Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (asm), son peygamberdir ve kendisinden sonra peygamber gelmeyecektir.1 Kıyamete kadarki bütün insanlığa gönderilmiş bir peygamberdir.2
Resûlullah, peygamberliğinin önemine şu hadisiyle açıklık getirmiştir: “Her kim ki Allah’tan başka ilah olmadığına, benim de Allah’ın elçisi olduğuma şehadet ederse, Allah Teâlâ onu cehennem ateşinden korur.”3
Dolayısıyla Hz. Muhammed’e (asm) iman edilmeden, iman geçerli olmaz. Hakikat böyleyken Yahudiler ve Hıristiyanların İslâm’a girmeden de cennetlik olabileceklerini savunmak veya görüş beyan etmek tam bir sapkınlık ve cehalet örneğidir. Bâtıl ve kişilerin kendi görüşlerini ifade eden bir beyandır. Resûlullah’ın risaletine iman edilmeden Müslümanlık geçerli olmadığı için, böyle bir kişi cennete giremez.
Yahudi ve Hıristiyanlara Duyuru
Peygamber Efendimiz’in, Hayber’in fethinde kitap ehlinden olan Yahudilerin içerisinde Halid bin Velid’e şu duyuruyu yapması için emir vermesi oldukça önemlidir: “Cennete Müslümanlardan başkası giremeyecektir.”4
Benzeri bir rivayet Abdullah bin Abbas kanalıyla da gelmiştir.5 Hazret-i Ali radıyallahu anh da Mekke’ye Resûlullah tarafından görevlendirildiğinde; Cennete Müslümanlardan başkasının giremeyeceği bilgisini hacılara duyurmuştur.6
Resûlullah böyle buyurmuşken, onun üzerine söz söyleyerek “Yahudilerin ve Hıristiyanların da cennetlik olacaklarını söylemek” sapkınlıktan başka bir şey değildir. Üstelik bu düşünce sahiplerinin Kur’an’dan ve sünnetten hiçbir delilleri yoktur.
…
Resûlullah’a iman etmeden cennete girilemeyeceği ile alakalı şu rivayetler de önemlidirler:
Peygamber Efendimiz; “Beni görüp de iman edene ne mutlu, beni görmeden iman edene ise yedi defa ne mutlu; Allah onlara güzellikler ve cennetini versin”7 buyurmuştur. Hatta Resûlullah, kendisini görmeden iman edenleri “kardeşlerim” diye anmıştır.8 Bu hadisler, imanın kemalinde risaletin önemini vurgulamaktadırlar.
Onlara Benzemedikçe Dost Olmazlar
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, kitap ehline karşı sahabesini teyakkuz hâlinde tutmuştur. Kur’an’ın da beyan ettiği gibi, Yahudiler ve Hristiyanlar Müslümanları kendilerine benzetmek için yoğun çabalar sarfederler. Bu açıdan şu ayet çok önemlidir:
“Yahudiler de, Hıristiyanlar da, kendi dinlerine uymadığın sürece, senden asla hoşnut olmayacaklardır. (Siz Allah’ın ayetlerine iman ettiğiniz sürece, onlar sizi hiçbir zaman benimsemeyecek, hiçbir zaman dost olarak görmeyeceklerdir. Uydurdukları hurafelerle ve yaptıkları iftiralarla Allah’ın dinini tanınmaz hâle getiren bu zâlimlere) de ki: ‘Asıl doğru yol, (sizin kuruntu ve iddialarınız değil) Allah’ın gösterdiği yoldur!’ Yemin olsun ki sana (bu Kur’an aracılığıyla gerçek) ilim geldikten sonra, yine de onların arzu ve heveslerine uyacak olursan, kendini Allah’ın gazabından kurtaracak ne bir dost bulabilirsin, ne de bir yardımcı!”9
Yüzlerce ayet, Müslümanların, Yahudileri ve Hıristiyanları veli edinmemeleri konusunda nazil olmuştur. Çünkü onların amaçları, Müslümanları dinlerinden ayırmaktır. Bunları en iyi bilen Resûlullah Efendimiz, kitap ehline karşı Müslümanlara şu uyarıyı yapmıştır: “Sakın kitap ehline (din ile alakalı) bir şey sormayınız. Kendileri haktan sapan bir toplum size doğruyu nasıl göstersin!”10
Bugün Musa Peygamber De Gelse…
Cabir bin Abdillah kanalıyla gelen rivayette ise; “Kendileri sapıtmış bir toplum olan kitap ehline sakın (din ile alakalı bir şey) sormayın. Şayet sorarsanız, sonunda ya bir bâtılı kabul etmiş veya bir hakkı yalanlamış olabilirsiniz. Aranızda bugün Musa peygamber bile olsaydı bana tabi olması gerekirdi.”11
Çünkü Resûlullah son peygamberdir ve onun gelişiyle beraber önceki dinlerin uygulamaları ilga edilmiştir.
