“Gaye-i hayal olmazsa veyahut nisyan veya tenasi edilse, ezhan enelere dönüp etrafında gezerler.” (Hutbe-i Şamiye)
EVET bir insanın bir hedefi, bir hayali olmazsa Hutbe-i Şamiye adlı eserde anlatıldığı gibi insanın zihni kendi benliği üzerinde yoğunlaşmaya başlar ve o insan hayatta yalnızca kendi alacağı lezzetler ve menfaatler uğrunda yaşamaya başlar.
Her insan iyi veya kötü, güçlü veya zayıf hayaller kurar. Bu hayaller aslında insanın yaşama arzusunu, hayatındaki çizeceği yolu belirler. Eğer gayemiz güçlüyse hayatta karşımıza çıkan her türlü zorluğa ve sıkıntıya karşı mücadele gücümüz de ona göre fazla olur ve bu oranda kazanma ihtimalimiz artar.
Tanınmış, başarılı insanlar vardır. Onları bize tanıtan aslında onların gayesi ve bu gaye uğrundaki çalışmalarıdır. Mesela hayalindeki fabrikayı düşünüp, bütün ayrıntılarıyla bunu tasarlaması ve bu projeyi kendine güçlü bir gaye-i hayal yapması o başarılı insanı bize tanıtan en önemli şeydir.
Hiç düşündünüz mü? En küçük bir musibete karşı bile dayanamayıp hemen intihar etmeyi düşünen bir insanla, pek çok felakete rağmen hayata tutunmayı başarabilen insanlar arasındaki derin uçurumun nereden kaynaklandığını?
Aslında bu sorunun cevabı da gaye-i hayaldir. Beyin bazı noktalarda gerçekte yaşanmış olaylarla, farazi olarak zihnimizde tasarlayıp yaşadığımızı sandığımız olayları ayırt edemez. Bu da bizim için bir avantajdır. Eğer zihnimizde olumlu bir tasvirleme yapabilmeyi başarabilirsek (elbette bu tasvir zihnimizde sesiyle, rengiyle canlıymış gibi etkilediği nispette) gaye-i hayalimiz güçlenmeye başlar.
Şunu da bilmek gerekir ki, gaye-i hayal dediğimiz şey ütopik hayallerden oluşmamalı. İnandırıcılığı da bir o kadar güçlü olmalı. Yoksa ekstrem hayaller zaten zihin tarafından onaylanmazsa bizim gayemiz de olamaz ve işte o zaman boşa kürek çekmiş oluruz.
Gaye-i hayalimiz de aşama aşama olmalı. Eğer öyle olursa hem sabrımız yeterli olur hem de önümüzü görerek hareket edebilme şansımız olur. Hedefimize ulaşma sürecinde güçlü ve zayıf yönlerimizi görüp bu minvalde fiillerimizi gerçekleştiririz. Bu da bize hayatımızda çok şey kazandırır.
Unutmayalım ki insanları canlandıran emel (hedef), öldüren yeistir (ümitsizliktir).
- Bir Direniş Öyküsü: Raid Salah / Tarık Sezai Karatepe
- Hile-i Şer’iyye / Bekir Sıtkı Baytar
- İnsan, Neden Ölür? / Murat Çetin
- Bir Yıldız Daha Söndü / Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma
- Örneklerle Tevhid Dersi / Bahri Han
- İhlas Suresinin Düşündürdükleri / Murat Balcı
- İçimizdeki Şeytan / Hande Ustamahmut
- Gerçek Bir Çakmakçılar Yokuşu (Mercan) Hikayesi / Dr. Osman Eminler
- Evrimin Bilimsel Açıdan Geçersizliği / Dr. Ali Kemal Pekkendir / BSc ODTÜ Makina Müh. MSc Birmingham Üniv. PhD California Üniv.
- Bilim Tarafsız mı, Taraflı mı? / Ayhan Küflüoğlu
- Din Eğitimi ile Amaçlanan Toplumu Cahilleştirmek midir? / Dr. Adnan Küçük
- İrade Terbiyesi / Özlem Değirmenci