Soru:
Merhaba, ben evrimin bir yorum olduğunu düşünüyor ve inanmıyorum. Ama aşağıda anlatılanlara bir cevap da veremedim. Bütün canlıların tek bir atadan geldiği adeta tartışmasız bir kesinlik gibi takdim ediliyor.
Sizin cevap vermenizi istediğim cümleler sırasıyla şöyle:
1. Bütün canlılar tek bir canlıdan türedi ve hepsi birbiri ile akraba. Süreç devam ediyor yavaş yavaş türler değişiyor... Bu değişim de öyle hızlı, bir nesilde olmuyor ufak ufak değişimler birikiyor.
2. Önce ilk örneği açalım. Retrovirüs denilen virüsler DNA’larını girdikleri hücrenin DNA’sına kopyalarlar. Eğer bu hücre sperm ya da yumurta ise bu virüs DNA’sı çocuğa geçer ve nesilden nesile taşınmaya devam eder. İnsan DNA’sının %8 virüs DNA’sıdır.
3. Eğer farklı iki kişinin DNA’sında aynı virüsün (dikkat aynı virüs türü değil birebir aynı tekil virüsün) aynı yerde DNA kopyası varsa, bu iki şahsın bir ortak atadan geldiği anlamına gelir.
4. Neden mi? Çünkü aynı tekil virüsün gidip iki farklı coğrafya ve zamanda iki şahsa girip, aynı yere kopyalaması olasılık dışıdır. Doğal açıklama, bu iki şahsın aynı virüsün DNA’sını DNA’larının aynı yerlerinde taşıma gerekçesinin virüsün ortak atalarına girmiş olmasıdır.
5. Eski dünyadaki şempanze gibi primatlara bakarsak, bunlar ile insan DNA’sında aynı yerde bulunan en az 7 farklı aynı virüsün DNA’sı olduğunu görürüz. Bu da bu 7 virüsün insan ile şempanzelerin ortak atalarına girdiği anlamına gelir.
6. Tabi eğer bu virüsler insan ile şempanzenin ortak atasına girdiyse, demek ki insan ile şempanzenin ortak atası var. Demek ki türleşme olmuş.
7. Bir de Pseudo-gen örneği. Hücre protein oluşturacağı zaman DNA’daki gen bilgisi RNA’ya yazılır. RNA da ribosoma gidip orada proteini üretir. Ama nadiren RNA geri gidip DNA’da rastgele bir yerde aynı genin bir kopyasını oluşturabilir.
8. Bu kopyalara pseudo-gen denir. Pseudo-genler gene sonraki nesillere taşınabilir. Nanog isimli bir genin pseudo-gen kopyalarını ele alalım. Nanog’un bizde 11 adet pseudo-geni var. Bunlardan 10 tanesi aynı yerde şempanzelerde var. Bu da benzer şekilde ortak ataya işaret ediyor.
9. Nanog’un hem insan hem şempanzede o kadar alternatif içinde 10 kere bire bir örtüşecek şekilde bağımsız kopyalanması aşırı derecede olasılık dışıdır. Sonuç gene kaçınılmaz, şempanze ile insanın ortak bir atası var. İki ayrı tür olduğumuza göre türleşme var.
…
Bu konuda bir izah yaparsanız çok memnun olacağım.
Cevap:
Aziz Kardeşim,
Takıldığın soruları dikkatlice gözden geçirdim. Senin yaşını ve eğitim seviyesini, ihtisas sahanı bilemediğim için, sana hangi seviyede bir cevap vereceğimi bilemedim…
Bir insan hangi konuda çalışıp ihtisaslaşmışsa ancak o konu hakkında biraz bilgi sahibidir. Yoksa her önümüze gelen konuyu bilmemiz mümkün değildir. Benim saham biyoloji. 40 yıldan fazla üniversitede evrim dâhil, biyolojinin çeşitli konularında dersler verdim. Bu konuda kitaplar yazdım. Muhtelif üniversitelerde ders kitabı olarak okutuldu. Ama biyolojinin her konusunu bildiğim iddia edilebilir mi? Benim bildiğim sadece ihtisas alanımla ilgilidir, o da konunun bütünü içinde çok dar bir sahadır. Çünkü en küçük bir alan bile binlerce soruyu içinde barındırıyor. Hele bana elektrik veya elektronik mühendisliği ya da inşaat mühendisliği konusunda soru sorsanız hiç bilemem.
