Peygamberimizin evliliklerinin nefsani ve şehvani olmadığının delilleri şunlardır:
• Peygamberimiz (sav) gençliğinin en heyecanlı dönemlerinden ta 25 yaşına kadar evlenmemiş bekar kalmıştır. Oysa o dönemde ticaretle meşguldü ve isteseydi kendisiyle aynı yaşlarda veya daha genç ve güzel bakire bir veya birden fazla veya birden fazla bayanla evlenebilirdi. Çünkü islamdan önceki Arap toplumunda çok evlilik gayet normal bir durumdu. Çünkü o dönem Arap toplumu için bu çok normal bir şeydi. Oysa O, öyle yapmamış, 25 yaşına geldiğinde kendisinden 15 yaş büyük olan Hatice validemiz ile evlenmişti. Eğer nefsani ve şehvani hisler taşıyan biri olsaydı yaşlı ve çocuklu dul bir kadın yerine genç hanımları tercih etmesi ları tercih etmez miydi?
• Bir insanın hayatının gençlik dönemlerindeki enerjisi ve şehvani duygularının potansiyeli ile, 50 li yaşlara geldiği zamandaki potansiyeli elbette aynı değildir. Hele ki, sıcak iklimin galip olduğu Arap yarımadasında bir insan daha erken yıpranmakta ve çökmektedir. Eğer Peygamberimiz (sav) eğer evliliklerini şehvani hislerle yapmış olsaydı, bu yaşa kadar beklemek yerine daha genç yaşlarda yapması gerekmez miydi?
• Peygamber Efendimiz’in (sav) Hatice validemiz ile olan evliliği Hatice annemizin vefat ettiği zamana kadar devam etmiştir. Ve bu zaman zarfında başka bir kadınla evlenmemiştir. Hatice annemiz vefat ettiğinde 65 yaşında, Peygamberimiz ise 50 yaşındaydı. Eğer -haşa- Peygamberimiz nefsani ve şehevi hislerle evlilikler yapan birisi olsaydı, Hatice annemizin yaşlılık dönemlerinde başka evlilikler yapmış olması gerekmez miydi?
• Peygamberimiz (sav) Hatice annemizin vefatından sonra da yine yaşlı, çocuklu ve dul bir kadın olan Sevde annemiz ile evlilik yapmıştır. Sonraki evliliklerinde de Ümmü Seleme annemiz, Zeynep annemiz, Ümmü habibe annemiz gibi başka yaşlı, dul ve çocuklu hanımlarla evlilikler yapmıştır. Eğer -haşa- Peygamberimiz nefsani ve şehevi hislerle evlilikler yapan birisi olsaydı, genç bayanlar ile evlenmek yerine yaşlı, dul ve çocuklu hanımları tercih eder miydi?
Peygamberliğinin ilk yıllarında daha 40’lı yaşlardayken kendisine davasından dönmesi karşılığında istediği kızlarla evlendireceklerini taahhüt eden Kureyş’in ileri gelenlerinin bu tekliflerine karşılık “Eğer sağ elime güneşi, sol elime de ayı koysalar vallahi ben bu davadan yine vazgeçmem.” deyip, o en cazip teklifleri bile elinin ardı ile iterek Allah’ın ona verdiği Nübüvvet görevini en büyük bir ciddiyetle yerine getiren ve hayatı boyunca iffetlice yaşayan biri şehvet düşkünü olabilir mi? Haşa ve kella.
Peki o zaman Peygamberimiz (sav) bu evlilikleri neden yapmıştır?
Peygamberimizin evliliklerinde özellikle 2 amaç öne çıkmaktadır: Bunlardan ilki ve en önemlisi annelerimizin İslam’ın hükümlerinin kadın müslümanlar arasındaki eğitimi, diğeri ise müslüman topluluklar arasındaki bağların, akrabalık bağları ile güçlenmesidir.
Medine dönemi, İslâmî hükümlerin yoğun biçimde geldiği ve Resulullah tarafından ümmete öğretildiği dönemdir. Erkek sahabeler Mescid-i Nebevi’de her zaman Resulullah’ı görüp, müşkillerini sorup cevaplarını alabiliyorlardı. Neyi, niçin ve nasıl yapacaklarını kolaylıkla öğrenebiliyorlardı. Hanımlar için bu konu o kadar kolay olmuyordu. Onların da soracakları öğrenecekleri vardı.
İşte Allah Resulü’nün (sav) değişik yaş ve kabiliyetteki hanımları mümin hanımlar için bir eğitim-öğretim kadrosu niteliği taşıyordu. Âdeta, evleri bir mektep ve medrese, onlar da bu okulun muallimeleriydiler. Peygamber Efendimizin vefatından sonra da bu durum canlılığını koruyarak, hatta artarak devam etmiştir.
