Yaz mevsiminde ince, kış mevsiminde kalın giyinir insan. Çünkü bilir ki sıcak da, soğuk da merttir. Gardını aldın mı, hasta olmazsın. Ama bahar mevsimi öyle mi? Sabah güneşine aldanıp şile bezinden yapılmış gömleğini giydiğinde, öğleden sonra varlığını hissettiren serinlikle üşümeye başlarsın. Güneş bir görünüp, bir kaybolurken evden çıkarken triko kazağını giydiğinde ise aniden sıcak bastırır ve ter içinde kalırsın.
Bazı insanlar da böyle değil mi? İyi olanı iyi, kötü olanı kötü belledin mi sorun yaşamazsın. Lakin ikircikli davrananlar olduğunda kaçarın yok mutlaka ama mutlaka hasta ederler seni.
Mevsimleri andıran insanlarla yolun kesiştiğinde yapman gerekenler vardır. Bilmen ve de uygulaman gereken kurallar. Birinci kural; o insanı bahar olarak kodlamaktır. Yani ne zaman eseceği, ne zaman gülümseyeceği, ne zaman laf dokunduracağı, ne zaman bağrına basacağı belli olmaz! Tutacağın listeye kişinin adını yazdıktan sonra bunu mutlaka not olarak düşmelisin. Notu düşene kadar o insandan epey yara alırsın ama en nihayetinde akıllanıp, kodlamayı başarırsın. Kodladıktan sonrası kolay…
İkinci kural; o insandan gelecek hamlelerden korunabilmenin yolu, yüreğine ve zihnine perdeler çekmektir. Öyle ki senin tabiatına uymayan cümleler kulağına iliştiğinde tül perdenin arkasından izlemeli; kelimeler, zehirli ok misali yüreğini hedef aldığında da kalın perdeleri örtüp görmezden gelmelisin. Ve şunu bilmelisin ki; karşı taraf ne söylerse söylesin, onun anlattığı kişi sen değilsin! Onun gönlünde ne var ise, onu dillendirmektedir. Perdeleri ihtiyacına göre çekebilmek için de, kendi kalbinde ve aklında neler olup bittiğinden haberdar olmalısın ki; onun kurduğu cümlelerden etkilenmeyesin!
Üçüncü kural; “hayır” diyebilmeyi öğrenmelisin. Bu tarz insanlara her zaman evet der isen, kendi başına çorap örmeye başlarsın. İlmek ilmek dolanır hayatına, gün gelir çözemezsin ipleri. O yüzden mantıklı bir tutumla evet ve hayır demeyi alışkanlık haline getireceksin. Bunun için de bol bol pratik yapmalısın elbette. Olacak şeye hayır deyip, olmayacak şeye tamam dersen bu sefer sen de mevsimsel insan kategorisine girersin maazallah…
Dördüncü ve en önemli kural; kendini açıklamakla zaman kaybetmemelisin. Ne hissettiğini, ne düşündüğünü kanıtlama çabaların onun ekmeğine yağ sürer. Sana göre şekil almaktansa, kendi bulunduğu kabın şeklini dile getireceği için senin her daim yanlış yolda olduğunu anlatır durur. Nasıl haklı olduğunu, tek doğrunun kendi fikirleri olduğunu, hata yapmasının namümkün olduğunu… Dudaklarından kelimelerin döküldükçe, sesin kısılmaya, kendinden şüphe etmeye başlarsın. Doğruların, er ya da geç ortaya çıkma durumu vardır diyerek sessizce, robotik bir gülümseme ile kendi iç dünyanda yolculuk yapabilirsin…
Beşinci ve son kural; bahar mevsimindeyiz diye sokağa çıkmayacak mıyız? Veyahut hava sıcak diye illa dışarıda mı dolanacağız? Aynı ortamda mevsimsel gel gitler başladığı esnada usulca terk-i diyar eylemek de bir seçim değil mi?
Ne demiş şair Necatigil: Çaresizseniz, çare sizsiniz! Çaresiz olduğunu düşünüp de hasta olmaya gönüllü olmayın. Ortamı, havayı kokladıktan sonra mutlaka yapılacak bir şeyler vardır. Yeter ki şemsiyenizi, ceketinizi ve içten gelen gülümsemenizi yanınızdan eksik etmeyin…