…
Evrim aslında biyolojinin felsefesidir. Evrim dersi sadece Fen Fakülteleri biyoloji bölümlerinde son sınıflarda ve son devrede okutulur. Çünkü bu konuda bir fikir ileriye sürebilmek için en az şu derslerin okunmuş olması gerekir: popülasyon genetik, gen mühendisliği, antropoloji, paleontoloji, moleküler biyoloji, rekombinant DNA teknolojisi, biyoteknoloji, anatomi, karşılaştırmalı anatomi, omurgalı ve omurgasız hayvanlar sistematiği, biyokimya, hücre biyolojisi.
Siz bu dersleri gördünüz mü bilemiyorum. Üstte soru cümlesi olarak aktardığınız cümlelerin sahibi de bildiğim kadarıyla bu dersleri okumadı. Bunlar ihtisas gerektiren konular, bu konularda her önüne gelenin söz söylemesi, ya aldanmaya veya aldatmaya sebep olabilir.
Peki, hiç düşündünüz mü? Fen ve sosyal sahada sayılamayacak kadar ihtisas sahası ve meslek var. Onlarla ilgili değil de niçin sürekli evrimle alakalı sorular sorulup kendilerine göre cevaplar veriyorlar. Empoze edilmek istenen konu, insanın özel olarak yaratılmadığı, maymun soyundan geldiği iddiası. Sürekli tekrar edilerek buna dair “yapay inanç” oluşturulmaya çalışılıyor.
Burada özellikle gençleri bu tuzağa düşürmek için bir plan yok mu? Birisi tarafsız olarak yapılanlara, çabalara baksa diyecek ki, burada gençleri İslam dininden uzaklaştırmak veya en azından şüpheye düşürmek için dünya çapında bir propaganda var. Çünkü İslam dini, özellikle insanın doğrudan topraktan ve en mükemmel şekilde insan olarak yaratıldığını, yaratılan Hz. Âdem babamıza bütün isimlerin öğretildiğini ve aynı zamanda kendine peygamberlik verildiğini gayet açık şekilde beyan etmektedir. İşte evrim meselesi ile yapılmak istenen İslam’ın bu inancının yıkılmasıdır.
Yukarıda söylenen özet olarak; insanın kendisinden önce maymun benzeri bir atadan geldiği iddiasıdır. Soru olarak aktardığın o iddialar da hiçbir bilimsel delile dayanmadığı gibi, tamamen cerbeze ve el çabukluğu ile ve muhatapların bu konuda bilgi sahibi olmadığını da bildiği için birkaç cümle ile hemen “insan maymundan gelmiştir” hükmünü çıkardığını görüyorsunuz.
Evrim, yaratılışın alternatifi değildir
Evrim konusu felsefî bir konudur. Evrimciler bir yaratıcıyı kabul etmezler. Tabiatı ilah olarak alırlar. Her şeyi tesadüfle ve gelişigüzellikle açıklarlar. Yaratıcının ilmini, kudretini ve iradesini evrime vererek, evrimi yaratıcı yerine koyarlar.
Yaratılışı savunanlar ise kâinatın sonsuz ilim, irade ve kudret sahibi bir yaratıcının eseri olduğunu kabul ederler.
Yaratılış görüşüne göre evrim düşüncesi ‘yaratılışın alternatifi değildir.’ Evrim, mesela solunum ve sindirim gibi, bir düşünceyi açıklayan bir terimdir. Solunum ve sindirim gibi ifadelerle, fizik ve kimya kanunlarına dayalı bir olayı açıklarsınız. İşte evrim de bazı düşünceleri açıklamaya yarayan böyle bir tâbirdir. Solunum ve sindirim kelimeleri yaratıcı, yani ilah olabilir mi? Bu kelimeler ilah olamadığı gibi, evrim de bir ilah olamaz. Ama ilginçtir ki evrim, ispat edilmiş bilimsel bilgi gibi takdim ediliyor.
Birkaç ay önce 13 yaşında bir gençle karşılaştık. “Allah ve Peygambere inanmıyorum. Her şeyi evrim yaratmıştır” diyordu. Biraz sohbet ettik. “Elhamdülillah Müslüman oldum” dedi. Sonra işittim ki internetten aynı siteleri takip etmeye devam etmiş ve perişan bir duruma düşmüş.
