Bahşiş, bir hizmeti yapana, o hizmetten hoşnut kalındığını göstermek amacıyla fazladan verilen parayı ifade eder. Diğer bir ifadeyle bir hizmet görene hakkından ayrı olarak lütfedilip ihsan edilen veya hediye/mükâfat olarak verilen paradır.
Bahşiş kelimesi “Düzenli Hizmeti Sağlama” anlamına gelen İngilizce “To Insure Promptness(TIP)” kavramının karşılığıdır. Almanlar bahşiş kavramını “trinkgeld” yani içecek parası olarak ifade etmektedirler. Günümüzde hizmet karşılığında bahşiş vermek, dünya çapında bir alışkanlık haline gelmiştir.
Bahşişte yaşanan en büyük sorun “kime, nerede, ne kadar bahşiş verilmelidir ki mahcup olmayalım” sorusunun cevabıdır. Avrupalılar “bahşiş rehberleri” yayınlayarak kendi anlayışlarına göre buna bir çözüm üretmişlerdir. Mesela; oda bakıcılarına gecelik 75-100 cent, hamallara 35-50 cent, garsona yiyecek-içecek hesabının %15’i, taksiciye taksimetrenin yazdığı hesabın %15’i, tur rehberine kişi başı günlük 1 dolar, tur şöförüne kişi başı günlük 5 dolar bahşiş verilmesi önerilir.
Bizim toplumumuzda konuyla ilgili bir rehber olmadığı için bahşiş konusu uçlarda dolaşmaktadır. Ya abartıp hesabın iki katı bahşiş ödüyor ve görgüsüzler sınıfında yer alıyoruz veya komik bir rakam veriyor veya hiç vermeyip cimrilerden sayılıyoruz. Konuyla ilgili yaşanmış yüzlerce hikaye ve fıkra vardır. Elbette Hoca Nasreddin’in de bu konuda anlatılan bir hikayesi vardır:
Hoca bir gün hamama gider. Hamamcılar onunla hiç ilgilenmez, eski bir peştamal, yırtık bir havlu verirler. Hoca sesini çıkarmaz. Hamamdan çıkarken uzatılan aynaya yüklüce bir bahşiş bırakır. Bir hafta sonra aynı hamama geldiğinde, bu kez büyük ikramlar görür, fakat çıkarken aksine pek az bir bahşiş bırakır.
“Efendi” der hamamcılar, “gösterdiğimiz o kadar ilgiye, saygıya karşı bu kadarcık mı bahşiş verilir?”
“Bugün verdiğim, geçen haftanın bahşişiydi.” der Hoca, “Geçen hafta verdiğim de bugünkü hizmetinizin karşılığıydı. Böylece ödeştik!”
İslamî literatüre göre bahşişin bir ölçüsü var mıdır? Ne yapılırsa israf veya haram olmaz? Konuyla ilgili asrımızın harikası Bediüzzaman Hazretleri “külü veşrebü vela tüsrifu” ayetini iktisat risalesinde tefsir ederken bahşiş olarak ancak %5’in verilmesinin uygun olacağını ifade etmektedir. Tefsirde verilen misalde; “…ağızdaki kuvve-i zâika bir kapıcıdır; mide, cesedin idaresi noktasında bir efendi ve bir hâkimdir. O saraya veyahut o şehre gelen ve sarayın hâkimine verilen hediyenin yüz derece kıymeti varsa, kapıcıya bahşiş nevinden ancak beş derecesi muvafık olur, fazla olamaz. Tâ ki, kapıcı gururlanıp, baştan çıkıp, vazifeyi unutup, fazla bahşiş veren ihtilâlcileri saray dahiline sokmasın.” (Lemalar, İktisat Risalesi, s.144)
Hizmet sektöründe çalışan personelin aldığı maaş onun gıdası ise, bahşiş onun meyvesidir. Hizmet veren kişinin morali ve motivasyonu ne kadar yüksek ise vereceği hizmet o kadar kaliteli ve samimi olacaktır. İmam-ı Azam’ın (ra) “İsrafta hayır olmadığı gibi, hayırda da israf olmaz.” düsturunu hatırlayalım; elbette bahşişleri de unutmayalım.