Kuzuların sessizliğini hayal edebilir misiniz? “Mee, mee” seslerinin, “Çın, çın” diyen çıngırakların yokluğunu? Yaprak hışırtısının bile duyulmadığı ormanı? Dalgaların kıyıyı dövmediği denizi? Kuşların cıvıldamadığı, yağmurun şıpırdamadığı, çayların şırıldamadığı dünyayı? Öyle bir dünya ki yer ve gök sessiz mi sessiz. Ölüm gibi suskun.
Böyle bir dünya mı olur? Dediğinizi duyar gibiyim. Evet böyle bir dünya var. Hem de dünyalar var. Her insanın ve her canlının bir dünyası var. İşitme engelli insanların dünyası sessizliğin zifiri karanlığındadır. Sessizliğin tatsız tuzsuz boğucu sıkıcılığını hissedebilir misiniz? Onların yaşadığı çekilmez zorlukları?
İşitme duyumuzun hayata kattığı değeri hiç düşündünüz mü?
Hayran olduğumuz sanatçının, elimizden düşmeyen enstrümanın ya da bülbül nağmelerinin yerini ne tutabilir?
“Seslerin ruhumuzu iyileştirdiğine inanıyorum. Görünmeyen bir ses dalgası vücudumuza, kimyamıza ve ruhlarımıza etki edebiliyor. Sanırım iyileşme de böyle gerçekleşiyor.” diyor, ünlü Japon sanatçı Kitaro. Yaşamımıza bu derece değer katan, hayatın rengi o güzelim sesleri en yüksek kalitede nasıl işittiğimiz meraka değmez mi?
Nasıl İşitiriz?
Ses dalgaları, titreşen cisimlerin hava taneciklerini aniden itmesiyle oluşur. (Resim: Ses Dalgası) Örneğin titreşen bir bağlama teli, en yakınındaki hava taneciklerini çok hızlı bir şekilde iterek çarpışmalarına yol açar. Tanecikler, bulunduğu yerden uzaklaşmaksızın birbiri üzerine peşi sıra devrilen domino taşları gibi ses dalgası oluşturur. Sesin yayılabilmesi için ortamda tanecikler olmalıdır. Örneğin havası alınmış bir kavanozun içinde çalan cep telefonunun sesini duymayız.
Çarpışma enerji kaybına yol açacağından ses dalgaları ancak belli bir mesafe katedebilir. Dalganın gidebildiği mesafe kaynak titreşimin şiddetine bağlıdır. Sözgelimi, bir teknik direktörün sesi saha içindeki futbolcusuna zorlukla ulaşır. Oysa stadyum hoparlörünün sesi sahanın ve tribünlerin her yerine kolaylıkla ulaşır.
Ses dalgası sırasıyla kulak kepçesi, kulak kanalı, kulak zarı, kemikçik zinciri, oval pencere, kulak salyangozu, işitme sinirinden geçerek sürecin son aşaması olan beyne ulaşır.
Şakak Kemiği İçindeki İki Oda İşitme Organımıza Ev Sahipliği Yapar
Zeytin tanesi büyüklüğündeki orta kulakta kemikçikler ve erik büyüklüğündeki iç odada kulak salyangozu bulunur. (Resim: İnsan İşitme Organı) Kulak kepçesinden orta kulağa 3 cm uzunluğunda nohut tanesi genişliğinde bir tünel (kulak kanalı) uzanır. Kanalın iç ağzını defter yaprağı kadar ince kulak zarı bütünüyle kapatır. Dış kulağın hava ortamı ve iç kulağın sıvı ortamı arasında bir arayüz sağlayan orta kulakta zincir şeklinde birbirine bağlı üç kemikçik kulak zarı ile iç kulağın oval penceresi arasında köprü ödevini görür. Kemikçiklerden en dıştaki çekiç kulak zarına, en içteki üzengi oval pencereye ayrılmaz biçimde yapışıktır. Çok sağlam 6 farklı ip, kemikçikleri duvarın 6 ayrı noktasına tespit ederek boşlukta asılı durmalarını sağlar.
Birbirinin devamı niteliğinde süreçlerden oluşan işitme, kulak kepçesinin ses dalgalarını bir huni gibi tuzaklayarak kulak deliğine yansıtmasıyla başlar. Kulak deliğinden kanala giren ses dalgaları kulak zarını titreştirir. Titreşen kulak zarı çekici, çekiç örsü, örs üzengiyi titreştirir.
