İnsan kâinat ağacının nihai meyvesi. Bütün varlık bu meyve için çalışıyor. Çünkü âlemin işleyişi ve görev kodlaması insan hayatının devamı için işliyor. Yaratan, yaratılışın formülünü bu nizam üzere kurgulamış görünüyor. Bu kurgulama, müesses nizamın devamında çok büyük neticelere ulaşmanın sonuçlarıyla alakalı. Atomdan gezegenlere, galaksilere ve hatta hala bilgisine ulaşamadığımız bu koca kâinat içindeki esrara insan aklı da, bilgisi de henüz vakıf değil.
Evren dediğimiz bu koca kâinat ağacının neresindeyiz, hangi noktasındayız, milyarlarca yıldan beri var edilen bu koca sistemdeki durumumuz nedir, gidiş nereyedir? Hayatın hikâyesi, başlangıcı, var edilişi ve varılacak son mekândaki insanın vaziyeti ne olacaktır?
Dikkat edilirse insan dediğimiz meçhul, hakikatte bu âlemdeki meşhur. Var olduğu günden bu yana sürekli hayatı ve varlığı tanımanın, bilmenin çabasında, kafasında savrulan soru işaretlerinin cevaplarını bulmanın gayretinde. Yaratılış gerçeğimizin hakikatini anlama çabasında.
Bu yüzden insan nesli milyar dolarlar harcayarak uzaya teleskoplar, araçlar, laboratuvarlar, kızılötesi kameralar yerleştirerek evimiz olan dünya dışındaki nizamı çözmeye çalışıyor. Uzayın derinliğine, kâinatın büyüklüğüne mikyasla, kapı komşumuz sayılan gezegenlere mini araçları ancak ulaştırabiliyoruz. Bu âlemin genişliğine göre yapılan çalışmaların boyutunu buna göre kıyas edebilirsiniz.
Hayatı tanımak ve anlamlandırmak adına bu çaba elbette geçmişte olduğu gibi gelecekte de devam edecek; etmesi de lazım. Zira yaratılış, var olma, hayata gelme ve hayattaki yaşananları fark etme, insanın fıtratının vazgeçilmezi.
İnsanoğlu uzayın derinliklerine araçlar gönderip âlemin sırlarını çözmeye çalışırken, aynı zamanda bu mavi gezegenin sırlarını çözemediğini de fark etti. Ayaklarımızın altındaki bu koca kürenin uzayın derinliklerinde esir maddesi denizinde hatasız, mükemmel ve sarsılmadan yüzdüğünün farkına vardı. Onu da incelemeye aldı. Bu incelemelerden bilim doğdu. Marifet doğdu.
Çok tanıdığı ve binlerce seneden beri üzerinde yaşadığı bu koca dünyada sırlarına ulaşamadığı, derinliğine inemediği milyonlarca bilinmezden teşekkül ettiğinin farkına vardı.
Yaşadığımız bu mavi gezegende derinliğine hala inemediğimiz okyanusların olduğunu, orada mahiyetini izah edemediğimiz canlıların var olduğunu daha yeni keşfeder hale geldiğimizi izah etmeye gerek bile görmüyorum. Varın bu âlemin genişliğini, insanoğlunun acizliğini kıyas ediniz. Kıyas ettikçe hayretimiz artıyor, hayret ettikçe Rabbimizin azameti karşısında eğiliyoruz.
Peygamberimizin o harika duasıyla “Rabbim Hayretimi artır” diyerek dua etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Şeker ve yağ fiyatlarıyla meşgul olduğumuz kadar, hayatın hakikatlarının farkına varmamız gerektiğini de düşünüyorum.
Tefekkürle kalın…
- İrade Terbiyesi / Özlem Değirmenci
- Gülün Fısıldadıkları / Tülay Bülbül
- Ramazan Ayı ve Oruç Konulu Anket Çalışması / Nedim Barut / NG Araştırma
- Ehl-i Kitap’tan Din Öğrenilir mi? / Dr. Mehmet Sürmeli
- Kısa Kısa... / Mustafa Şimşek
- Kurtuluş, Doğru Sözlü ve Samimi Olmaktadır / Bir Hatıra / Mehmet Dikmen
- İnsanların Atası Hz. Adem’dir / Prof. Dr. Âdem Tatlı
- Vefat Eden Yakınımızın Ardından Neler Yapabiliriz? / Yusuf Yalçın
- Tesettür ile İlgili Ayet ve Hadisler / Yusuf Yalçın
- Kur’an-ı Kerim’in Yazılması, Toplanması ve Kitap Haline Getirilmesi Hakkında Detaylı Bilgi Verir misiniz? / Yusuf Yalçın
- Peygamberimiz Neden Çok Evlendi? / Yusuf Yalçın
- Sanal Kumar Bağımlılığı / Esra Obuz / Uzman Klinik Psikolog