En acısı söylenmiş acılar. Herkesin diline pelesenk olmuş ama senin yüreğine pranga vuran, seni bir kara delik gibi içine çektikçe karanlığında boğmaya çalışan acılar…
Ümit dolu saf yüreğin zanneder ki paylaştıkça azalır acılar, ne yanlış bilakis paylaştıkça her şey çoğalır. Kanmış, kanamış, yıpranmıştır oysa. Anlattıkça tekrar tekrar aynı sahneler önünde oynar. Tekrar tekrar aynı ağacın dalı aynı yerinden kopar.
Biraz kendine saygısı olan ümit eder ve der: “Gün gelecek bu eskileri hatırlayınca yüzüme bir tebessüm yerleşecek!” Oysa ne geçmişteki hayaller onu bulacak, ne de geçmişte yaptığı hata tekrar yapmasın diye önüne gelecektir. O an öylece o zaman dilimine sıkışmış bir şekilde kalacak ve sonsuza kadar oradaki rolünü oynayacaktır. İnançları da olmasa, inandığı da olmasa, hayatı zehir eder bu yaşananlardan sonra duyulan karamsarlıklar. Adamı kör bir kuytuya çekip sanki elleriyle boğarlar.
Sıkışmış bir kalbin tek bir ihtiyacı vardır. Ne boş sözler onu avutur, ne de imtihanı olmuş hayaller... Ne ağlamaktan körelmiş gözleri onu affeder, ne de hatasından doğan vicdanı onu dizginler.
Eğer hiçbir şey yapılamıyorsa bile başını yukarıya kaldırmalı gökyüzüne bakılmalı zira sıkışmış kalmış bir kalbin ihtiyacı gökyüzüne bakmaktır.
Evet evet yerdeki çamurlar yerine gökyüzünü seyre dalmak.
Sıkışmış kalmış bir kalp gökyüzüne bakar ve anımsar. Yıldızların karanlıklara serpiştirildiğini görür ve top gibi bir ayla beraber hatırlar.
Hayatın özetidir sema… Yaşam gibidir uzay; karanlık bir zemin ve ümit ümit serpilmiş yıldızlar.
Sadece gökyüzüne bakarak bile Allah’tan ümit kesilmeyeceğini hatırlar insan! Hatırlatır yıldızlar! Bu güzelliği onun için Yaratan’ı, onu kendisini sevmesinden bile daha çok seveni... Kalbi hala perdelenmemişse elbette hatırlar onu ondan daha iyi Bileni. Her şeyi Bileni. Her işi hikmetle yapanı. Sol yanındaki sıcacık kanın aktığı yerden daha yakın Birini...
Ezilmiş bir kalbin varsa eğer ayetler gelmeli aklına…
“Rabbin seni terk etmedi ve sana darılmadı da.” (Duha/3)
“Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf/16)
Hz. Yusuf’un kuyusunu düşünmeli, Hz. Nuh’un duasını etmeli... En sevgili için inen ayetleri hissetmeli... İnşirah’ı okumalı kalbinin diliyle.
Evet, yıldızları, semayı yaratan Rahman’a hamd ve şükürler olsun.
Dünya aynı zamanda cennet numunesi. Ama bazen biz yaptıklarımızla, hatalarımızla, insanlığımızı kaybetmemizle, cehennem kuyularından bir kuyuya çevirebiliyoruz. Ya da çeviriyorlar biz de içinde kalıyoruz. Kuyuda bile olsak, Müslümana yaraşır olsun tavrımız. Gökyüzüne bakalım ve bilelim ki, Allah’tan ümit kesilmez!
“LA TAHZEN; İNNALLAHE MEANA!”
- Bir Direniş Öyküsü: Raid Salah / Tarık Sezai Karatepe
- Hile-i Şer’iyye / Bekir Sıtkı Baytar
- İnsan, Neden Ölür? / Murat Çetin
- Bir Yıldız Daha Söndü / Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma
- Örneklerle Tevhid Dersi / Bahri Han
- İhlas Suresinin Düşündürdükleri / Murat Balcı
- İçimizdeki Şeytan / Hande Ustamahmut
- Gerçek Bir Çakmakçılar Yokuşu (Mercan) Hikayesi / Dr. Osman Eminler
- Evrimin Bilimsel Açıdan Geçersizliği / Dr. Ali Kemal Pekkendir / BSc ODTÜ Makina Müh. MSc Birmingham Üniv. PhD California Üniv.
- Bilim Tarafsız mı, Taraflı mı? / Ayhan Küflüoğlu
- Din Eğitimi ile Amaçlanan Toplumu Cahilleştirmek midir? / Dr. Adnan Küçük
- İrade Terbiyesi / Özlem Değirmenci