Abdullah bin Mesud şöyle demiştir, eğer sorarsanız, “Söylediklerine bir bakın. Kur’an’a uygun düşenleri alın, Allah’ın kitabına aykırı olanları ise reddedin.”12
Sahabenin şehadetiyle sabittir ki kitap ehli, Tevrat’ı İbranice olarak okuyup Müslümanlara Arapça tefsir ediyorlardı. Resûlullah bu durumda şu tavsiyeyi yaptı: “Onları tasdik de etmeyin, yalanlamayın da. Deyin ki: Rabbimizin bize indirdiklerine iman ettik.”13
Yanınızda En Son Vahiy Olan Kur’an Varken…
Sahip oldukları yanlış bilgilerden ve vahye ihanetlerinden dolayı müfessir sahabi Abdullah bin Abbas kitap ehline soru sormakla alakalı şu uyarıyı yapmıştır:
“Yanınızda en yeni haberleri içeren Allah Teâlâ’nın kitabı dururken nasıl olur da kitap ehline sorular sorarsınız. Yahudiler, elleriyle kitaplar yazıp vahyi değiştirdiler, tahrif ettiler; sonra da aldıkları paralar karşılığında bu uydurma kitapların Allah katından geldiğini söylediler. Allah’ın gerçek vahyi yanınızdadır. Ona hiçbir beşer sözü karışmamıştır. Onlardan biri size hiç Allah’ın indirdikleriyle ilgili soruyorlar mı?”14
Bu çerçevede İbni Abbas’ın şu değerlendirmesi çok önemlidir: “Kur’an-ı Kerim, müheymindir. (Tüm geçmiş kitapların arzedildiği denetleyici ve gözetleyici kaynaktır.) Daha önceki kitapların üzerine de emindir.”15 Denetleyici ve güvenirlik özelliği Kur’an’ın temel vasıflarıdır. Her şey ona arz edilecek iken gayrimüslimlere dinle alakalı sorular sormak vahyin ruhuna aykırıdır.
İslâm’ın Dışındaki Hiçbir Din Makbul Değildir
Allah’ın ahkâmını değiştiren ve küfreden16 bu kimselerden bilgi almayı Peygamber Efendimiz hoş karşılamamıştır. Konuyla ilgili şu örnek tüm zamanlar için çok önemlidir: “Hazret-i Ömer, bir gün Resûlullah’ın meclisine geldi ve “Ey Allah’ın Elçisi!” dedi, “Kureyza Kabilesi’nden bir zata uğradım. Tevrat’tan birçok şey yazdım, istersen sana arz edebilirim” dedi. Bu söz üzerine Resûlullah’ın (üzüntüden) rengi değişti. Durumu gören Abdullah bin Mesud, Hazret-i Ömer’e döndü ve “Allah senin aklını alsın! Resûlullah’ın rengi değişti. Yüzünü görmüyor musun?”
