Şaziman Eminler 1957 yılında 25 yaşında Makedonya’dan Türkiye’ye gelen bir muhacir. Yüzyıllar önce Konya Karaman Türklerinin Balkanlar’a taşındığı dönemlere kadar uzanır ailesinin hikayesi. Hatta baba tarafından Şam vilayetinden geldiğini ifade eder. Dil bilmeden beraberinde 5 yetim kardeşinin sorumluluğunu da alarak gelir Türkiye’ye. Memlekette çiftçilik ile uğraşan babasını 18 yaşında yitiren Şaziman Eminler için gaye İslamiyet’in yaşanması için Türkiye’ye göç etmektir.
Şaziman Eminler küçük yaşlarında, Makedonya’da çeşitli olaylara karışan ve hapishaneden elindeki terzilik sanatı sayesinde müebbet hapisten kurtulan Kemal Ustadan terzilik sanatını öğrenmek için araya baba dostlarını sokar. Neticede ricası sonuç verir. Kemal Usta küçük Şaziman’a terziliği, özellikle pantolon kesim ve üretiminin inceliklerini öğretir.
Türkiye’ye geldiklerinde de Adapazarı’ndaki baba dostlarına pantolon dikebileceğini söyler. Ve Adapazarı’nda ticaret yapan muhacir bir aileye pantolon dikerek ilk üretimine başlar. Ardındaki 3 erkek kardeşlerinden biri ütüyü yapar, diğerleri ürünlerin kesimlerine ve taşınmasına yardımcı olur. Bundan sonrası her muhacir aile için zorlu geçen yıllar ve ev sahibi olma hayallerinin kısa süre içerisinde nasip olması ile ilerler. Ve yıllar geçtikte aileye yeni bireylerin katılmasıyla en Büyüğü Şaziman Eminler olan dört erkek kardeş artık her biri kendi işlerinin başına geçerler.
Türkiye’de ticaretin merkezi yüzyıllardır İstanbul’dur. Şaziman Eminler, İstanbul’daki akrabaların da rehberliği ile bir yandan dikim yaparken diğer yandan çevre ilçelere hazır giyim satma kararı verir. O zaman Türkiye’ye ikinci el kıyafetler Beyrut aktarmalı gelirdi. Müstamel kıyafetlerin piyasası da Mercan’da toparlanırdı. Giyim piyasası iplikten tutun bitmiş ürüne kadar Musevilerin elinde idi. Tüm ticari partnerler nerede ise Musevilerden oluşuyor, Türkler daha yeni yeni bu patronların yanında çıraklık ve kalfalık yapıyorlardı. Anadolu’dan gelen tüccarların güven kredisi o zaman için paha biçilmez bir değerde idi. Musevi patronlar, Anadolu’dan gelen tüccarların yanında getirdiği gençleri de tartar gelecekte yapacakları ticaretin devamlılığı ile ilgili kanaat edinmek isterlermiş.
Sultanhamam Mercan’da dikkat çeken önemli bir soru vardır Anadolu’dan gelen tüccarlara. İlk şu soru sorulur: Anadolu’da (geldiğin yerde) yağmur var mı? Eğer memleketinden gelen tüccar yağmur var, bereket var derse, orada iş ve bolluk olduğu anlaşılırmış. Yağmurun olması, bereketin ve işlerin yoğun olmasının ölçüsü olurmuş.
Mercan’da tüccarlar dükkanlarında mangal soba ile ısınırlarmış. Eğer Anadolu’dan gelen tüccar sigarasını mangaldan kendisi yakarsa o tüccar borcunu ödemeye yakın tasarruflu biri olarak yorumlanır, eğer sigarası için çakmak isterse o kendisine dikkat edilmesi gereken biri olarak bakılırmış.
Dört Hikaye
Güven Vermek
İstanbul’a artık kendi imkanları ile gitmeye başlayan Şaziman Eminler ticari seyahatlerine çok erken çıkar. Sabah 05:00’te Adapazarı garından yola çıkan kara trene yetişir ve İstanbul Haydarpaşa’ya yollanır. İlk kumaş alım tecrübesi Büyük Yeni Handaki Musevi Agop’tan olur. Eski bir tüccar olan Agop Gülbeng, ürün almaya erken gelmesinden ötürü Şaziman’a olumlu bir kanaat besler.
Bu genç tüccarın (Şaziman), önceki partide aldığı kumaşları koyduğu çuvalları kullandıktan sonra tekrar geri getirerek Agop beye teslim etmesi, tasarrufu hayatına aktarması ve ürün alımına sabahın erken saatlerinde gelmesi Agop’un genç tüccarda dikkatini çeken özellikleridir. İlk ticari tecrübelerde güven çok önemlidir. Agop bu genç tüccara ürün alım-satımında toleranslı davranır ve bu genç Anadolu tüccarının girişimine vade desteği sağlar. İlk ticarette bu güvenin oluşması Sultanhamam raconunun bir tezahürüdür aslında.
Bahşiş
Sultanhamam Mercan’da dikkat çeken önemli bir soru vardır.