Nasıl ki, kendini İslam’a hizmete adayan erkek sahabelerin Suffe mektebi olduğu gibi, annelerimizin evleri de bir nevi Ezvac-ı Tahirat mektebiydi. Suffe mektebinin önde gelen “Demirbaş bir talebesi” ve bütün hayatını hadislerin muhafazasına vakfeden, bu hizmeti yerine getirirken hafızasının kuvvetlenmesi için Resulullah’ın duasına mazhar olan Ebu Hureyre olduğu gibi, Ezvac-ı Tahirat mektebinin önde gelen birinci talebesi de zeka, hafıza ve kavrayış gibi üstün kabiliyetlere sahip olan Efendimizin biricik eşi, Hz. Aişe’dir. Nitekim, “Muksirun” diye anılan en çok hadis rivâyet eden sahabelerin başında Suffe okulunun baş öğrencisi Ebu Hureyre geldiği gibi, dördüncü sırada da naklettiği binlerce hadis ile “Ezvac-ı Tahirat Okulu”nun öncüsü Aişe annemiz gelir.
Evet, Aişe annemiz derken aslında, sahabeler arasında en çok fıkhi hüküm nakleden, ayet ve hadislerden içtihad yapabilen, miras taksimi konularında bir nevi otorite olan pek çok aliminin gelip kendisinden ilmi istişarelerde bulunduğu bir ilim otoritesinden bahsediyoruz. Tâbiîn devrinin birçok hukukçusu, yüksek seviyedeki hukuk bilgisinden faydalanmak üzere kendisiyle ilmî istişarelerde bulunmuştur. İslâm hukuku sahasındaki görüşleri yeğenleri Kāsım, Urve ve diğer talebeleri tarafından nakledilmiştir. Yani Aişe annemizin ilminden sadece ümmetin hanımları değil, erkek alimleri de çok istifade etmiştir.
Evet, İslâm, en son ve en mükemmel din olarak, insan hayatının bütün safhalarına ait, değişik derecede öneme haiz hükümler getirmiştir. Bu hükümlerin tesbiti, tâlimi ve hayata intikali Asr-ı Saadetin en öncelikli ve önemli hizmeti idi. Çünkü hayatın her anında ve her safhasında Allah’ın razı olacağı tarz ve şekil, yani dinin kendisi tesbit ediliyordu.
Bu gerçeğin idraki için kaynaklara eğildiğimizde, karşımıza, bu müminlerin anneleri ile bu “Ezvac-ı Tahirat” eliyle muhteşem bir hükümler ve sırlar hazinesi çıkıyor. Ve bu hazinenin ümmete açılması gibi kutsal bir görev, bu evliliklerin şaşmaz gayesi olarak beliriyor.
Diyebiliriz ki, bu hanımları, özellikle bunlar arasında çok özel bir yeri olan Hz. Aişe’yi devreden çıkaracak olsak, İslâm dininin neredeyse yarısı kadar olan bir hükümler manzumesini de yok farzedecektik!.
Son olarak akla gelebilecek şu soruya da cevap verip konuyu sonlandıralım: İslam’da dört evlilik varken, neden Peygamber Efendimiz (asm) dokuz kere evlenmiştir?
İslamiyet’in ilk yıllarında evlilik dörtle sınırlanmamıştır; sonradan dörtten fazla evlenmek yasaklanmıştır. Peygamberimiz (asm) bu evliliklerini, evlilik dörtle sınırlanmadan önce yapmıştır.
Peygamberimizin (asm) hanımları müminlerin anneleri kabul edildiği için, başka birilerinin nikahlaması da caiz olmadığından, Peygamberimiz (asm) dörtten fazla olan hanımlarını boşamamıştır. Bu durum Peygamberimiz (asm) için olan bir istisnadır.
Nitekim başka hususlar vardır ki, Hz. Peygamber (asm)’e haram olduğu halde, ümmetine helal kılınmıştır. Mesela, Peygamberimize (asm) ve onun ailesine zekat verilemez. Ayrıca Peygamberimiz (asm) miras bırakmamıştır. Teheccüd namazı Peygamberimize (asm) farz olmasına rağmen ümmetine sünnettir…
- Hile-i Şer’iyye / Bekir Sıtkı Baytar
- İnsan, Neden Ölür? / Murat Çetin
- Bir Yıldız Daha Söndü / Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma
- Örneklerle Tevhid Dersi / Bahri Han
- İhlas Suresinin Düşündürdükleri / Murat Balcı
- İçimizdeki Şeytan / Hande Ustamahmut
- Gerçek Bir Çakmakçılar Yokuşu (Mercan) Hikayesi / Dr. Osman Eminler
- Evrimin Bilimsel Açıdan Geçersizliği / Dr. Ali Kemal Pekkendir / BSc ODTÜ Makina Müh. MSc Birmingham Üniv. PhD California Üniv.
- Bilim Tarafsız mı, Taraflı mı? / Ayhan Küflüoğlu
- Din Eğitimi ile Amaçlanan Toplumu Cahilleştirmek midir? / Dr. Adnan Küçük
- İrade Terbiyesi / Özlem Değirmenci
- Gülün Fısıldadıkları / Tülay Bülbül