• Ramazan ve oruç deyince bunların ibadet olduğunu biliyoruz. Fakat Ramazan ve orucu hayatımıza nasıl oturtmamız gerekiyor ve nasıl yaşamamız gerekiyor?
İbadetler Allah’ın emri olduğu için yapılır, yapılmalıdır da… Zaten böyle olmayan bir ibadet de ibadet olarak anılmamalıdır. Ramazan ve oruç, bizim örfümüzde olduğu gibi, aç kalmak, sahur ve iftar ile anılmamalıdır.
Tıpkı namazın Kâbe’yi hatırlattığı gibi oruç da Kâbe’yi, Allah’ı, Cenneti, Cehennemi hatırlatmalıdır, Sırat Köprüsü’nü hatırlatmalıdır. Eğer oruç, iftarı veya sahuru hatırlatıyorsa bu bir düzey eksikliğini gösterir.
Eğitimciler, mü’minlere önderlik yapanlar, orucu iftar düzeyinden kurtarıp oruç düzeyine getirmelidirler. Yani açlık eğitimini yemekle hatırlamak kadar bir yanlışlık olmaz. Nasıl namaz deyince akla kıble, cennet, huşu geliyorsa, oruç deyince akla iftar değil, açlık gelmelidir. Hâlbuki açlığın edebiyatını yapıyoruz kendisiyle karşılaşmıyoruz.
• Ramazan-ı Şerif’in topluma yansımasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ramazan-ı Şerif’in topluma yansımasını hiç olumlu değerlendiremiyorum. Çünkü Ashab-ı Kiram Bedir’e Mekke’nin fethine Kadisiye’ye gittiler Ramazan’da. Biz… —Bilhassa yirmi seneyi özellikle vurgulayarak söylüyorum—bir Ramazan katliamı olarak görüyorum. Ramazan’ın eğlenceyi, çadırı, yemeyi, içmeyi, kültür programlarını anımsatması tam anlamıyla toplumsal bir afettir. Müslüman bir toplum, bir ibadeti ancak bu kadar tahrip edebilirdi diyorum. Bu bir tahriptir. Bu tahripte Allah katında ağır bir mesuliyetle karşılaşmamıza neden olacaktır.
• “Ramazan bize çeki düzen vermeye geliyor, bizi değiştirmeye, bizi biz kılmaya geliyor.” diyoruz ama o ‘çekidüzen’in Ramazan’dan sonra kaybolduğunu görüyoruz. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?
Çok açık bir şekilde anlaşılıyor ki; bize çeki düzen vermiyor. Verseydi Ramazan gider gitmez kaybolmazdı o çeki düzen. Çeki düzen vermiyor demek ki. Bize iftar çadırı veriyor, namaz katliamı veriyor, namaz laubaliliği veriyor, birbirimize gülücük dağıtma fırsatı veriyor. İftarı memnun etmek için yapıyoruz. Hâlbuki Ramazan-ı Şerif camiye kapanma itikâf ayıdır, biz sosyalleşme ayı olarak kullanıyoruz.
• Ramazan’da oruç tutuyoruz, fakat namazlarda esneklik oluyor. Ramazan’da orucun bereketini, ihlâsını etkiler mi?
Bir defa namazla oruç kıyas edilemeyecek kadar farklı iki ibadettir. Her ikisi de İslam’ın temellerindendir ama namaz zirvede bir ibadettir. Dolayısıyla her oruç tutan namaz kılacak diye bir şey yok. Fakat namazı hakkıyla kılan iyi oruç tutar Allah’ın izniyle. Bunun için Müslüman olarak bizim herhangi bir şekilde namazla orucu kıyas etmememiz gerekiyor. Namazla oruç arasında derece farkı var; dolayısıyla namaz herkesin işi olmayabilir ama oruç herkesin işi olabilir.
• Ramazan ayında bulunmaktayız. Bir mü’min olarak Ramazan’ı nasıl okumalıyız, nasıl yaşamalıyız?