Zannediyordum ki bu gencin durumu münferit bir olaydır. Fakat birkaç hafta önce tıp doktoru bir dostumuz telefonda; 13-17 yaş arasında içlerinde kayın biraderinin de bulunduğu 8-10 gencin her şeyi evrimin yarattığına inandıklarından bahsetti. İşte bu iki örnek dahi bazı sitelerin insanın maymunla ortak atadan geldiği safsatasını ısrarla vermelerinin sebebini açıkça ortaya koymaktadır.
…
Allah’ın çeşitli yaratma kanunları vardır. Gerek ilk yaratılışın ve gerekse şimdiki yaratılışın mahiyetini, nasıl cereyan ettiğini açıklamak ilimlerin konusudur. Bilim insanlarının bu konularda görüşlerini dinleyenlerin, bir defa da, insanı ve bütün kâinatı yaratan Allah’ın sözüne kulak vermeleri gerekmez mi?..
Allah’ın ilk yaratılış kanunlarını anlamak için günümüzdeki yaratılış kanunlarına bakmak gerekir. Allah günümüzde bütün canlıları tek hücreden yaratıyor. Bizi de tek hücreden yarattı. Anne karnında kromozom sayısı yarıya indirilmiş yumurta hücresi ile babada kromozom sayısı yarıya indirilmiş sperm birleşince 46 kromozomlu zigot adını verdiğimiz tek hücre işin başlangıcı oluyor.
Canlı olan sperm ve yumurta hücreleri ise cansız madde olan elementlerden, yani atomlardan meydana getiriliyor. Yediğimiz besinlerde, içtiğimiz suda, teneffüs ettiğimiz havada bulunan elementlerden Allah canlı hücre yaratıyor. Bu hücrelerden de gon veya gamet adı verilen yarı kromozomlu yumurta ve spermler hâsıl ediliyor.
Bitki ve hayvanların yaratılışında da aynı üreme kanunları geçerlidir.
Her bir varlık çeşidi kendine has özel karakteriyle yaratılıyor. Mesela kelebek ayrı, sivrisinek ayrı, gül ve bülbül ayrı genetik yapıda yaratılıyor. Bu genetik yapılar başka canlılara değişmez özelliktedir. Dolayısıyla bir serçe değişerek kartal olmuyor. Ya da itin farklılaşmasıyla at meydana gelmiyor.
Allah attan iti, itten atı yaratamaz mı?
Allah istese attan iti, itten atı yaratır. Ama böyle bir yaratılışın olduğuna ait tek delil yok. Fakat her varlığın günümüzdeki genetik yapısının değişmezliği, bunların doğrudan günümüzdeki genetik yapılarıyla yaratıldığını göstermektedir. Bunun örneğini Covid-19 virüsü ile üç senedir bütün insanlık yaşadı ve halen yaşamaya devam ediyor. Covid-19 şimdiye kadar pek çok mutasyon geçirdi. Bu mutasyonlar sonucunda bakteri teşekkül etmedi. Etmesi de mümkün değildir. Çünkü Allah’ın böyle bir kanunu yoktur. O isterse doğrudan virüsten bakteri yaratabilir. Ama bu ihtimalin olduğunu gösteren bir delil olması gerekir.
Bazıları mutasyonu anlamakta zorlanıyor. Mesela bir virüsün tutunması için 30 ayak şeklinde çıkıntısı var kabul edelim. Bunların sayısının bir veya birkaç artması veya eksilmesi bir mutasyon sonucudur. Bir virüs başka canlıya yerleşip onun DNA’sını parçalarsa onlara retrovirüs denir. Covid-19 bir retrovirüstür.
Gen havuzu
Canlı türlerinin genetik yapıları fert olarak alınmaz. O türün bütün fertlerinin teşkil ettiği bir gen havuzu olarak düşünülür. Mesela bütün insanların genetik yapısı bir gen havuzu olarak dikkate alınır. Bütün insanlar fotokopi çekilmiş gibi aynı genetik karakterde değildir. Fertler arasında bir takım genetik farklılıklar vardır. Farklı karakterdeki insanların evlenmesi ile farklı renk ve ırk karakterlerini, Mendel Kanunları olarak adlandırılan kurallara göre Cenab-ı Hak yaratır. Mesela göz rengi değişebilir. Boyda uzama veya kısalma olabilir. Göz, yüz ve baş şekilleri belirli oranlarda değişebilir. Ama bütün bu değişiklikler yine insan türü içinde kalan değişikliklerdir.
