Sevgi büyük olunca ayrılık ve hasret de zor olur.
Allah’ın o güzel kulları,
kavuşmanın en güzelini yaşadıkları gibi
hasretin de en büyüğünü hissettiler.
Peygamberin arkadaşları, her şeylerini feda edecek kadar sevdikleri Allah’ın Habibi’nden ayrı kalmanın hasretini yaşadılar.
O özlem kalplerinde büyüdü, bütün benliklerini sardı.
O özleyişle Sevgililer Sevgilisini her andıklarında
gözyaşlarını tutamadılar.
Hz. Ömer (ra), bir gün, bir an olsun unutamadığı Âlemlerin Efendisinden (asm) bir hatıra anlatacaktı. Fakat kendini tutamadı, gözyaşları yüzünü, elbisesini ıslattı. Hem ağladı, hem de şu hasret dolu sözleri söyledi:
Anam babam sana feda olsun yâ Rasûlallah!
Bir hurma kütüğü vardı, ona dayanıp halka hitap eder, hutbe okurdun. Cemaat çoğalınca sesini duyurmak için bir minber edindiğinde, o hurma kütüğü senin ayrılığına dayanamayıp inledi. Elinle ona dokununca sakinleşip sustu. Aramızdan ayrıldığın için ümmetin üzülüp inliyor; bu ondan daha büyük bir hasret değil midir?
Babam anam sana feda olsun yâ Rasûlallah!
Senin Allah katındaki faziletin o dereceye erişti ki; Aziz ve Celîl olan Allah: “Kim Resule itaat ederse, gerçekten Allah’a itaat etmiştir!” buyurdu.
Babam anam sana feda olsun yâ Rasûlallah!
Senin Allah yanındaki faziletin o dereceye ulaştı ki; senin hakkında günahtan bahsetmeden, Allah seni affedip bağışladığını bildirerek şöyle buyurdu: “Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışladı.”
Babam anam sana feda olsun yâ Rasûlallah!
Senin Allah yanındaki faziletin o dereceye ulaştı ki; seni peygamberler zincirinin son halkası olarak gönderdi ama seni onlardan önce andı da şöyle buyurdu: “Hani ya, Allah, peygamberlerden misak (büyük söz) aldı, Senden, Nuh ve İbrahim’den...”
Babam anam sana feda olsun yâ Rasûlallah!
Senin, Allah katındaki faziletin o dereceye ulaştı ki; Cehennemlikler, Cehennem tabakaları arasında azap çektikleri halde sana itaat etmiş olmayı o kadar çok arzu ederler de şöyle seslerini yükseltirler: “Ah keşke ne olurdu, Allah’a ve Resulüne itaat etseydik!..”
Babam anam sana feda olsun yâ Rasûlallah!
Eğer Allah, İmran oğlu Musa’ya içinden ırmaklar fışkıran taş verdiyse, bu, senin parmakların arasından suyun kaynayıp çıkmasından daha hayret uyandırıcı değildir.
Allah’ın rahmet ve gufranı sana olsun… Babam anam sana feda olsun yâ Rasûlallah!
Eğer Allah, Dâvud oğlu Süleyman’a sabahleyin bir aylık, akşamleyin bir aylık mesafeye götüren bir rüzgâr verdiyse, bu, seni kısa bir sürede yedinci göğe alıp götüren Burak’tan daha hayret uyandırıcı değildir. O kadar ki, Miraç gecesi en yüksek makamlara çıkıp dolaştıktan sonra aynı gece dönüp sabah namazını Ebtah’ta kıldın.
Allah’ın salâtu selâmı Sana olsun... Babam anam Sana feda olsun yâ Rasûlallah!
Allah, İsa Peygamber’e ölüleri diriltme mucizesi verdiyse, bu, kızartılmış koyunun zehirlenmiş eti sana takdim edildiğinde “Ben zehirliyim benden yeme!” demesinden daha hayret uyandırıcı değildir.
Babam anam sana feda olsun yâ Rasûlallah!
Nuh Peygamber kavmi hakkında bedduada bulunarak; “Rabbim! Yeryüzünde kâfirlerden dolaşıp yurt edinen bir kimse bırakma…” dedi. Eğer sen onun gibi bizim hakkımızda beddua etseydin, hepimiz helâk olurduk. And olsun ki, sırtına ayakla vurup yüzünü berelediler ve azı dişlerini kırdılar, ama sen ancak hayır söyledin ve dedin ki: “Allah’ım kavmimi bağışla, çünkü gerçekten onlar bilmiyorlar.”
Babam anam sana feda olsun yâ Rasûlallah!
Yaşının azlığına, ömrünün kısalığına rağmen sana uyanlar, yaşının çokluğuna ömrünün uzunluğuna rağmen Nuh Peygamber’e uyanlardan daha çoktur. Sana iman edenler çok, ona iman edenler azdır.
Babam anam sana feda olsun yâ Rasûlallah!
Eğer sen kendine denk kimselerle oturmak isteseydin, bizimle asla oturmaman gerekirdi. Kendine denk bir eşle evlenmek isteseydin, bizden hiçbir kadınla evlenmemen gerekirdi. Eğer sen kendine denk kimselerle anlaşıp güven duymak isteseydin, herhalde bize güvenip anlaşmaman gerekirdi. Allah’a and olsun ki, sen öyle yapmadın; bizimle oturdun, kızlarımızla evlendin, bizimle anlaşıp güvendin, yünden hırka giyinip merkebe bindin, başkasını bineğinin terkisine aldın, yemeğini yere koyup öylece yedin ve bütün bunları tevazuundan yaptın.
Allah’ın salâtu selâmı sana olsun yâ Rasûlallah!..
Kaynak: İhyau Ulûmil’d-Din, c. 1, s. 280.
- Hile-i Şer’iyye / Bekir Sıtkı Baytar
- İnsan, Neden Ölür? / Murat Çetin
- Bir Yıldız Daha Söndü / Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma
- Örneklerle Tevhid Dersi / Bahri Han
- İhlas Suresinin Düşündürdükleri / Murat Balcı
- İçimizdeki Şeytan / Hande Ustamahmut
- Gerçek Bir Çakmakçılar Yokuşu (Mercan) Hikayesi / Dr. Osman Eminler
- Evrimin Bilimsel Açıdan Geçersizliği / Dr. Ali Kemal Pekkendir / BSc ODTÜ Makina Müh. MSc Birmingham Üniv. PhD California Üniv.
- Bilim Tarafsız mı, Taraflı mı? / Ayhan Küflüoğlu
- Din Eğitimi ile Amaçlanan Toplumu Cahilleştirmek midir? / Dr. Adnan Küçük
- İrade Terbiyesi / Özlem Değirmenci
- Gülün Fısıldadıkları / Tülay Bülbül