Başıboş Değiller
Güneş'ten ''ışık ile ısı''nın birlikte gelmesi gibi, Kur'an nuru da insanın kalbine…
Ara
Değerli dostlar ve sevgili Zafer okuyucuları,
Geçtiğimiz ay Sevgili Ağabeyimiz Selim Gündüzalp'ten, ilk Zafer sayısından 450. sayımıza nasıl gelindiğine ve o süreçte neler yaşandığına dair aldığımız notları paylaşmaya başlamıştık. Bu ay da Selim Gündüzalp'ten dinlediklerimizi aktarmaya kaldığımız yerden devam edelim:
...
O yıllar (1977-1980) derginin ağır yükü Enver ve Adnan kardeşlerimizin üzerindeydi. Ben ise Adnan’ın bana bulduğu müstear isimle yazılar yazıyordum. Dergideki adımın Selim Gündüzalp olması da o günlerden yadigârdır.
Adnan’ın ve özellikle Muzaffer Ağabey’in teşvikleri ile, yazarlık maceram başlamış oldu. Sevgili babaannemin vefatından sonra ‘ölüm ve ahiret’ konularına eğildim, ‘Ölüm Son Değildir’ yazılarına başladım.
Adnan ise, daha çok Sinan Bengisu ismiyle, bilim ve tefekkür yazıları yazmaktaydı. O günler karanlık günlerdi. Gündüz evinden çıkanın akşam geri dönebileceğine dair hiçbir garantisi yoktu. Eylemsiz, çatışmasız, ölüm habersiz bir gün geçmiyordu. Adnan işte o karmakarışık ortamda, duru ve berrak zihnini Allah’ın yarattığı kâinatın sayfalarına çevirmiş, ilhamını buradan alan tevhid yazıları hazırlıyordu Zafer sayfaları için. O günkü anarşi ortamı geçti gitti ancak Adnan’ın yazdıkları hâlâ capcanlı ve hâlâ ihtiyaç olan yazılar…
Bunlar yeni yetişen gençlerimiz için de örnek teşkil edecek yazılar oldu. Bir yandan şehrimizin görünür yerlerinde, insanların dikkatini çekecek ve bir solukta okuyacağı resimli, büyük panolar hazırlıyoruz, sergiler açıyoruz, kitap satışları yapıyoruz, bir yandan okulları dolaşıp öğrencileri hakikatlerden haberdar etmeye çalışıyoruz. Köylere varana kadar uzanan müthiş bir gayret ağı vardı.
Hâsılı dört bir yandan hummalı bir faaliyet vardı ve pırıl pırıl gençler etrafımızda göz kamaştırıyordu. Hemen hemen hepsi bugün hayatta olan bu insanların gayretlerini şimdi samimi bir dua ile hatırlıyor, bugünler için ne kadar önemli bir hizmetin temelini teşkil ettiklerini hayretle ve ibretle seyrediyoruz.
İlk iki yıl (1977-1978) oldukça zor geçti. Dergicilik işinde tecrübesizdik. Hatta hiçbirimizin daha önce aklından bile geçmemiş bir işi yapmaktaydık. Adnan’ın, Murat Matbaası’nda çektikleri, ustalarla yaşadığı maceralar ayrı bir fasıl. Zafer’de çıkacak olan makaleleri o günün şartlarına göre kurşun harflerle dizen dizgici ustalarından bazılarının yaşadıkları enteresan olaylar da vardı. Şöyle ki: Yazılardaki manevî hava bu ustalardan bir kısmının namaza başlamasıyla neticeleniyordu. Elbette bunları unutmak mümkün değil.
O sıralarda biz acemi neferlere, usta bir el uzandı. 1963 yılında 8 sayı Şule Dergisi'ni çıkaran Kemâl Ural Ağabey. Olanca şefkatiyle bize kol kanat gerdi, yol gösterdi, tavsiyelerde bulundu.
Bin bir zorluklar ve problemlerden sonra baskıdan çıkan dergiyi görmek bütün yorgunluğumuzu alıyordu. Paket paket elimize gelen dergileri, abonelere yazmak, postalamak ise bu işin herhalde en unutulmaz ve eğlenceli kısmıydı.
Aylar birbiri ardına geçip gidiyordu. Her ay bir dergi çıkarmak zorunda olan için zaman, çok daha hızlı geçer. Daha bir sayının yorgunluğunu üzerinizden atamadan, bir sonrakine başlamış olarak bulursunuz kendinizi. Takvimler Aralık derken, dergide Ocak çoktan gelmiş, Şubat ise kapıya dayanmıştır.