Orta Kulak Titreşimleri Şiddetlendirir
İşitme sürecinde iki kemikçik (çekiç ve örs) birlikte kaldıraç olarak çalışır. Kaldıraçın asimetrik dayanak noktası (1,3’e karşı 1) sayesinde örs kolunda titreşim kuvveti artar. Titreşimin şiddetini artıran asıl etki, kulak zarı ile oval pencere arasındaki boyut farkıdır (0,55 cm2’ye karşılık 0,023 cm2). Gömlek düğmesi genişliğindeki kulak zarından alınan titreşimin toplu iğne başı kadar oval pencereye aktarılması muazzam bir kuvvet kazanımı sağlar. Orta kulağın söz edilen iki anatomik özelliği titreşim kuvvetini toplam 31 kat artırır. (Üzengi çıkış kuvveti / Çekiç giriş kuvveti = (0,55/0,023)x1,3) = 31)
Orta Kulakta Artan Titreşim Kuvvetinin Ne Yararı Vardır?
Şöyle bir örnekle durumu açıklayabiliriz. Denizin içinde yüzmekte olan bir kişi denizin dışındaki arkadaşının sesini duymaz. Bunun nedeni ses dalgalarının deniz yüzeyinden yansımasıdır. Orta kulaktaki hava ortamından iç kulaktaki sıvı ortama geçişte yansıma nedeniyle titreşimlerin sadece %1’i sıvıya geçebilir. Bu, 30 db büyüklüğünde ses kaybı demektir. Orta kulakta kazanılan titreşim kuvvet artışı ses şiddetine 25-30 db kazanç olarak yansır. Böylece günlük hayatta olağan konuşma seslerini rahatlıkla duyabiliriz.
Ses dalgasının hava taneciklerinde başlayan, orta kulağın kemikçiklerinde devam eden yolculuğu, oval pencereden itibaren sıvı dalgalarına dönüşerek bambaşka bir nitelik kazanır.
İçi Sıvı Dolu Kulak Salyangozu
Bir yanda içi hava dolu orta kulak, diğer yanda içi sıvı dolu iç kulak yani kulak salyangozu. Titreşimlerin orta kulaktan iç kulağa geçişi toplu iğne başı genişliğindeki oval pencere vasıtasıyla olur. Üzenginin, ayak tabanı ile bastığı oval pencereyi pistonvari hareketle titreştirmesi salyangoz sıvısı içinde dalgalanma oluşturur. Salyangozun duvarını 20.000 kadar tüy hücresi döşer. (Resim: Tüy Hücreleri) Tüy hücrelerinden çıkan saç kılından çok daha ince, gözle görülmeyen tüyler salyangoz sıvısı içinde tıpkı göldeki sazlıklar gibi öbek öbek uzanırlar. Sıvı dalgasının tüylere çarpmasıyla tüy hücresinin zarındaki kanal ağızları açılır, potasyum katyonu konsantrasyon farkı nedeniyle hücre içine akar. Hücre içindeki voltaj değişimi kalsiyum kanal kapaklarının açılmasına, hücre dışından hücre içine kalsiyum ion akımına neden olur. Bu değişim elektrokimyasal sinyal demektir. Sinyal dalgası bağlantı noktası (sinaps) aracılığıyla tüy hücresinden sinir lifine geçerek beyne ulaşır. Beyin kabuğunda analiz edilen sinyaller çözümlendiğinde işitme gerçekleşir.
Kulak Salyangozu, Dış Ortamdaki Yüksek Frekanslardan Nasıl Korunur?
İnsan kulağı 20-20.000Hz aralığındaki titreşimleri duyabilir. Daha yüksek frekanslı ses dalgaları hassas kulak salyangozunda hasara yol açar.
Ortak kulak bir yandan titreşimleri şiddetlendirerek sağlıklı işitmeyi sağlarken, öte yandan dış ortamdan kulağımıza giren yüksek frekanslı titreşimlerin kulak salyangozuna ulaşmasını engeller.
Yüksek frekanslı ses dalgalarının kulak salyangozuna geçişi nasıl engellenir?