Durumun vehametini gören Hazret-i Ömer şöyle dedi: “Biz, Rab olarak Allah’a, din olarak İslâm’a, peygamber olarak Hazret-i Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e razı olduk.”
Peygamber Efendimiz, Hazreti Ömer’in bu sözlerinden memnun oldu ve şöyle buyurdu: “Bugün Musa aranızda olsa da siz bana değil de ona tabi olsanız dalalette olursunuz. Ümmetlerden siz benim payıma, peygamberlerden de ben sizin payınıza düştüm.”17
Burada Resûlullah, kendisinin son peygamber oluşuna ve şeriatının da önceki şeriatları ilga ettiğine dikkat çekmektedir. Konu Hazret-i Musa aleyhisselam değil; zatının son elçi ve dininin nâsih olmasıdır. Buna iman etmeyen kimsenin hidayeti yoktur. İslâm’ın dışındaki hiçbir din makbul değildir.18
Peygamber Efendimiz böyle buyurmuşken kâfirlerden İslâm’ı öğrenmek doğru değildir.
DİPNOTLAR
1. Et-Tahavi, Cafer, Müşkil’ü-l Âsar, Had. No: 1298, c. II, s. 35; Heysemi, Zevaid, c. III, s. 274.
2. Nesai, Gusül, Had. No: 21, c. I, s. 209-210.
3. İbni Hamza, Esbab’ı Vürud’i-l Hadis, c. I, s. 230.
4. Hâkim, Müstedrek, Had. No: 5292, c. III, s. 337.
5. Hâkim, Müstedrek, Had. No: 3198, c. II, s. 336.
6. Hâkim, Müstedrak, Had. No: 4376, c. III, s. 54.
7. Ahmed, Müsned, c. III, s. 155.
8. Ahmed, Müsned, c. III, s. 155; Tahavi, Müşkil’ü-l Âsâr, c. III, s. 2636.
9. Bakara 2/120
10. Abdürrezzak, Musannef, Had. No: 19209, c. X, s. 312; Beyhaki, salat, 119, Had. No: 2238, c. II, s. 17.
11. Ahmed, Müsned, c. III, s. 338.
12. Abdürrezzak, Musannef, had. No: 10162, c. VI, s. 112.
13. Ahmed, Müsned, c. IV, s. 136; Hazin, Lübab’ü-t Te’vil, c. I, s. 89.
14. Abdürrezzak, Musannef, Had. No: 10159, c. VI, s. 110;Hâkim, Müstedrek, Had. no: 3041, c. II, s. 289.
15. Buhari, 66, Tefsir, I, c. VI, s. 96.
16. Şâfii, er-Risale, s.8.
17. Abdürrezzak, Musannef, Had. No: 10164, c. VI, s. 113; Ahmed, Müsned, c. III, s. 470.
18. Hazin, Lübab’u-t Te’vil, c. I, s. 282.
- Örneklerle Tevhid Dersi / Bahri Han
- İhlas Suresinin Düşündürdükleri / Murat Balcı
- İçimizdeki Şeytan / Hande Ustamahmut
- Gerçek Bir Çakmakçılar Yokuşu (Mercan) Hikayesi / Dr. Osman Eminler
- Evrimin Bilimsel Açıdan Geçersizliği / Dr. Ali Kemal Pekkendir / BSc ODTÜ Makina Müh. MSc Birmingham Üniv. PhD California Üniv.
- Bilim Tarafsız mı, Taraflı mı? / Ayhan Küflüoğlu
- Din Eğitimi ile Amaçlanan Toplumu Cahilleştirmek midir? / Dr. Adnan Küçük
- İrade Terbiyesi / Özlem Değirmenci
- Gülün Fısıldadıkları / Tülay Bülbül
- Ramazan Ayı ve Oruç Konulu Anket Çalışması / Nedim Barut / NG Araştırma
- Ehl-i Kitap’tan Din Öğrenilir mi? / Dr. Mehmet Sürmeli
- Kısa Kısa... / Mustafa Şimşek