Tuğrul İnançer Hoca’nın bir röportajını dinliyordum. Röportajın bir yerinde İhlas suresini çok okumak gerektiğini söyledi. İhlas suresi gerçekten çok önemliydi. İhlasın ibadetin özü olduğunu biliyoruz. Acaba bu mübarek surenin ismi niye ihlas olarak verildi. İçinde ihlas ile ilgili şeyler mi söylüyordu? Samimi olmanın, ihlaslı olmanın önemini mi belirtiyordu. Çokça okumaya başladım. Okudukça her kelimenin farkına varıyordum. Yüzlerce defa belki de binlerce kere okudum. Türkçe mealini de düşünüyordum.
“DE Kİ: O ALLAH BİRDİR. ALLAH SAMED’DİR. O DOĞMAMIŞTIR VE DOĞURULMAMIŞTIR. VE HİÇBİR ŞEY ONUN DENGİ DEĞİLDİR.”
“De ki” diye başlıyordu sure. Peygamberimize (S.A.V.) sesleniyordu Allah (C.C). Vahyi insanlara iletmesini istiyordu. Seni seçtim diyordu Peygamberimize, insanlara örnek olmak için, ayetlerimi insanlara iletmen ve yaşayışın ve sözlerinle onlara örnek olman için seni seçtim.
İhlas suresinde Allah C.C bizlere söyleyeceklerini doğrudan söyleyebilirdi ancak “De ki” diye başlamıştı sureye. Yani bize Hz. Muhammed’i Peygamber olarak seçtiğini ifade ediyor. Bize örnek, önder olarak Onu gösteriyor. Onun peygamberliğine inanmamızı istiyor en başta. Çünkü buna inanırsak Peygamberimizin getirdiği Kuran-ı Kerim’in Allahtan geldiğine ve O kitaptaki hüküm ve kuralların Allah’ın emir ve yasakları olduğuna da inanacağız çünkü.
Yine Peygamber Efendimize (S.A.V) atıf yapılması Onun bizim için bir örnek alınacak şahsiyet, yani “rol model” olması gerektiğini de düşündürüyor. O zaman bize düşen çevremizdeki şu bu kişileri değil de Peygamberimizi örnek almamızdır. Onun sözleri bizim için muteber olan olmalıdır. Önce hayatını öğrenmeliyiz. Genel hatlarıyla değil ayrıntılarıyla öğrenmeliyiz. Örneğin insanlara nasıl davranırdı, nasıl hitap ederdi, olayları nasıl yorumlardı, kızdığında ne yapardı ya da neye kızardı, evinde ev halkına nasıl davranırdı, ticareti nasıl yapardı, savaşta ibadette, mescitte, pazarda, yolda, yatarken, kalkarken, çocuklarla ilgilenirken nasıldı.
…
“O ALLAH BİRDİR” Sure bu sözlerle devam ediyor. Allah birdir, eşi, benzeri ortağı yoktur. Atomu maddenin temeli yapan da Odur. Hücreyi canlının temeli yapan da Odur. Onları var eden ve var etmeye devam eden de Odur. O atomlarla ne yapıldıysa hepsinin sahibi ve var edicisi Allah’tır. O halde eriği ağaçtan, ışığı güneşten, sağlığı spordan değil, her şeyi Allah’tan bilmeliyiz. Neye ihtiyacımız olduğunu bilen de ihtiyaçlarımızı karşılayan da Odur. Her şeyi var eden ve idare eden Odur. Sebeplerden, tabiattan, putlardan, şirketlerden, devletten değil Allah’tan istemeliyiz. Diğerleri ancak tablacı olabilir.
Allah birdir. her şeyin gücü Ondandır. Sebepleri yaratan da Kudretine perde yapan da Odur. A kişisi B kişisi giderse ne olur mahvoluruz biteriz… Müdür, patron olmazsa aç kalırız, geçinemeyiz. Bunlar uymuyor bu sureye mesela. Eğer ALLAH’ı BİR olarak kabul ediyorsak Onu mutlak güç sahibi kabul etmeliyiz.
O zaman bize düşen evreni mikrodan makroya iyi anlamalı her yerde ve her şeyde Onun mührünü görmeli ki mutlak bir kesinlikle her şeyin ve her halin yaratıcısı olduğunu idrak etmeliyiz. Sosyal ilişkilerden, rızkın gelmesine kadar her şeyin arkasındaki hikmet, kudret, şefkat, merhamet, denk düşürülmeyi görmeliyiz ki ALLAH’ın BİR EHAD olduğunu tam anlamalıyız.
…
“ALLAH SAMED’DİR” Her şey Ona muhtaç, O hiçkimseye muhtaç değildir. Her şey gücünü kuvvetini Ondan alır. Işığını Güneş’ten alan su damlaları gibi her tanecik, her kuark, her lepton, her hücre, her molekül SAMED sayesinde var olur ve SAMED sayesinde görevini yapar. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, her parçacık ve onların birleşmesiyle oluşan üst yapı ve üst yapıların birleşmesiyle oluşan daha üst yapılar (Kuarklar proton ve nötronları, onlar atom çekirdeğini, çekirdeğe bağlanan elektronlar atomları, atomlar molekülleri, şeklinde ilerleyerek gezegenler, yıldız sistemleri, galaksiler ve kainat)ın tamamında aynı kanun ve kuvvetler iş görmektedir. Yani Evren bir bütündür. En alttaki parçacıklara hâkim olan ve idare eden güç parçadan bütüne doğru her şeye hükmetmektedir. Parçacıkları idare eden kim ise galaksileri de evreni de idare eden odur. İşte “ALLAH SAMED’DİR”in bir anlamı da bu olmalıdır.
