TR EN

Dil Seçin

Ara

Yasak Meyve

Âdem peygamber ve Havva annemiz yasaklanmış meyveyi yediklerinde hem ayıp yerleri kendilerine göründü hem de cennetten çıkarıldılar.

Yasaklanmış bir şeyi yemenin insanın başına neler getirebileceğine dair daha büyük bir uyarı olamaz sanırım.

Anlaşılan o ki yasaklanmış yani haram olan bir şeyi yemek insanın hem hayata bakışını bulandırıyor, hem de maddi hayatını cennetten dünyaya gönderilmiş gibi kötüleştirebiliyor.

Günümüzde market raflarındaki ambalajlı ürünlerin çeşitliliğini, abur cuburları, et reyonlarının cazibesini, fırınlarda pişen bol katkı maddeli ekmekleri düşününce hangi şeyin helal hangi şeyin haram olduğunu bilebilmek neredeyse imkansız.

Gıda kodlarının ne anlama geldiğini, hangi içeriklerin şüpheli, zehirli ya da haram olduğunu öğrenip, çetelesini tutup, aldığınız her ürünü bir dedektif gibi incelemek, helal olana ulaştırabilecek bir yöntem elbette. Yorucu ve zor da olsa bu yapılabilir. Ama hem gıda konusunda hem diğer her hususta daha kısa bir yöntem bulabiliriz belki.

Bediüzzaman okumalarımda dikkatimi çeken ve not aldığım bir cümle var:

“Allah namına vermeliyiz. Allah namına almalıyız. Öyle ise, Allah namına vermeyen gafil insanlardan almamalıyız...”

Gıda kodlarını katkı maddelerini takip etmemiz zor, ancak ürünlerin reklamlarını bir şekilde hepimiz izliyoruz. Reklâmlar aynı zamanda o ürünü satan firmanın ürünün içeriği konusundaki helal-haram yaklaşımını, en azından niyetini de ortaya koymaktadır. 

Muhakkak her fiilimizde bir niyet hakim olur, marketiniz varsa alkol satar veya satmazsınız, konuşurken küfür eder veya etmezsiniz, müzik aleti kullanırken bile niyetiniz belirleyici olur, ya isyanı seslendirirsiniz ya da teslimiyeti. 

Yani her şeyde “Allah nâmı” ile hareket etmek ya da etmemek vardır. Bir gıdanın üretiminde, bir elbisenin dikiminde, bir bestenin yapılışında, bir reklam filminin çekiminde “Allah nâmına” hareket etme niyetinin bulunup bulunmaması, bizim için yani bir Müslüman için yeterli bir kriter olsa gerek.

“Allah nâmına” hayatında hiç yer vermeyen her sektörden firmaların, markaların ürünlerinden mümkün olduğunca uzak durmak bizi daha çok “helal dairesinde” tutacaktır.

Cenneti haketmenin ve bakışımızı düzeltebilmenin çarelerinden biri de budur belki de, ne dersiniz?