Bu koşuşturma içinde Rabbimiz yardımımıza çok güzel insanları yetiştirdi. Bunlar o kadar çok ki, saymakla bitiremeyiz.
“Zafer bir yâr-ı vefadardır” diyen Mehmed Kırkıncı Hocamızın kol kanat germesi unutulacak şey midir? Kalemiyle ve kelamıyla hep yanımızda oldu. Onun hikmetli nasihatleri, teşvik edici sözleri, Sakarya’da çıkan Zafer için, Türkiye’nin bir ucundan uzanan sağlam bir dua kalesi oldu. Evet, oradan yetişip, ülkenin dört bir yanında ilim ve irfan yollarında çalışan pek çok fikir ve kalem erbabı, Zafer’den emeklerini hiçbir zaman esirgemediler. Başta Alâaddin Başar, Âdem Tatlı, Alparslan Özyazıcı gibi isimler olmak üzere her birinin bu Zafer’de büyük payı vardır.
...
Evet şimdi bir mola verip, gelecek ay dinlediklerimizi aktarmaya devam edelim inşaallah. Sizleri Temmuz sayımızla başbaşa bırakalım. Emeği ve duası ile katkıda bulunan tüm dostlarımıza sonsuz teşekkürler.
...
Allah'a emanet olun.
Bizden hareket, Mevlâ'dan bereket...
Güneş'ten ''ışık ile ısı''nın birlikte gelmesi gibi, Kur'an nuru da insanın kalbine…
Cenab-ı Hakk’ın insanın kalbine muhabbet koymasının sebebi, insanın Rabbini sevmesi içindir.
Bir söz yüsek sesle söylendiği için haklı olmaz.
Bazı cahiller kendi yalan yanlış düşüncelerini bilimsel bilgi gibi söyleyerek insanları, özellikle…
Neşeli Öykü
NASIL BAKTIĞIN, NELERİ GÖREBİLECEĞİNİ BELİRLER Çocuk, büyükbabasının mektup yazışını izliyordu. Birden sordu:…
Oruç, Allah’ın (cc.) emri olduğu için yapılan ve sonuçta O’nun rızası beklenen…
Ne güzel, şükürler olsun yaz mevsimine erdik. Gözümüz ve gönlümüz dışarılara döndü…
İnsan bu dünyaya yaratıcısını tanımak üzere gönderildi.
Renkler, değişik dalga boylarındaki ışıkların gözümüzün retina tabakasına gelmesi ve oradan da…
Ne halininiz varsa gülün!.. … “Bir şiir okusam hayatım değişir mi?”…
Neşeli Öykü
Yaz mevsimine girince kavun, karpuz, üzüm ve şeftali gibi su açısından zengin…
Dört şeyi, dört yere bırakın; Uyumayı kabre, Rahatı sırat köprüsüne, Övünmeyi mizana,…
Bazen söylenen söz, gıybet gibi görünse de bazı özel şartlarda söylendiğinde, gıybet…
İftar vaktinde milyonlarca insan, milyarlarca dualarını, kafesten salıverilmiş kuşlar gibi göklere salarlar.…
Bir Hatıra
Unutmak aslında kişinin kendi tercihidir ve bir tür savunma mekanizmasıdır.
Bahşiş kelimesi “Düzenli Hizmeti Sağlama” anlamına gelen İngilizce “To Insure Promptness(TIP)” kavramının…
Cenâb-ı Hak, zemin yüzünü bir sofra-i nimet suretinde hâlk ettiği ve bütün…
Bu bir “Sünnet Davetiyesi,” sizi sünnete uygun yaşamaya davet ediyorum.
Her işinde pekçok hikmetler olan Rabbimiz, insanı güzele meftun, süse, süslenmeye meyilli…
Şifahanelerimiz vardı bir zamanlar, şifa bulmak için başvurulan...
Geçen hafta bir dostumuz Koca Mustafapaşa’daki evine davet etmişti. En üst katta…
Hayatın İçinden
Hep şikâyet ederiz: “Çocuklarımız varın kıymetini bilmiyor, yoktan da anlamıyor” diye… Ama…
Bilim üzerindeki mevcut ateist yaklaşım ve yorumlama, bilimin dünyevileşmesinin ve sonuçta insanlığın…
Hayat durağan değil.
EN İYİ NOTLAR Kız, babasına karnesini gösteriyordu: ''Baba, nasıl karnem? Kimya, fizik,…
“Zafer dergisinin hiç yeri doldurulur mu?.. İlk gençlik yıllarımdan bu yana... Çocuklarım…
1- En güzel kelam olan selam ile… Haziran’da yine dopdolu bir ay…
Önce hakkı öğren, sonra haklının kim olduğunu bileceksin. …