Artık Sakarya’nın ilçelerine o dönemin şartları içerisinde ciddi ürünler satmaya başlayan Eminler ailesi, Sultanhamam piyasasında isim yapmış, ürün tedariğinde güven hususunda belirli bir noktaya gelmiştir. En çok hazır ürün alımının yapıldığı ünlü tüccarlardan Artin Kundakçı’nın dükkanı bugün birçok Anadolu giyim devinin ilk ürün aldığı yer olarak bilinir. Büyük Şerifpaşa Han (Kızılay Han) olarak bilinen yerde, hayat sabahın ilk saatlerinde başlar. Yıllar geçtikçe Musevi tüccarlar yaşlanır ve nesil geçişlerini tam olarak koordine edemediklerinden ötürü (siyasi ve sosyal birçok sebeple) artık kendi yanlarında çalışan Türkler yavaş yavaş piyasada söz sahibi olmaya başlar. Artin amcanın elemanlarından olan Kısmet Konfeksiyon’un sahibi Süleyman Bey de artık ürünlerin dikim ve tedariğini öğrenip kendi işletmesini açmıştır. Ne de olsa Mercan kültürü aktarılmıştır artık ve bu aktarım Anadolu tüccarının da hoşuna gitmiş, güvene dayalı ticaret artık devam edegelmiştir.
Kısmet Ticaret’e küçük yaşlarda çırak olan Selami o kültürü gözlüyor ve bir yandan bu kadim tüccarlardan bir şeyler öğrenmeye çalışıyordu. Akşama doğru terzilerden gelen yüzlerce kot pantolonun sayımını yarına bırakmamak, geç saat olmasına rağmen sayıp not almak o kültürün bir getirisiydi sanki.
Ertesi gün erken saatlerde gelen Şaziman Eminler, Kısmet Ticaret’in dükkanın önündeki tüm kot pantolonlara talip olur. Ancak çırak Selami’nin gecikmesinden ötürü kaygılanan tüccar Süleyman, Selami’nin gelmesi ile birlikte ona okkalı bir fırça çeker. Çırak Selami, patronu Süleyman Bey’e bende pantolonların sayısı var der. Ortamı sakinleştirmeye çalışan Sakaryalı Tüccar Şaziman Eminler, Selami’nin sayımı ile kendi sayımının örtüştüğünden ötürü son derece sevinir ve geç kaldığı için fırça yiyen, morali bozulan Selami’nin cebine güzel bir harçlık bırakır. Selami o anı unutmaz. Şaziman babanın babalığını da kendi gelecek yıllarında örnek alır.
Aradan yıllar geçer. Çırak Selami şu anda Türkiye’de meşhur, yine Sultanhamam çıkışlı (Jakamen) firmasına girer ve firmanın büyümesinde çok önemli roller oynar. Know how’unu geliştiren ve artık kendi firmasını kuran Selami Bey bugün Merter’de, bir çok ülkeye geliştirdiği koleksiyonlar ile Türk hazır giyiminin büyümesine katkı sağlar.
…
Şaziman Bey’in yıllar içerisinde işlerini önce oğulları daha sonra da üçüncü kuşak torunları devralmıştır. Şaziman Eminler’in yıllarca Kandıra’ya sattığı ürünleri artık torunları Kanada’ya satmaktadır. Üstte geçen bahşiş hikayesinin yankısı 50 yıl sonra bu kez Merter’de duyulacaktır.
Selami Bey’in dükkanına giren Şaziman Eminler’in oğlu İsmail ve torunları Osman ve Mahmut’a dikkatli gözler ile bakan Selami Bey, oğul İsmail’e kendisini tanıyıp tanımadığını sorar. İsmail Bey kendisini çıkaramadığını ifade ederken Selami Bey duygulu bakışlar ile Şaziman Eminler’in o bahşişi ve patrona karşı onu teselli etmesinden bahseder. Ve “buyrun, artık ben ürün imalatından diğer tüm aşamalara kadar sizlerin hizmetindeyim” der. Aynı anda orada bulunan kumaşçıya da bu ailenin dürüstlüğünü anlatan Selami Bey, yıllar sonra gösterilen iyi niyet ve dürüstlüğün açığa çıkmasından ötürü sevincini de ifade eder. Faiz ve krediye bulaşmamayı ticaretin ilk kuralı olarak yıllardır anlatan Şaziman Bey’in torunları da olayı hayretler içinde dinleyerek yıllar sonra kendilerine açılan faizsiz kumaş ve üretim kredisinin sevinci ile gerçekleşen olayı Sakarya’daki dedelerine zaman zaman gözleri dolarak anlatırlar.
