İnsanoğlunun, birbirinden büyük, birbirinden hızlı, birbirinden daha çok insan/bomba taşıyan uçaklar yapıyor olması, şu sıralar göç yollarında olan binlerce leyleğin, on binlerce kırlangıcın, ya da bir vapurun ardısıra çığlıklar atarak kanat çırpan martıların gözler önüne serdiği o muhteşem manzaraları asla alelade konumuna düşürmez.
•••
Uçmak, kanat çırparak uçmak, binlerce mil hiç durmadan uçmak, gökyüzünde uçabilecek ilk kuş yaratıldığı günden beri, her kuşun her kanat çırpışında tazelenen bir harikalıktır. Ayakları mutlaka yere değmek zorunda olan biz insanlar için, her zaman olduğu gibi şimdi de ‘büyülü ve büyüleyici’ bir şeydir.
Onlarca yıldır bir çok biyolog, kuş bilimci ve ekolojistin kafasını, kuşların nasıl uçtuğu kadar ağrıtan bir başka soru, kuşların, özellikle göçmen kuşların ‘yollarını ve yönlerini nasıl bulduğu’dur. Araştırmacıların bu konuda söyledikleri o kadar birbirinden farklı ve o kadar hayret uyandırıcıdır ki şu, “kuş beyinli” sözünü hakaret kastıyla kullanmaktan, artık vazgeçmeliyiz sanırım.
Göçmen kuşları inceleyen bilim adamları, topluca ya da tek tek bir yerden bir yere uçarak gitme konusunda insanoğlunun onları geçebilmesinin hiçbir zaman mümkün olamayacağını söylüyorlar.
Bilimadamları, henüz kuşların uçuş maharetlerinde etkili olduğu düşünülen beyinlerindeki mekanizmayı tesbit edebilmiş değiller. İnsanlar yollarını veya bulundukları yerin konumunu bulmak için haritalar, pusulalar ve bir yığın coğrafya işaretleri kullanırlar. Fakat kuşlarda durum oldukça karışıktır.
1950’lerden beri kuş bilimciler, yaylalarda göç eden göçebelerin yaptığı gibi, kuşların da güneşi yol bulmada pusula gibi kullanabildiklerini fark ettiler. Buna göre kuşlar; güneşin sabahleyin doğudan yükseldiği ve gökyüzünde saatte on beş derecelik bir hareket yapıp batıdan battığını ‘biliyor’ olmalıydılar.
Alman kuş bilimci Gustav Kramer bu durumu ilk olarak, çevresine yem kapları konmuş olan dairesel kafesler içindeki güvercinler üzerinde denedi. Kafesin, meselâ kuzeybatı tarafına konan yemi, kafes döndürülse veya değişik yerlere konsa bile, kuşlar bir şekilde buluyorlardı. Kramer’in merak ettiği, kuşların güneşli ve bulutlu günlerde yem kabına hangi yolu kullanarak ulaştıklarıydı. Eğer güneş bir pusula gibi kuşların yön bulmasına yarıyorsa, güneşli günlerde daha kestirme bir yol bulmalı idiler.
Sonraki çalışmalar, kuşların sadece güneşin izlediği yayı bir harita olarak kullanamadıklarını gösterdi. Böylece; yön bulmanın belli bir sistemle değil, kompleks his ve duyu sistemlerinin bir kombinasyonu sonucu olduğunu gösterdi.
Göçmen güvercinlerin davranışı konusunda birçok çalışmalar yapan Cornel Üniversitesi’nden kuş bilimci Charles Walcotti “Kuşlar, insanlar gibi, yollarını bulmak için her türlü işaretten faydalanır.” diyor. “Bunlardan hangilerini kullanacakları, çevrede hangilerinin daha faydalı olduğuna bağlıdır.”
Bir başka araştırmacı, ardıç kuşu gibi sabah ve akşam alacakaranlığında uçan kuşlar, yönlerini bulmada güneşin doğuşu ve batışındaki havadaki polarize ışıktan faydalanıyor olabilirler şeklinde bir açıklamada bulundu.
Piza Üniversitesi’nden İtalyan biyolog Floriano Pepi’nin otuz yıldır üzerinde çalıştığı teorisine göre, güvercinler hâkim rüzgârların taşıdığı kokulardan bir nevi koku haritaları yapıyorlar. Bu konuda, rüzgârın yönü tek başına bir yön bulma aracıdır diyen araştırmacılar da var.
Birçok ötücü kuşun geceleri göç ediyor olması gerçeğinden yola çıkan bazı araştırmacılar ise, onların dünyanın dönmesiyle meydana gelen yıldız pusulasını kullanıyor olduklarını, kuşların belki de belirli yıldızları tanıyor olabileceklerini söylüyorlar.
Kuşların, yer tesbiti ve yönlerini bulmada Dünya’nın manyetik alanındaki bölgesel değişmelerden faydalandıkları da söyleniyor. Manyetik alan, yerkürenin metal çekirdeğinden kuvvet hatları hâlinde, kutuplardan yukarıya doğru yayılır ve tropik bölgelerde düzleşir. Bu manyetik alan, yüksek rakımlarda en yoğun, ekvatorda ise en az yoğundur. Kuşlar, muhtemelen, dünyanın manyetik alanının kuvveti ve yönünü gözlerinin retinasındaki bir pigmentin yardımıyla algılamaktadırlar. Kuşun damağının üzerindeki manyetik kristaller de, manyetik uyarmalara karşı tepki verebilir. Fakat uzmanlar, hikâyenin burada bitmediğini söylüyor.
İsveç Lund Üniversitesi’nden ekolojist Thomas Alerstam ise eski teoriye çok daha sıcak bakıyor. Kutup kuşları üzerindeki son çalışmasına ‘esnek yön bulma sistemi’ adını vermiş. Alerstam, güneydoğuya gitmek için, üreme yerlerinden ayrılan yeşilbacaklar ve yağmur kuşlarını radar kullanarak takip etti. Sonunda, kuşların, takip ettikleri güzergâhı belirlemek için güneşten faydalandıkları tezi kuvvet kazandı. Çünkü kutuplara yakın bölgelerde, kuvvetli manyetik alan kuşların yoldan sapmalarına yol açacak sinyaller gönderir ve kutup yazında yıldızlar nadiren görünür. Alerstam, ayrıca, kuşların yollarının, jet uçaklarının, yüksek irtifalardaki doğu-batı uçuşlarında tercih ettikleri en kestirme güzergahlarla aynı olduğunu da keşfetti. Güzergahın kavisli oluşu, aralıksız doğu-batı uçuşunun etkisi sebebiyleydi, çünkü bazı göçmen kuşlar bir veya iki gün içinde dört ayrı zaman bölgesini geçerler. Bu nedenle vücut saatleri, güneş zamanı ile senkronize olmada güçlük çeker ve pusula düzeneği bozulur. “Dört ayrı saatlik istikametteki hata düzeltmesi olarak 60 dereceye kadar ayarlama yaparlar.” diyor Alestram. “Bu, güneş pusulasındaki ‘zafiyeti’ kuşların kendi avantajlarına dönüştürdüklerini gösterir.”
Kaynak: Discover, Aralık 2002