Bu, insanda böyle olduğu gibi, bülbül türünde de böyledir. Gül türünde de böyledir.
Bu tip değişikliklere varyant veya varyasyon denir. Evrim denmez.
İşte üç senedir milyonlarca insanda farklı şekiller kazanan Covid-19 virüsü muhtelif varyasyonlar göstermiştir. Ama yine virüs olarak kalmıştır. Allah istese idi o virüsten bakteri, bakteriden de serçe yaratabilirdi. Ama böyle bir yaratma kanunu görmüyoruz, yoktur. Geçmişte de olmamıştır. Çünkü olduğuna ait en küçük bir delil yoktur.
Somatik hücrelerdeki değişiklikler yavrulara geçmez
Evrim konusunda gençlerin yanıltıldığı bir nokta da bazı organların değiştiği veya körelerek farklı yapı ve sistemleri meydana getirdiği şeklindeki iddialardır. Yani kullanılan organlar gelişmiş, kullanılmayanlar körelerek güya yeni canlı yapılarını hâsıl etmiştir.
Böyle bir iddia genetik kanunlarına terstir ve bilimsel değildir. Çünkü genetik yapıda değişiklik olması için ya yumurta ve sperm gametlerinin teşekkülü sırasında kromozom eşleşmelerinde olur ya da zigotun ilk bölünmesi sırasında meydana gelir. Bunun haricinde soma hücrelerindeki değişiklikler yavrulara geçmez. Yani, bir kazada veya savaşta ayağı veya kolu kopan bir kimsenin çocuğu, ayağı veya kolu kopuk olarak meydana gelmez.
Arkası ve önü olmayan evrim düşüncesi
Ama evrimciler, her şeyi yaratan sonsuz ilim, irade ve kudret sahibi bir Allah’ı kabul etmedikleri için varlıkların ortaya çıkışını arkası ve önü olmayan bir evrim kelimesine bağlıyorlar.
Allah’ın kâinattaki tasarrufu her an devam etmektedir
Allah, bazılarının iddia ettiği gibi, olayları düzene koyup kendi haline bırakmış değildir. Sonsuz ilim, irade, kuvvet ve kudretiyle her an tasarruftadır.
Bir insanda ortalama elli trilyon hücre vardır. Bilimin ortaya koyduğu şudur ki, Allah her hücrede bir saniyede üç bin değişik reaksiyon meydana getiriyor. Yani bir saniyede insanda meydana getirilen değişiklik: 50 trilyon x üç bin= … kadardır. Bunun bir tanesi yanlış olsa hayatımız tehlikeye girecek. Yeryüzünün en akıllı ve en şuurlu varlığı olan insanın kendi vücudunda meydana gelen değişikliklere sözü geçmiyor. Bu değişiklikler kime verilecektir? İnsandaki bu değişikliklerin rastgele olduğu iddia edilebilir mi?
Yeryüzünün en akıllı ve şuurlu varlığı olan insanın kendi vücuduna sözü geçmezse, dış âlemdeki faaliyetlere tabiat ismini verdiğimiz bu şuursuz varlıklar toplamının nasıl sözü geçecek?
Yüz elli yıl önce ileriye sürdükleri aynı iddiaları tekrar ediyorlar
Evrimciler yüz elli yıl önce ileriye sürdükleri aynı iddiaları tekrar ediyorlar.
Evrimcilerin iddiası, tür içinde olan bu değişiklik zamanla türün sınırlarını aşıp yeni türleri hâsıl ediyor şeklindedir. Peki, bununla alakalı bir delil var mı? Yok. “Bu zamanla olmuştur ya da olacaktır” deyip işin içinden çıkıyorlar.
Yukarıda söylenen cümleler de bundan farklı değildir. İşte o ifadelerden birisi:
“Eğer farklı iki kişinin DNA’sında aynı virüsün (dikkat aynı virüs türü değil birebir aynı tekil virüsün) aynı yerde DNA kopyası varsa, bu iki şahsın bir ortak atadan geldiği anlamına gelir.”