Ramazan Allah’ın ayıdır. Dolayısıyla mü’min kendisini Ramazan’da dünya ortamından göklere yükselmiş gibi hissetmelidir ki, Ramazan kalıcı bir etki yapsın.
• Ramazan ayı gelmeden camilerimizi, evlerimizi Ramazan’a hazırlıyoruz. Peki, iç dünyamızı nasıl hazırlamalıyız?
Şekilcilik bu çağın hastalığıdır. Biz, ruh dünyasını öne çıkaran bir ümmetiz. Orucumuzdan, haccımızdan, namazımıza kadar ruh öncelikliyiz. Bilal-i Habeşi’nin (ra) kısa bir eteği vardı onunla ancak namaz kılabiliyordu, ezan okuyabiliyordu ama Kâbe’nin sırtına çıkacak kudrete ulaşmıştı o kısa eteğiyle…
Biraz daha ruh terbiyesine, iman terbiyesine yönelik eserler okumak, Kur’an’ın deruni âlemine dalmakla ancak bunu yapabiliriz.
• Ramazan deyince ne yapmalıyız, çok kısaca bir formül var mıdır?
Hiçbir formül yoktur. Ezan okununca nasıl Hayya’alel anlıyorsak, Ramazan geldiğinde de Hayya’alel felahdır bu. Yani Allah’ın davetidir, Ramazan bir davettir, oruç bir davettir. Allah’ın davetine icabet etmek lazım.
• Oruç namaza göre daha zor bir ibadet olmasına rağmen, neden namazdan daha çok rağbet görüyor?
Oruç namaza göre zor bir ibadet değildir. Bir kere sabredilebilecek bir aylık bir ibadettir. 365 gün değil, 30 gündür sadece. Her ibadetin kendine mahsus bir zorluğu vardır. Ama orucun zorluğu kendi çapında bir zorluktur nihayetinde. Senede bir ay olduğu için bir miktar geçebilir, idare edilebilir. Gecesi şart değil gündüz tutuluyor. Namaz ise 24 saate bölünmüş bir ibadettir. Namaz her zaman daha ağır ibadettir, oruç ağır değildir. Çünkü Kur’an-ı Kerim namazın ağır olduğunu söylüyor, orucun zor olduğunu söylemiyor.
• Orucun kirlenmemesi için neler yapabiliriz?
Orucun kirlenmemesi için midemiz gibi gözü, kulağı ve ağzı da oruç tutturmak lazım.
• Namaz kılmayan birçok insan oruç tutuyor, orucu önemsiyorlar. Dinin sadece bir ibadetine önem verilmesi normal mi?
Dinin bir ibadetiyle yetinmek, İslam’ın bir köşesinden tutma hastalığıdır. Ashab-ı Kiram’dan sonraki nesillerde bu hastalık gitgide yaygınlaşmıştır. Kimi sadece namaza, kimi sadece oruca, kimi sadece hacca, kimi sadece zikre veya sadece filanca ibadete, sadece cihada yapışarak üzerine düşeni tam yerine getirmiş olacağı evhamını yaşamaktadır insanlar. Bu bir evhamdır. İslam hayat dinidir, hayatın nasıl bir parçası mesela sadece su içerek yaşanmadığı gibi; sadece göz ile insan olunmadığı gibi tek başına hiçbir ibadetle İslam olmaz.
• Normal zamanda açlığa dayanmakta zorluk çekiyoruz ama Ramazan’da Allah öyle bir yardım ediyor ki, yaz mevsiminin uzun günlerinde, 17 saat açlığa, küçücük çocuklar bile dayanıyor. Sizce bu Allah’ın Ehadiyet ismi tecelli ettiğinden midir?
Elbette Allah’ın rahmeti de tecelli etmektedir. Aynı şekilde de Allah’ın yardımı tecelli etmektedir. Normal şartlarda şeker hastası vesaire iki saat duramıyorken, Ramazan-ı Şerif'te olmaz olmaktadır. Bunu Ramazan-ı Şerif’in mucizesi, Allah Teala’nın ihsanı ve lütfu görüyoruz. Görmedikçe de zaten bir anlam ifade etmez.