Biri oval pencere önünde diğeri kulak zarının hemen arkasında bekleyen iki nöbetçi zararlı titreşimlerin iç kulağa geçmesine engel olur.
Kimdir bu nöbetçiler?
Bir ucuyla kemikçiklere diğer ucuyla orta kulak duvarına tutunan mini minnacık birkaç mm boyunda iki kas. Biri kulak zarını geren kas (Resim: Kulak Zarını Geren Kas ve Üzengi Kası) diğeri üzengi kası. Dış ortamdan yüksek frekanslı titreşimler kulağımıza girdiğinde milisaniyeler içinde kasılan kaslar kemikçiklerin titreşimini durdurarak hassas kulak salyangozunu korurlar. Ekolokasyon denilen çok gelişmiş bir yöntem kullanan yarasalar çok güçlü üzengi kasına sahiptir ve bu nedenle kendi sesini değil çıkardığı sesin çevreden yansımalarını duyarak gece hiçbir engele çarpmadan uçabilir ve uçan böcekleri kolaylıkla yakalayabilir.
Kulağımız dış ortamdaki basınç değişikliklerine nasıl tepki verir?
Otobüs ya da uçak yolculuğu sırasında herkesin yaşadığı geçici işitme kaybının nedeni atmosfer basıncındaki değişime bağlı olarak kulak zarının içeriye doğru çökmesidir. Gerginliği kaybolan kulak zarının titreşme yeteneği azalır. Ellerimizle burnumuzu tıkar ve orta kulağımıza hava verirsek durum düzelir (Valsalva manevrası). Bu, orta kulak ile yutak arasında 3,5 cm uzunluğunda serum hortumundan daha ince açılır-kapanır bir borucuk (östaki tüpü) sayesinde gerçekleşir. Dilediğimizde hava vererek ya da yutkunduğumuzda kendiliğinden açılan östaki tüpü, yutak havasını orta kulak boşluğuna taşır. Böylece orta kulak basıncı atmosfer basıncına eşitlenir ve kulak zarı sağlıklı gerginliğe ulaşır.
Bu çalışmamı okumak zahmetine katlanan çok değerli okurlara haddimi aşan bir soru yönelterek sözlerimi bitirmek istiyorum: Sizce insan kulağı hangi sesleri duymak için tasarlanmıştır?
İnsan kulağının duyabildiği frekans aralığı 16 Hz-20.000 Hz ve sağlıklı algılayabildiği ses şiddeti 0-140 dB’dir. Normal insan ses tellerinin üretebildiği frekans aralığı 100Hz-10.000Hz’dir. İnsan konuşma sistemi 50-60 desibel gücünde ses üretebilir. Bu verilere göre insanın üretebildiği ses frekansı ve ses şiddeti ile işitebildiği ses frekansı ve ses şiddeti birebir örtüşmektedir. Sonuç olarak diyebiliriz ki, insan kulağı öncelikle insan konuşma seslerini sağlıklı işitmek üzere programlanmıştır. O halde bizi konuşturan yaratıcımız aynı zamanda işitmemizi sağlayan olmalıdır.
Şimdi lütfen gelin son olarak bir hayal kuralım. Sessizliğin çıldırtan vahşetinde bir dünyada yaşadığınızı varsayın. Günün birinde mucizekâr bir hekim başınızın iki yanına bir cihaz taksın. Beyninizin içinde şenlik başlasın. O mucizekâr hekime minnettarlığınızı ifade etmeye kelimeler bulabilir misiniz? Şimdi hayalden hakikate geçerek gerçekle yüzleşebilir miyiz? Hiçbir sun’i işitme cihazı hepimizin doğuştan sahip olduğu işitme organımızın mükemmelliğin zirvesindeki yeteneklerinin yanına yaklaşamaz. Fizik, kimya, biyoloji, akustik, tasarım, bilgisayar ve mühendislik bilimlerinin erişilemez zirvesinde bir şaheserdir insan işitme sistemi. Eşsiz ustasını sanat diliyle haykıran. O’nun sonsuz ve sınırsız hünerlerinin lisanıyla konuşan kusursuz bir şaheser.
…
*Orijinali, şiddete karşı koyma gücü olmayan masumların çaresizliğini anlatan Yunanca bir deyim. Yazıda, farklı bir anlamda kullanılmıştır.
**İşitme engelli merhum İsmail Cantekin’e ithafen.