkobolamin denen bu molekül onu alarak ihtiyacı olan dokulara, özellikle kemik iliğine ve karaciğere taşır. B12 burada folik asitle birlikte alyuvarların gelişmesine ve demir kullanımına yardımcı olur. B12 en çok et, karaciğer, böbrek, balık, yumurta ve sütte bulunur. Genel olarak sebzelerde bulunmaz, vejetaryenlerin arasıra B12 hapları kullanması lâzımdır.

Emilmesi için midemizin sağlam olması, yeteri kadar HCL (hidroklorik asit) ve intrinsik faktör salgılaması gerekir. Eksikliğinde pernisiyöz anemi denilen ciddi bir kan hastalığı ortaya çıkar. Bu kansızlıkta alyuvarların gelişimi ve olgunlaşması bozulur. Dolaşımda genç ve olgunlaşmamış alyuvarlar görülür. Midesi alınan hastalarda yaklaşık üç-beş yıl kadar sonra anemi ortaya çıkar. Bunun sebebi emilen vitaminin bir bölümünün karaciğerde saklanması ve azar azar kullanılmasıdır. Mide tamamen çıkarılsa da buradaki stok bir müddet gerekli ihtiyacı karşılamaktadır.

B12 vitamini metabolizmada birçok enzime yardımcı olarak görev yapar. Meselâ bir moleküldeki C atomunun Hidrojen’inin komşu C atomuna taşınmasında olduğu gibi… Buna bir molekül üzerinde H kaydırılması denir. Aynı zamanda -COOH, -NH2, -OH gibi gruplarda molekül üzerinde yer değiştirebilir. Folik asit, metil (-CH3) grubu koparırken, B12 ise -CH3 eklemelerinde yardımcı olur. Böylece molekül bir C büyütülmüş olur ve metabolizma o canlının ihtiyacına göre düzenlenmiş olur. Bunlar hep bizim haberimiz bile olmadan bizim için çalıştırılan moleküller ve sonuçta sağlığımız için yaratılan nimetlerdir.