TR EN

Dil Seçin

Ara

Mahcup Bir Yürüyüş

 Derken o iki kadından biri mahcup bir yürüyüşle çıkageldi.

“Bizim için hayvanları sulamanın ücretini vermek üzere

babam seni çağırıyor.” dedi.

— Kasas Suresi, 28:25

 

Kur’an kıssalarının asla göz ardı edilmemesi gereken bir özelliği vardır: Ne kadar ayrıntı gerekiyorsa, ancak o kadarına girerler.

Bu durum, bazen bizim alışkanlıklarımıza ters gelebilir. En çok merakımızı çeken bir yerde, zihnimizde beliriveren sorular cevaplandırılmadan başka bir yere geçildiğini görürüz. Bazen de umulmadık şekilde ayrıntıya girildiği olur.

Bütün bunlar, Kur’an’ın hikmeti gereğidir. Eğer biz kendi merakımızın peşine düşecek olursak, Kur’an’ın dersinden uzaklaşır, bize bir yarar sağlamayacak ayrıntıların peşine düşerek İsrailiyata ve bitip tükenmek bilmeyen hurafelere kendimizi kaptırırız. Yahut, Kur’an’ın dikkatimizi çekmek istediği bir ayrıntıyı atlar, onun önemli bir dersini kaçırırız.

İşte burada, Musa Aleyhisselamın gençlik dönemine ait bir kıssanın şu bölümünde, genç bir kadının yürüyüş biçimi ile ilgili bir ayrıntıyı naklederken de, Kur’an, bize bir edep dersi veriyor.

“O iki kadından biri mahcup bir yürüyüşle çıkageldi.” diyor.

Gerçekte, bu cümlenin tümüyle çıkarılması halinde, kıssanın akışında bir noksan görülmeyecekti. Eğer bu kıssa bize bir ibret dersi olarak değil de bir hikaye olarak nakledilecek olsaydı, muhtemelen öyle de olurdu. Ancak Kur’an’ın her kelimesi, bütün çağlar için bir ibret ve hikmet hazinesidir; onun bir kıssayı anlatışından da bir değil, belki binlerce ders çıkarılabilir. Bu cümle de, yaşanan hayattan bir kesinti sunarken, bize, örnek alınacak bir davranışı gösteriyor.

Mahcup bir yürüyüş.

Kıssanın diğer ayrıntılarından da anlıyoruz ki, bu iki genç hanım, yaşlı babalarının işini görmek için orada bulunuyorlar, Musa Aleyhisselamın sorularına cevap veriyorlar, babaları ile Musa Aleyhisselam arasındaki görüşmede kendi düşüncelerini de söylüyorlar, ancak bütün bunları bir ciddiyet, ağırbaşlılık ve edep içinde yapıyorlardı. “Mahcup bir yürüyüş” böyle bir ahlakın tezahürüydü.

Şimdi, bu ayrıntı üzerinde dikkatimizi yoğunlaştırarak, kıssanın bu bölümünü gözden geçirebiliriz:

Medyen tarafına yöneldiğinde, Musa “Umarım, Rabbim beni doğru yola iletir.” dedi.

Medyen’in suyuna varınca, orada hayvanlarını sulayan bir toplulukla karşılaştı. Onların gerisinde hayvanlarını sudan uzakta tutan iki kadın gördü. Onlara “Niçin böyle yapıyorsunuz?” diye sordu. “Çobanlar çekilmeden biz hayvanlarımızı sulamayız.” dediler. “Babamız ise çok yaşlı birisi.”

Musa onlar için hayvanlarını suladı, sonra bir gölgeye çekilip “Yâ Rabbi, Senin indireceğin her hayra muhtacım.” dedi.

Derken o iki kadından biri mahcup bir yürüyüşle çıkageldi. “Bizim için hayvanları sulamanın ücretini vermek üzere babam seni çağırıyor.” dedi. Musa gelip de macerasını anlatınca, adam “Korkma.” dedi. “Artık o zalimler güruhundan kurtulmuş bulunuyorsun.”

Onun iki kızından biri, “Babacığım, onu ücretli olarak tut.” dedi. “Tutacağın adamların en iyisi, bu güçlü ve güvenilir kimsedir.” (Kasas Süresi, 22-26)

İşte bu ayrıntılarda, bir Müslüman hanıma yakışan davranış biçimini bir model olarak buluyoruz. Bu model, Kur’an’ın konuyla ilgili diğer ayetleri ile de tam bir uyum teşkil etmektedir. Eğer Müslüman kadına tesettür emredilmişse, buna yaraşan davranış, mahcup bir yürüyüş olacaktır. Yoksa, bugünkü Batılı hayat tarzının bize dayattığı davranış modellerinin üzerine sadece bir örtü geçirmekle bize emredilen şeyin ruhuna uygun hareket ettiğimizi söylemek mümkün olmaz.

Ne var ki, iman edenler arasından ahlaksızlığın yayılmasından hoşlanan bir kısım medyanın ve bilinen çevrelerin “çağdaş” kadın için biçtiği rol, bu tanımın tamamen ters yönüne düşmektedir. Bu durumun ise, günümüz dindarları için bir ikilem doğurduğu bir gerçektir.

Bundan daha da kötüsü, sadece “bir kısım” değil, “dindar” medyanın da bir ölçüde bu dayatmalara destek verecek şekilde yayın yapmasıdır.

Ayrıntıya girmeden sadece şu kadarım soralım kendimize:

Dindar bildiğimiz gazetelerimiz, dergilerimiz, radyolarımız, televizyonlarımız—ve tabii ki şirketlerimiz!—gerçekten mahcup bir yürüyüşü özendirecek bir tutum izliyorlar mı?

Yoksa, birilerine “Biz de sizden farklı değiliz.” demeye çalışırken, daha başkalarına “Siz de böyle olun.” mesajını mı veriyorlar?

Evet, zaman zaman tekrarladığımız gibi, Kur’an’ın ruhu, kıssalarında yatıyor.

O canlı hayat kesitlerinde her zamanın ve her toplumun alacağı ibretler bulunuyor.

Ama ona layık bir şekilde okumak şartıyla!