Şimdi onun iddiasının temeli budur. Bu bir ispat değil tahmindir. Yeni tâbirle öngörüdür. Herkes bu konuda buna benzer yüzlerce tahminde bulunabilir. O tahminin ispatı gerekir. Yani ileriye sürülen bu ve benzer iddiaların laboratuvar ortamında veya tabiat şartlarında denemesi yapılır. İddia edilen netice her seferinde ve farklı şartlarda aynı neticeyi veriyorsa o zaman iddia ispat edilmiş demektir.
Bir yerde aynı virüsün DNA kopyası varsa, bu iki canlının tek atadan geldiğini gösterdiğini iddia ediliyor. Corona virüs insana nereden bulaştı? Yarasalardan. Bu iddiaya göre insanla yarasa ortak ataya sahiptir.
Peki, hani maymun insana çok benzediği için maymunla ortak ataya sahip olduğu iddia ediliyordu?
Tavuklarda görülen kuş gribi virüsü insana da geçiyor. O zaman insanla tavuk da aynı virüsünün genetik yapısını taşıdığına göre bunlar da ortak ataya sahip öyle mi?
Diğer taraftan domuz gribine sebep olan virüs insanda da hastalık yapıyor.
…
Evrimcilerin bütün delili, “Zaman içinde oluyor” şeklindedir.
Sorudaki ifadelerde de birinci maddede bu işin zamanla olduğuna dikkati çekiliyor ve şöyle deniyor:
“Bütün canlılar tek bir canlıdan türedi ve hepsi birbiri ile akraba. Süreç devam ediyor yavaş yavaş türler değişiyor. Bu değişim de öyle hızlı bir nesilde olmuyor ufak ufak değişimler birikiyor. Ancak farklı zaman ve mekânlardaki canlılarda değişimler belirgin.”
Şimdi bu paragrafa dikkat et. İlk cümlede hemen hükmü veriyor. Daha ortaya bir delil koymadan sonucu şu cümle ile ilan ediyor:
“Bütün canlılar tek bir canlıdan türedi ve hepsi birbiri ile akraba.”
Halk arasında bir deyim vardır: “Dilin kemiği yoktur. İstediğini söyler.”
Yüz elli yıldır insaflı bazı araştırıcıların adeta kılı kırk yararak ortaya koymaya çalıştıkları değerlendirmelerinde cesaret edip söyleyemedikleri bir sözü, evrim sitesini idare eden kişi o konuda hemen hükmünü veriyor:
“Bütün canlılar tek bir canlıdan türedi ve hepsi birbiri ile akraba.”
Ondan sonra dönüp sizden bunun aksinin ispatını istiyorlar. Olmayan bir şeyin neyi ispat edilecek?
İspat etmekle mükellef olanlar, evrim konusunda iddiaları ileriye sürenlerdir.
Bütün evrimcilerin metodu böyledir. Yani her şeyden önce metot bilimsel değildir. Hâlbuki bilimsel metotta elde ettiğiniz verilerinizi ortaya koyarsınız. O verilere göre bir hükme varırsınız. Bunlar bu ilk cümlede dedikleri gibi; “Bütün canlılar tek atadan gelmiştir” hükmünü verdikten sonra artık kendilerine göre, başkalarının da aksini ispat etmesi mümkün olmayan iddialarını ileriye sürüyorlar. Hiçbirisi bir delile dayanmayan iddialarından bazıları:
• Organlar körelerek yeni canlıları vermiştir.
• Genetik yapıdaki benzerlikler bunların birbirinden meydana geldiğini gösterir.
• Zamanla değişerek yeni canlıları vermiştir.
İspata dayanmayan ve ön kabulle hareket edilen ve bilimsel olmayan bu iddiaları daha uzatabilirsiniz.
…
Sorudaki 6. maddeye bakalım. Şöyle diyor:
“Tabi eğer bu virüsler insan ile şempanzenin ortak atasına girdiyse, demek ki insan ile şempanzenin ortak atası var. Demek ki türleşme olmuş.”
Şimdi siz bu cümleden ne anlıyorsunuz? “Eğer bu virüsler insan ile şempanzenin ortak atasına girdiyse” ortak ata var deniyor ve hemen bu ihtimalin arkasından hüküm veriliyor: “Demek ki türleşme olmuş.”
