TR EN

Dil Seçin

Ara

Tohumdan Çınara

Tohumdan Çınara

Şöyle elinize bir tohum alıp bakın. Hatta vakit ayırıp aktarlar çarşısına bir uğrayın, orada çeşit çeşit tohumları seyredin. Ama dikkatle bakın. Çünkü düşünün ki, o tohumlar ileride binlerle yaprağa, çiçeğe meyveye analık edecek.

Evet tohumlar, durduğu yerde durmuyorlar. Dedenizin, babanızın diktiği tohum, önce fidan, sonra ağaç oldu; şimdi ise bir meyve fabrikası gibi çalışıyor. Rahmetin fabrikası olarak meyveler üretiyor. Zamanı geriye sarabilsek, onu elimizde küçücük bir tohum olarak göreceğiz… İşte o tohum irade-i ilahi ile büyüdü, gelişti ve Cenâb-ı Hak adına rahmet eserlerini bize takdim ediyor. Biz de dutun, kirazın, eriğin o tatlı ve leziz meyvelerini yiyebiliyoruz.

Ne acayip değil mi! Cenab-ı Hak tohumu ve ağacı bir makine gibi yapmış. Bir küçücük tohum, koca ağacı içinde saklıyor; adeta bir ağaç makinesi gibi çalışıp ağaç üretiyor. Ağaç da meyve makinesi gibi çalışıp lütf-u ilahi ile meyve üretiyor.

Bir bahçıvana sormuştum: “Şu tarlaya ektiğiniz mısırların tohumu ne kadar yer kaplar?” diye. Meğer bir dönüm tarlaya atılan tohum, neredeyse bir torbaymış. İşte bu kadar tohumdan kamyonlar dolusu mısır çıkarılıyor. Bu tonlarca mısır nereden çıkıyor? Üstelik topraktan da bir şey eksilmiyor. Demek toprak bahane, toprak rahmet hazinesine, Rezzak ismine perde… Eğer alınan mahsul kadar toprak eksilseydi, dünyada birkaç senede toprak kalmazdı.

Bunlar her mevsim olan şeyler. Bakmak lazım, görmek lazım ve bunları tohumdan, topraktan değil, Allah’tan bilmek lazım.

Çünkü Allah’tan bilmeyen başka şeylerden bilir. Bu da imana zıttır…

Kâinat da böyle. Atom çekirdeğinde de neler neler saklı. Küçük şeyler, aslında büyük şeyler. Çekirdeklerin en küçüğü atom. Atomlardan ağaçların en büyüğü yapılıyor: kâinat ağacı. Her şey atomlarla kuruluyor. Volkanlar ve yıldızlar onunla tutuşuyor; dünya ve içindekiler onunla yapılıyor; dağlar, denizler, çiçekler, kelebekler, kuşlar, uçuşan, yüzen, yürüyen, canlı ve cansız ne varsa hepsi onunla yapılıyor. Hepsi aynı iradeyle, ince ince hesaplarla yapılıyor.

Kâinatta her yerde aynı kanun, her yerde aynı nizam… Her şey tek elden idare ediliyor. Atomları ve her şeyi sevkeden kuvvet ve irade, en küçük hataya yer bırakmayacak bir hassasiyetle hesaplamakta; işler yapmakta.

Evet, küçük şeyler, aslında büyük şeyler. Bu sebeple, aman ha tohumu elinize aldığınızda dikkatle bakın, çünkü onda koca bir ağaç gizli. Dikkatle bakarsak tohumdan bile alacağımız nice dersler var, nice cevherler var.

En başta iman cevheri…

Cansız tohuma can verir Allah. Canlı bitkiden cansız tohumlar çıkarır Allah. Her kışta ölen bitkileri, her baharda yeniden diriltir Allah. İşte insanları da her bahar örneklerini gösterdiği gibi mahşerde böyle yaratacak Allah… Allah’tan başka ölümünün ardından kim diriltebilir yeryüzünü!?. Her şeyi karışık olduğu halde karıştırmadan kim yaratabilir Allah’tan başka!?. Bu kadar çok bitki ve hayvanı bu kadar kısa sürede Allah’tan başka kim yaratabilir!?.

İşte bunları hep Allah yapar, Allah yaratır ve bakanlara, görenlere, anlayanlara kendini eserleriyle tanıtır.

Yeryüzü sanat galerisi, insan da ziyaretçi. Her yer canlı-cansız güzel eserlerle dolu. Bunları gören, inceliklerini keşfeden insan, bütün bu eserlerin Rabbine karşı sonsuz hamd, yani övgü duygularıyla coşmaz mı? Rabbinin eserlerine hayran kalmaz mı? Rabbine marifeti ve muhabbeti artmaz mı?..

“Bir tohumda ağaç görüyorum” diyordu ya şair… İşte bu… Bir tohumda ağacı görene selâm olsun.

Öyle diyor Ahmet Hamdi Tanpınar:

“Güller toprağın gecesine yaslanıp oradan güler güneşe.”

Güller bir tohumdan ibaret. O tohum yakında yüzümüze gülecek. Pespembe, kıpkırmızı, sapsarı, enfes kokularıyla yediveren gülleri… Dibinde gübre pis kokuyor; üzerinde güller mis kokuyor. Kısa zamanda dibindeki gübreye rağmen o güllere bu güzel kokuyu sindiren kim?

Bir tohumu ağaç yapan kim?

Bir damla sudan insanı yaratan kim?

Sormayacak mısın?

Sormazsan her şey boşuna olur. İnsan, sorarak insan olur. Soran insan bir tohumda kâinatın özetini okur.

Hakiki iman böyledir işte. İnsanı bir tohumdan bile Rabbine götürür. Yaratılanlar bizi Yaratana götürür; Allah’a çağırır. Her şey bir trafik levhası gibi; levhadaki işaretleri takip edersek Rabbimizi bulacağız. İmanın nuruna ve kuvvetine ve huzuruna kavuşacağız.

Âyet-i kerime ile sabittir bu:

“Bilin ki kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” (Rad, 28)

Kalbimiz paslanıyor, yıpranıyor hissedemez oluyor; onun gıdasını, ilacını vermek lazım. Rabbini arayan kalbe her şey işaret levhası olur…

Ben de karar verdim ve bir tohum aldım, masamın üstüne koydum; bir bilseniz her baktığımda ne kadar da çok şeyler anlatıyor…