TR EN

Dil Seçin

Ara

Psikanalize Yasak!

Freud, babasının üçüncü evliliğinden olmuştu. Doğduğunda babası Jacob 40, annesi Amalia 21 yaşındaydı. Üvey kardeşlerinin yaşı annesine yakındı ve kendi yaşında yeğenleri vardı. Bekar olan ağabeyinin annesine eş olarak babasından daha çok uyduğunu düşünür, buna bir anlam veremezdi.

Yahudi olan Freud, Yahudi düşmanlığının hüküm sürdüğü Viyana’da büyüdü. Babasının ölümünden sonra sık sık depresyona giriyor; çarpıntı, mide ağrısı ve migrenden sıkıntı çekiyor, bazen bayılıyordu. Çalışmaları kötüye gittiğinde huysuzlaşıyor, depresyonu ve yorgunluk şikâyetleri artıyordu. Hastalarının hiçbirinin analizini tamamlayamamış, obje olarak kendine ve ailesine yönelmişti.

Böyle problemli bir çevrede büyüyen Freud, kendi çocukluğunun kompleks ve takıntılarından yola çıkarak psikanaliz denilen insanı anlama, teşhis ve tedavi sistemini kurdu. Freud, kendi hayatında çocukların cinsel dürtülerinin kanıtını buluyordu. Çocukken annesini babasından kıskanmıştır.

Psikanalizde insanın bütün bir ruh alemi ve davranışları tek bir noktaya indirgeniyordu. Dinin, toplumun, sanatın, medeniyetin ve ahlâkın kaynağı 3-5 yaş arası çocukluk devresinin cinselliğiydi.

Psikanaliz, hiçbir ilacın ve tedavi şeklinin olmadığı o yıllarda bir ilk olduğundan, teşhis ve tedavi yöntemi olarak kullanılmaya başlandı. Ancak hastaları tedavi etmediği, boşuna oyalayarak zaman kaybettirdiği görüldü. Bu gerçek, psikiyatri camiası, hastalarda biliniyor, ancak kimse telafuz edemiyordu. Psikanalize “kral çıplak” diyen ünlü psikanalist Jeffrey Masson oldu. Freud’un kızı Anna Freud tarafından “Sigmund Freud Arşivi”nin başına getirilen Masson, psikanalist olmak için harcadığı yıllarda başına gelenleri ve acı tecrübelerini, psikanalizle uyguladığı tedavi girişimlerini “Son Analiz: Bir Psikanalistin Acı Serüveni” adıyla kitaplaştırdı. (*)

 

PSİKANALİST NASIL OLUNUR?

Psikanalizi uygulamak yani psikanalist olabilmek için, aday önce “Psikanaliz Enstitüsü”ne bağlı bir eğitmen ve danışman tarafından mülakattan geçirilir. Çok özel ve zor sorulara cevap vermesi, “serbest çağrışım” yaşaması istenir.

Masson bu aşamada Freud’u aşırı yücelterek eğitime başlamaya hak kazanır. Sonra 1 yıl boyunca analizde denenecek ve yıl sonunda uygun görülürse enstitüye kabul edilecektir. Sonrasında ise bir yandan kendi bir analistçe analiz edilecek (haftada 5 gün, günde birer saat), diğer yandan da hastaları analize başlayacaktır.

Toplam 6 ila 8 yıl içinde eğitimi tamamlanacak ve böylelikle bu zor, vakit alıcı ve masraflı süreçten sonra Masson “psikanalist” unvanını kazanacaktır.

Analizin kurallarına gelince, Masson bu konuda netlik olmadığını söylüyor. Her analistin canı nasıl isterse öyle davrandığını görüyor.

Peki, analizde kişi her defasında birer saat olmak üzere haftada 5 gün ne anlatır, anlatacak konuyu nerden bulur? Aklına gelen her şeyi, sansürlemeden söyler.

Analist sadece dinliyor, bazı analistlerden haftalarca tek cümle işitiliyor: “Süreniz doldu.”

Analiste aday ayrıca para ödemek zorundadır. Saat başı 100 YTL civarında bu ücreti analize giren ödeyemezse kapı gösteriliyor, eğitim sona eriyor.