Komşuluk
1967 Sakarya depreminden sonra Sakarya piyasasının durgun gitmesi Şaziman Bey’in İstanbul’da mülk alma düşüncesini beraberinde getirmişti. İstanbul’daki akrabaları vasıtası ile Küçükköy’de arsa alan Şaziman Bey, elindeki tüm nakdi bu gayrimenkule yatırmıştır. Ertesi gün Sakarya’ya geldiğinde alınan arsanın ipotekli olduğu ve muhacirlikten kaynaklı mevzuatlara karşı bilgisizliğinden ötürü endişeye kapılmıştır. Şaziman Eminler’e iki gün içerisinde arsanın 4’te 1’ine denk gelen bir parayı ödemesi karşılığında tapunun üzerindeki ipoteğin kaldırılacağını aksi takdirde verdiği paranın geçersiz kalacağı bilgisi ulaştırılmıştır. Kendisi gibi müstamel ürün satan dostları ile bu durumu paylaşan Şaziman Bey elindeki senedi dükkanın karşısındaki bankaya kırdırmaktan başka çaresi olmadığını arkadaşlarına samimi ve beklentisiz bir şekilde söyler. Aynı işi yapan Karadenizli Erdoğan Bey bu durum karşısında kasasındaki paraları çıkarır ve bu muhacir komşusuna verir. Paran olduğunda getirirsin der. Sultanhamam düsturu ile yetişen, bugünkü kapitalist iklimde iki rakip olarak adlandıracağımız bu iki dostun arasındaki söz konusu bu diyalog Şaziman Bey’i senet kırdırmaktan kurtarır.
Kumaş
Anadolu tüccarları artık büyüyen Mercan ve Sultanhamam piyasalarında istikrarı sağlamış. Türkiye’nin kentleşme serüveninin de etkisi ile büyüyen ticaret hacminde söz sahibi olmaya başlamışlardır.
80’lı yıllarda Şaziman Eminler kumaş alımı için görüştüğü Musevi tüccar Pepo Allavi ile güvene dayalı ilişkisini sürdürür. Aynı dönemde farklı yerlerden kumaş alan Bay Pepo bir gün elinde kalan bordo renkli 2500 m’lik kumaşı Şaziman Eminler’e teklif etmiştir. İstediğin zaman ödersin usulü ile elde kalan bu kumaş metresi 7 lira olan bir dönemde 2 liradan Şaziman Bey’e satılmıştır.
Ancak Şaziman Bey bu kumaştan 1 top dikip sattığı ilçelerdeki pazarlarda netice alamayınca endişe etmiş ve kumaşı Bay Pepo’ya geri almasını talep etmiştir. Zira 100 metresinden dahi sonuç alınamayan bu kumaştan kısıtlı sermayesi olan Şaziman Bey’in elinde daha 2400 metre bulunmaktadır. Bu hususta ciddi sıkıntı yaşayan Şaziman Bey dükkana gelen bir telefon ile ümitlenir. Arayan Bay Pepo’dur. Bay Pepo Belçika’da bir gıda firmasının yetkililerine kumaşı 7 TL’den sattığını söyler. Şaziman Bey hem sevinir hem şaşırır. İyi niyetli bir tüccar olan Şaziman Bey kumaşların elinden çıkmasından ötürü büyük mutluluk yaşar. Belçikalı firma Sakarya’daki depoya gelir malı yükler ve parayı metresi 7 TL’den öder.
Bunun üzerine kumaşların parasını ödemeye gittiklerinde Bay Pepo hesabı 2 TL’den görünce Şaziman Bey şaşırır. Pepo Bey biz bu kumaşı 7 TL’den sattık sen bizden 2 TL olarak hesap görüyorsun dediğinde, Bay Pepo, o sizin nasibiniz kimse nasibinden başka yiyemez olarak cevap verir. Bu ticari hadiseden sonra Pepo Bey ile Şaziman Bey’in ticareti uzun yıllar sürmüştür. Hatta eski dostu Cemallettin Sarar’a baskı kurup Adapazarı’nda Sarar bayiliğini, Şaziman Bey’in çocuklarının almasına vesile olmuştur. İlerleyen yaşına rağmen hatır için Eskişehir Sarar fabrikasına eski dostunun çocukları için bayiliği koparan Bay Pepo, bu ticaret karşılığında komisyonunu her iki taraftan da almıştır.
- PEYGAMBER EFENDİMİZ (ASM) SOKAK KÖPEKLERİ KONUSUNDA NE YAPMIŞTIR? / Selçuk Yıldırım
- Bir Direniş Öyküsü: Raid Salah / Tarık Sezai Karatepe
- Hile-i Şer’iyye / Bekir Sıtkı Baytar
- İnsan, Neden Ölür? / Murat Çetin
- Bir Yıldız Daha Söndü / Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma
- Örneklerle Tevhid Dersi / Bahri Han
- İhlas Suresinin Düşündürdükleri / Murat Balcı
- İçimizdeki Şeytan / Hande Ustamahmut
- Gerçek Bir Çakmakçılar Yokuşu (Mercan) Hikayesi / Dr. Osman Eminler
- Evrimin Bilimsel Açıdan Geçersizliği / Dr. Ali Kemal Pekkendir / BSc ODTÜ Makina Müh. MSc Birmingham Üniv. PhD California Üniv.
- Bilim Tarafsız mı, Taraflı mı? / Ayhan Küflüoğlu
- Din Eğitimi ile Amaçlanan Toplumu Cahilleştirmek midir? / Dr. Adnan Küçük