Allah bu gücü başka bir yerden almaz. O zamandan, mekandan münezzehtir, yani zaman ve mekana mahkum değildir. Aynı anda tüm evrende iş görür. Bunun bilimsel kanıtları da bulunmaya başladı. Evreni dolduran Higgs Alanı, dört temel kuvvet yani Alan kuvvetleri Rabbimizin tanecikleri nasıl var ettiğini nasıl idare ettiğini o kadar açık gösteriyor ki…
…
“O DOĞMAMIŞ VE DOĞURULMAMIŞTIR.” Doğmak doğurulmak insana, canlılara ait bir özelliktir. Canlılara ait zayıflıklar, zaaflar ALLAH için geçerli değildir. Allah, Ebedî ve Ezelî’dir. Maddenin bir başlangıcı olduğuna göre onu var eden, o başlangıçtan önce de var olmalıdır ve zamanla kısıtlı değildir. Zaman artık insanlar için bile mutlak bir olgu değildir. (bknz: Görelilik teorisi) Doğmadığına göre ve şu an var olduğuna göre sonsuzdan beri—ezelden beri vardır. Sonsuza kadar da ebediyen de var olacaktır. Zaman ve zamanın yıkıcı etkisi ve bu bağlamda entropi, yaşlanma, bozunuma uğrama, güçsüzleşme, sıkılma, zamanla yanlışlar yapma vs. bunlar hep insan ve yaratılmışlar için geçerlidir. Bu varoluş düzlemini ALLAH yaratmıştır, tabiki de kendi koyduğu kuralların mahkumu değildir. Zamandan bağımsız olduğuna göre canlıların zaaflarının hiçbirisi Onun için geçerli değildir.
…
“VE HİÇBİR ŞEY ONUN DENGİ DEĞİLDİR.” Ağaca dayanma çürür, insana güvenme ölür, demiş atalarımız. ALLAH dışında hiçbir şeyde şahsı itibariyle güç ve üstünlük yoktur. Her şey ALLAH’a bakan yönüyle, Onun sayesinde değer, güç, güzellik ve önem kazanır. Dolayısıyla “HİÇBİR ŞEY ONUN DENGİ DEĞİLDİR.”
İhlas suresi bizlere ALLAH’ı tanıtıyor. İhlaslı, samimi olmak istiyorsak demek ki ALLAH’ı (C.C) tanımalıyız ki ihlas sahibi olabilelim. Zaten ihlas sadece Allah rızası için amel etmek, gayrıdan yüz çevirmek manasında bir kavram değil midir! İşte her şeye hâkim olanın Allah (C.C) olduğunu tam bir kanaatle bilen bir kişinin aksini yapması nasıl mümkün olabilir ki! Yani bize düşen marifetullahı bilmek. Marifetullah da sonuç olarak imanı da ihlası da getiriyor.
SAMED, VAHİD olan ALLAH’ı hakkıyla tanıyan bir kul canlı veya cansız başkalarından yardım isteyemez, istese de onların bir şey yapamayacağını bilir. Gerçek güç ve kuvvet sahibi olanı tanıdığında yalnız ondan bir fayda ve ceza geleceğini bilir. Her şeyde Onun mührünü görür. Onun isimlerini okur. Şöhret, zenginlik, mal-mülk hepsinin kabir kapısına kadar olduğunun farkına varır. Onun istek ve emirlerine göre bir hayat yaşar. Peygamberini örnek alır. Kur’an’ı rehber edinir…
Bu mübarek sureden benim anladıklarım deryadan bir damla bile olmasa gerek. Ayrıca yanlış bir kelamda bulunduysam sizlerin ferasetine havale ediyor ve Yüce Allah’tan af diliyorum.
- PEYGAMBER EFENDİMİZ (ASM) SOKAK KÖPEKLERİ KONUSUNDA NE YAPMIŞTIR? / Selçuk Yıldırım
- Bir Direniş Öyküsü: Raid Salah / Tarık Sezai Karatepe
- Hile-i Şer’iyye / Bekir Sıtkı Baytar
- İnsan, Neden Ölür? / Murat Çetin
- Bir Yıldız Daha Söndü / Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma
- Örneklerle Tevhid Dersi / Bahri Han
- İhlas Suresinin Düşündürdükleri / Murat Balcı
- İçimizdeki Şeytan / Hande Ustamahmut
- Gerçek Bir Çakmakçılar Yokuşu (Mercan) Hikayesi / Dr. Osman Eminler
- Evrimin Bilimsel Açıdan Geçersizliği / Dr. Ali Kemal Pekkendir / BSc ODTÜ Makina Müh. MSc Birmingham Üniv. PhD California Üniv.
- Bilim Tarafsız mı, Taraflı mı? / Ayhan Küflüoğlu
- Din Eğitimi ile Amaçlanan Toplumu Cahilleştirmek midir? / Dr. Adnan Küçük