TR EN

Dil Seçin

Ara

Vadedilmiş Topraklar Hayal, Gerçek Olan Vadedilmiş Ateş!..

Vadedilmiş Topraklar Hayal, Gerçek Olan Vadedilmiş Ateş!..

Bazen bir insanın hayali tüm toplumu hatta insanlığı etkiler. Peygamber Efendimizin (asm) Allah’ın mesajını tüm insanlığa ulaştırma hayali, sahabilerden başlayarak nice insanı, grubu, devleti bu yolda cihad etmeye, Allah’ın dinini tüm dünyaya ulaştırma gayretine sevk etti. Nice insan bu yolda cennete ulaştı, nice insanın bu sayede ebedi hayatı kurtuldu…

Bunun aksine dünyayı kana bulayan hayaller de var. Siyonist Yahudiler de, içlerinden en azgınlarının vadedilmiş topraklar hayallerine gönüllü olarak angaje olmuş, hapsolmuş bir kavim.

Bunlar değil miydi, içlerinde Musa Peygamber olduğu halde, Samiri’nin peşine takılıp puta tapanlar!.. 

O gün altını görüp kendilerini kaybedenler, ardından kendi uydurdukları vadedilmiş topraklar hikayesinin peşine düştüler.

Tarih boyunca sığındıkları toplumlara ihanet edip topluca sürülen başka kavim var mıdır? Hatırladığım kadarıyla 26 defa sürgün yaşamışlar. Nasıl bir kötülük barındırıyorlar ki, o toplumlar onları topluca sürmekten başka çözüm bulamamışlar.

Gazze o kötülüğe yine büyük bir ayna oldu. İnsan olanın, vicdan taşıyanın bakmaya dayanamadığı bir ayna. 

Haksız yere alınan o canlara, bu vahşete, bu gözü dönmüşlüğe karşı insanı ne teselli edebilir ki?!

Kur’an. Evet ancak Kur’an: “Sakın Allah’ı, zâlimlerin yapmakta olduğu şeylerden gafil sanma! (Rabbin) onları, ancak kendisinde gözlerin dehşetten donup kalacağı bir güne erteler.” (İbrahim Suresi, 42) 

Büyük suçlar elbette büyük mahkemeyi beklemekte… 

Cehennem o azgınların hepsinin buluşma yeridir. Onun yedi kapısı vardır. Her kapıdan onların girecekleri ayrılmış bir kısım vardır.” (Hicr, 15/43-44)

“Allah, şüphesiz kâfirlere lânet etmiş ve onlara içinde sonsuz olarak temelli kalacakları çılgın alevli cehennemi hazırlamıştır. Onlar bir dost ve yardımcı bulamazlar. Yüzleri ateşte çevrildiği gün: ‘Keşke Allah’a itaat etseydik, keşke Peygamber’e itaat etseydik!’ derler. ‘Rabbimiz! Biz yöneticilerimize ve büyüklerimize itaat etmiştik. Fakat onlar bizi yoldan saptırdılar. Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver, onları büyük bir lânete uğrat’ derler.” (Ahzab, 33/64-68)

“Allah katında bundan daha kötü bir karşılığın bulunduğunu size haber vereyim mi?” de, Allah kime lanet ve gazab ederse, kimlerden maymunlar, domuzlar ve şeytana kullar kılarsa, işte onlar yerin en kötü ve doğru yoldan en çok sapmış olanlardır.” (Mâide, 5/60)

“Sonra, haksızlık edenlere sonsuz azabı tadın; kazanmış olduklarınızdan başka bir şey için mi cezalandırılıyorsunuz denir.” (Yunus, 10/52)

İsrailoğulları, peygamberlerini yalanlamaktan, yalnız bırakmaktan ve hatta öldürmekten geri durmamışlar. Kur’ân der ki: “Onlara ne zaman bir peygamber, hoşlarına gitmeyen bir şey getirse büyüklük taslamışlar, kimini yalanlamışlar, kimini de öldürmüşlerdir.” (Bakara, 2/87; Mâide, 5/70)

İnsanın suya, ekmeğe olduğu gibi adalete de ihtiyacı var. İşte bu yaşanan vahşeti sergileyenlerin dünyada veya ahirette illa ki karşılığını göreceklerini duymak, bilmek, insanın adalet duygusunu teskin ediyor.

Bir teselli de şu cümlelerden aldım. Ahirete imanıma şükrettim: “Hem nev-i beşerin ehemmiyetli bir kısmı, hastalar ve mazlumlar ve bizim gibi musibetzedeler ve fakirler ve ağır ceza alan mahpuslar, eğer iman-ı âhiret onların imdadına yetişmezse, her vakit hastalığın ihtarıyla gözü önüne gelen ölüm ve intikamını alamadığı ve namusunu elinden kurtaramadığı zâlimin mağrurâne ihaneti ve büyük musibetlerde boşu boşuna malını, evlâdını kaybetmekle gelen elîm me’yusiyeti (hayal kırıklığı) ve bir-iki dakika veya bir iki saat keyif yüzünden beş on sene böyle bir hapis azabını çekmekten gelen kederli sıkıntı, elbette o biçarelere dünyayı zindan ve hayatı bir işkenceli azaba çevirir. Eğer âhirete iman imdatlarına yetişse, birden onlar nefes alırlar; sıkıntıları, me’yusiyetleri ve endişeleri ve intikam hiddetleri, derece-i imanına göre kısmen ve bazan tamamen zâil olur.” (Şualar, 11. Şua, 8. Mesele)

“Allah herkesi kazandığının karşılığını vermek üzere (diriltecektir). Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.” (İbrahim Suresi, 14/51)