Peki, virüs girmediyse ne diyeceğiz?
Yukarıda ilk beş maddede ileriye sürdüğü; maymunla insan ortak ataya sahip iddiasını, bu altınca maddede “eğer virüs girdiyse” sözüyle tekzip etmiş, yani yalanlanmış olmuyor mu?
…
7-9. maddelerde ise “Pseudo-gen’den bahsediliyor. Bunlara yalancı gen veya epigen de deniyor. Epi Latincede üst manasınadır. Epigen’in lügat manası ‘gen üstü’dür.
Epigenetik, bazı genlerin çevrenin tesiriyle etki tarzının değişmesi olarak tarif edilir. Mesela DNA’ya kimyevî bir madde olan metilen eklenebilir. Buna metilasyon denir. DNA’nın metilasyonu bazı genlerin baskılanmasına ve ilgili genin ifadesinin değişmesine sebep olur. Epigenetik değişikliklerle DNA’nın bazı bölgelerinde genler etkisini gösteremez. Buna gen sessizleşmesi denir.
Bu konunun uzmanları, zigot safhasında annenin aldığı gıdaların haram veya helal olmasının, beslenme şeklinin, öfkeli ve stresli olma halinin, sigara ve alkol gibi zararlı içeceklerin DNA’nın katlanma şekline tesir ettiğini ve sonuçta bazı genlerin sessizleştirildiğini ifade etmektedirler.
Çevrenin tesiriyle hâsıl olan pseudogenlerin bazıları yavrulara geçebilmektedir. Fakat bunlar öyle iddia edildiği gibi, bir canlının temel yapısını değiştirecek tarzda olmayıp küçük değişikliklerdir.
…
Sonuç olarak; kâinattaki varlıkların yaratılışını Allah’a vermeyip Onun yerine tabiatı, tesadüfü ve evrimi ilah kabul edenler, özellikle insanın ilk yaratılışıyla ilgili olan bu bâtıl düşüncelerini, gençlerin bilgi seviyesinin çok üzerinde ispatlanmış bilimsel bir bilgi gibi takdim ediyorlar.
Burada esas maksadın gençlerin İslâm’la olan bağlarını koparmak veya en azından İslam’dan soğutmak olduğu gayet açıktır. Dinine, kültür değerlerine, milletine ve vatanına yabancı ve düşman nesiller böyle ortaya çıkıyor.
Bunun yegâne çaresi, gençlere sağlam bir Allah inancı ve kuvvetli bir imanın kazandırılmasıdır. İslâm inancından ve kültür değerlerinden habersiz yetiştirilen gençler, “uydum kalabalığa” düşüncesiyle kimin arabasına binerlerse onların türküsünü söylüyorlar.
Anaokulu’ndan itibaren çocuklara kuvveti ve sözü her şeye geçen, rahmet ve inayet sahibi bir Allah’ın varlığı anlatılmalıdır. Bu hastalığın esas çaresi, fen derslerinin, sanatta sanatkârı, eserde ustayı, nimette o nimeti vereni gösterecek şekilde takdim edilmesidir. Bu konuda eğitim planlayıcılarına çok büyük görev ve sorumluluk düştüğü kanaatindeyiz.
- Örneklerle Tevhid Dersi / Bahri Han
- İhlas Suresinin Düşündürdükleri / Murat Balcı
- İçimizdeki Şeytan / Hande Ustamahmut
- Gerçek Bir Çakmakçılar Yokuşu (Mercan) Hikayesi / Dr. Osman Eminler
- Evrimin Bilimsel Açıdan Geçersizliği / Dr. Ali Kemal Pekkendir / BSc ODTÜ Makina Müh. MSc Birmingham Üniv. PhD California Üniv.
- Bilim Tarafsız mı, Taraflı mı? / Ayhan Küflüoğlu
- Din Eğitimi ile Amaçlanan Toplumu Cahilleştirmek midir? / Dr. Adnan Küçük
- İrade Terbiyesi / Özlem Değirmenci
- Gülün Fısıldadıkları / Tülay Bülbül
- Ramazan Ayı ve Oruç Konulu Anket Çalışması / Nedim Barut / NG Araştırma
- Ehl-i Kitap’tan Din Öğrenilir mi? / Dr. Mehmet Sürmeli
- Kısa Kısa... / Mustafa Şimşek