İlkokulun 5. sınıfa kadar okunduğu yıllardı... Sınıfımızda bütün şubeler bir arada ders görüyordu.
4. sınıfın yaz tatiliydi. Komşumuzun çocuğuyla yaz Kur’an kursunda tanıştım. Evimizden yarım saat yürüme uzaklığında bir mahalle mescidinde gönüllü bir cami hatibi imamlık yapıyordu. 50 yaşından sonra Kur’an öğrenmiş, kendini adeta bu mescide vakfetmiş bütün mahallenin çocuklarına komşu mahallenin çocuklarına Kur’an okutmak için seferber olmuş nur yüzlü bir hocamız…
Birkaç gün camiye gittikten sonra bıraktım. Yurt dışından izne gelmiş babam, hocamla çarşıda karşılaşmış:
— Senin camiye gelen oğlun vardı, şimdi ne yapıyor?
— Mahallede gezip oynuyor.
— O çok güzel okur, onu camiye göndersen ben onu okutsam?
— Tamam göndereyim, bundan sonra gelir…
Sonra hoca:
— Yahu sen Almanya'dasın, çocuk burada, nasıl camiye gelecek, annesi babası başında olan çocuklar bile gelmiyor.
— Ben ona söyleyim o gelir.
O gün babam, “Komşu köyde kolsuzun Hacı Hatip’e gidip okuyacaksın.” dedi ve gitti. Ben de yeni bir okuma dönemine girmiş oldum. Hafızlığımı bitirene kadar okumaya devam ettim.
Okullar yine Eylül’de açıldı, ortaokula kaydımı yapmak için bir komşumu alıp okula gittiğim zaman, “Senin yaşın büyük seni kaydedebilmemiz için babanı mahkemeye verip yaşını küçültmen gerekiyor.” dediler.
Bir kış günü dedem, babam ve şahidimiz olan Duvarcı Hacı Osman Amcayı da alarak mahkemeye gittik.
Hâkim Bey şahit Osman Amcaya sordu, bu çocuğun küçük olduğunu iddia ediyorsun, delilin nedir?
— Hâkim Bey ben duvar ustalığı yaparak geçimimi sağlıyorum, bu çocuğun mahallesinden benim gelinim var, hısımım benden bir çeşme yapmamı istedi. Ben o mahallede çeşme yapıyordum, çeşmenin üzerine hangi tarihte yapıldığı yazılırdı. O zaman koşarak bir çocuk geldi, komşunun bir çocuğu olduğunu söyledi o yazdığım tarihe göre bunun yaşı 68 doğumlu olduğu ortaya çıkar, dedi.
Hâkim Bey ise “Hacı Amca söylediklerin doğru değil, ama epey güzel konuştun, ben bunları doğru kabul ediyorum, bu delikanlının yaşını da senin söylediğin tarih olarak tescilliyorum.” dedi.
Mahkemeden çıktıktan sonra Hacı Osman Amca:
— Bak evladım, bana bu yaşta hâkime karşı hile-i şer’iyye söylettin. Bunu senin okuman için yaptım. Eğer okumazsan iki elimle ahrette yakanda olurum, dedi.
Ders çalışırken her zorluk karşısında bu olay beni kendime getirirdi ve okuma isteğimi kuvvetlendirirdi.
…
* Hile-i şer’iyye: Müşkül durumdaki ferdi kurtarmak ve hareketlerinin meşru dairede kalmasına yardımcı olmak, harama düşmesini önlemek, ona çare ve tavsiyeler sunmaktır.
- “Yutmak” Fiilimize Farklı Bir Bakış / İnt. Dr. Furkan Güneş
- Garip / Öznur Karaaslan
- Varlığın Kaynağı: Akıl ve Mantık Çerçevesinde Mutlak Yaratıcının Gerekliliği / Muhammed Enes Aydın
- Risale-i Nur Külliyâtı'nda Peygamberimiz Hz. Muhammed'in İsim ve Sıfatları / Serdar Çınar
- Attila İlhan, Paris’te Türkolog Prof. Carlier'i Ziyaretinde Ne Duydu? / Attila İlhan
- Yol / Sıla Taşöz
- PEYGAMBER EFENDİMİZ (ASM) SOKAK KÖPEKLERİ KONUSUNDA NE YAPMIŞTIR? / Selçuk Yıldırım
- Bir Direniş Öyküsü: Raid Salah / Tarık Sezai Karatepe
- Hile-i Şer’iyye / Bekir Sıtkı Baytar
- İnsan, Neden Ölür? / Murat Çetin
- Bir Yıldız Daha Söndü / Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma
- Örneklerle Tevhid Dersi / Bahri Han