 

ASLINDA ANALİST DAHA PROBLEMLİ!

Masson’un dikkatini çeken noktalardan biri de, divana uzanan hastadan çok analizcinin problemli oluşu. Analist kendi takıntılarını, kendi endişelerini, kendi kavrayış kıtlığını gösteriyor adeta. Masson bu konuda şöyle diyor:

“Zaman içinde eğitim analistlerinin hepsini tanıma fırsatım olmuştu ve gerçek dünyada ne yaptıklarını izlemiştim. Her birinde muayyen bir önyargı, bir zayıflık, bir bilgesizlik, bir karakter kusuru mevcuttu. Yine de kendilerini, adayların örnek almaları gereken bir model olarak sunmayı meşru bir davranış olarak görüyorlardı. Kimi Yahudi düşmanı, kimi ırkçı, kimi hizipçi, kimi cömertlikten yoksun, kimi donuk zekalı, kimi vasattı ve birkaçı da yalnızca berbat bir kişiliğe sahipti.”

Üstelik bu kişilerin adayları eğitme yetkisi vardı. Analistler arasında analizden geçmelerine rağmen soğuk, mesafeli, sevimsiz, aptal, hatta insafsız ve zalim olanlar mevcuttu. Sistem, bu kusurları hastadan gizliyordu. Çünkü onlar hastaya müdahale etmiyor, genellikle dinliyorlardı. Bu yüzden hastanın analistini tanıması imkânsızdı.

Masson daha sonra uluslararası psikanaliz çevresine girer, ancak şaşkınlığı daha çok artar. Ünlü psikanalizciler arasında olmadık davranış bozuklukları gösteren, garip kişilikli olanlar çoktur.

 

PSİKANALİZ TEDAVİ ETMİYOR

Masson yoğun eğitim ve analize yıllarını vermesine rağmen hiçbir probleminin hallolmadığını görür. Üstelik tedavi ettiği hastalarından daha iyi bir durumda değildir.

Konuyu tecrübeli bir psikanaliste açar. “Demek ki analizin daha bitmemiş” cevabını alır. Yani psikanalizin çözümsüzlüğünün çözümü yine psikanalizde gösterilmektedir. Bu kişiye, “Peki, sizinki bitti mi?” diye sorunca, aldığı cevap şu olur: “Ben bütün hayatım boyunca analize girmeye devam ediyorum.”

Masson’a göre psikanaliz (Freud’un teşhis ve tedavide kullandığı sistem), bilinçaltında bastırılmış olan, tümüyle bencil, ahlâksız, hatta suç olan eylemleri suçluluk duygusu hissetmeden harekete geçirebiliyordu. Terapist; hastaların kendine hayranlığından dolayı bir büyüklük, hastanın acılarından dolayı sadistik bir hazza kapılabiliyordu. Yine terapist isterse hasta hayat boyu ona para ödeyen bir kişi haline gelebilirdi. Psikanaliz, hastaları çocuklaştırıyordu.

Masson’un uzun yıllarını alan tecrübelerinden sonra vardığı sonuç açıktı: Psikanaliz tedavi etmiyor, hastanın gereksiz para ödemesine ve yıllarını boşa geçirmesine sebep oluyordu.

 

İNGİLTERE PSİKANALİZİ YASAKLIYOR

Psikanalizin boş fantezi olduğunun anlaşılmasından sonra ilk defa İngiliz hükümeti yeni hukukî düzenlemelerle Freudçu analizi yasaklamaya hazırlanıyor. (**)

Böylece Sigmund Freud’un fikir babalığını yaptığı, belirtilerle değil de, hastanın bilinçaltını ortaya koyarak tedavi etmeyi öngören psikanaliz yöntemi kanun dışı sayılacak.

Artık Freudçu teşhis ve tedavi yöntemi ölümcül darbe yiyerek İngiltere’de yasaklanmış olmaktadır. Freudçu teori hak ettiği yeri bulmuş, tarihin çöplüğüne atılmış. Darısı diğer ülkelerin başına!..

 

(*) Tercüme: Üstün Öngel. Ekin yayınları, 2000

(**) Gazete haberi, 14.07.2008