TR EN

Dil Seçin

Ara

Mevsimler ve Meyveler Ne Söyler?

Mevsimler ve Meyveler Ne Söyler?

Sonbaharda ağaçların vaziyetleri dikkat çekicidir. “Allah’ın izniyle yıkılmadık ayaktayız” diyorlar sanki… Yaz ve sonbaharda dikkat etsek, bazı senelerde bahçemizdeki ağaçlarda çok meyve varken, bazen de adeta hiç vermezler. Dolayısıyla bir endişe kaplar insanın içini. Acaba bu sene ağaçlar meyve vermeyecek mi diye…

Sonbaharda ağaçların vaziyetleri dikkat çekicidir. “Allah’ın izniyle yıkılmadık ayaktayız” diyorlar sanki…

Yaz ve sonbaharda dikkat etsek, bazı senelerde bahçemizdeki ağaçlarda çok meyve varken, bazen de adeta hiç vermezler. Dolayısıyla bir endişe kaplar insanın içini. Acaba bu sene ağaçlar meyve vermeyecek mi diye…

Meyve ile ağaç arasındaki ilişkiyi Cenab-ı Hak’tan kopardığımızda bu tür endişeler kaçınılmaz olur. Topraktan tahılları, hububatı bütün ihtiyaçlarımızı vakti vaktine gönderen Allah, ağaçların elleriyle de meyveleri gönderiyor.

Her meyve tam vaktinde…

Meyvelerin kim tarafından kime gönderildiği aşikâr ama, ağaç denilen postacının eliyle gönderilen ve meyve dediğimiz o mektupları da okumamız lazım…

Bu da bir imtihan işte…

Ağaçlarla ve meyvelerle ve dahi mevsimlerle de imtihanımız var. Cevaplarımız, mahşer meydanında elimize verilmek üzere yazılıyor…

O meyveyi ağaçtan mı bileceğiz, sebeplerden mi; yoksa göz önündeki o sebepleri de aşıp Rabbimizin lütfuna, iradesine, esmasına ulaşacak mıyız? Mesele bu…

Evet, sadece öğrenciler değil, hepimiz sınavlarla yaşıyoruz… Bediüzzaman Hazretleri de bu ince noktaya işaret ediyor.

Evet, insan sebeplere müptela olduğu için, Cenab-ı Hak, Rezzak yani rızkı gönderen olduğundan, rızkı sebeplerin eliyle sunduğunda insandaki duyguların imtihanı başlıyor. Rabbimiz, sebepleri yaratıcı ve nimetlerin sahibi bilmeyelim diye bazı seneler, şartlar aynı olduğu halde o ağacın eliyle o meyveleri vermiyor. Tâ ki nazarlarımız ağaca, toprağa, dallara, çiçeklere değil, onların eliyle meyveyi gönderen, Mün’im-i Hakiki (nimetlerin gerçek sahibi) olan Cenab-ı Hakk’a çevirebilelim, aldanmayalım. İşte, Allah’ın vermesi de rahmet vermemesi de; Onun her işinde nice hikmetler var… Yani ağaçların bazı mevsimlerde meyve vermesi, bazı mevsimlerde vermemesi Cenab-ı Hakk’ın takdirine bağlı.

Ağaçlar birer tablacı Rezzak-ı Kerîm olan Allah ne gönderirse onlar da ancak onu verirler.

Evet iman böyledir işte.

Göz ağacı, meyveyi görür. Kalb gözü ve iman gözü ise onları bize gönderen son derece merhametli olan Rabbimizin lütfunu, iradesini ve güzel isimlerinin tecellilerini görür.

İnsana yakışan da budur. Göz ile görmek değil, kalp ile görmek insanı insan yapar.

Göz uzaktan sadece dumanı görür ama akıl gözü orada ateşin varlığına hükmeder.

Resmi gören ressamı arar; kanunu gören kanun koyan gücü; eseri gören ustayı arar ve sorar. Sorması lazımdır…

Aslında mevsimlerden değil imtihandan geçiyoruz.

Her şeyde insanı bekleyen ince bir perde, ince bir sebep var. Yumurtanın kabuğu gibi. O perdeyi yırtan civciv, hayata merhaba diyor. Yırtamayan ise hayata veda ediyor.

İmtihan ince… Ama aşılmayacak geçilmeyecek gibi de değil. Allah, kaldıramayacağı yükü kullarına yüklemez.

Engeller de aşılmak içindir, takılmak için değil.

...

Hatırıma geldi birisine sormuşlar:

“Bu sene fındık rekoltesinde bir düşüş oldu. Ağaçlar bu sene fazla fındık vermedi. Neden acaba?”

Şu hikmetli ve işin iç yüzünü anlatan cevabı vermiş:

“Günahlarımız fındıkların gırtlağını sıktı da ondan.”

Evet insanoğlunun hatalarının, günahlarının da rızkının azalmasına ya da kesilmesine sebep olduğuna dair rivayetler vardır. En büyük hata ise, nimetleri Allah’tan başkalarına, sebeplere vermek. Oysa bize nimetleri tahdis etmemiz, yâd etmemiz, hatırlamamız, minnetle dile getirmemiz emrediliyor…

İnsan, sebepler açısından üzerine düşen görevleri layıkıyla yapacak, sonucu yaratacak olanın Cenab-ı Hak olduğunu bilecek, şükür ile isteyecek, şükür ile verilene kanaat edecek, daha çok istiyorsa daha çok çalışacak… En güzel dua, Allah’tan çalışarak istemektir. Fiilî dua kabule daha yakındır.

Evet öğrenciler dersine çalışırken, çiftçi tarlaya tohum ekerken, esnaf dükkânını açarken, memur işine giderken her biri aslında Rabbimizi hoşnut edecek çalışma ibadeti yapmakta, ya da fiilî dua etmekteler.

İnsan için ancak çalıştığının karşılığı var, buyuruyor Rabbimiz. Hem dünya hem ahiret için anlayalım bunu. Aslında böyle bir ayrım yok ama, anlayalım diye ayırıyoruz; dünya ve ahiret… Yoksa ahiret ve dünya birbirine bağlı…

Hareket bizden, bereket Mevla’dan…

Evet imtihandan geçtiğimizi unutmamak ve buradaki güzel işlerimizi ahiret meyveleri olarak bulmak duasıyla…

Hazret-i Peygamberimize (asm) yerler gökler dolusu salat-u selam olsun.

Hazret-i Peygamberimizin âl ve ashabına, cümle Allah dostlarına da selam olsun inşallah.