TR EN

Dil Seçin

Ara

Uzaydaki Gözlerimiz

Uzaydaki Gözlerimiz

Uzaydaki teleskoplar evrenin ve yaratılışın sırlarını anlamamıza yardım ediyor.

Bulutsuz, pırıl pırıl bir gecede gökyüzünde çıplak gözle baktığımızda görebileceğimiz yıldız sayısı en fazla 4 bin 500’dür. 1608’de teleskop icat edilmişti ancak teleskopun gökyüzüne çevrilişinin üzerinden 400 yıldan fazla zaman geçti. Gökyüzüne atılan uydulardaki çeşitli özellikteki teleskoplarla araştırmalar devam ediyor. En gelişmiş teleskoplarla bugün için görebileceğimiz yıldız sayısı ise 15 milyon seviyesindedir. Acaba gerçek sayı kaçtır?

 

Uzun yıllar bilim insanları yerden teleskoplarla evreni gözlemişler, halen de gözlüyorlar. Birçok bilgilere ulaşıldı ancak bu bilgiler yine sınırlı kalıyor. 1946 yılında bir astrofizikçi olan Dr. Lyman Spitzer Jr. daha detaylı ve daha net görüntüler elde edebilmek için uzaya teleskop gönderme fikrini ortaya atsa da bunun gerçekleşmesi, 1990 yılını bulmuştu.

 

HUBBLE UZAY TELESKOBU

13,3 metre uzunluğunda aynalı bir teleskoptur. Aynaları kızılötesi ve ultraviyole ışınları görebilmek amacıyla camdan, alüminyumla kaplanmış katmanlardan ve magnezyum flüorürden oluşur. Ana aynanın çapı 2,4 metre, ikincil aynanın çapı ise 0,3 metredir. 

24 Nisan 1990 tarihinde ilk defa Hubble Uzay Teleskobu yörüngeye fırlatılmıştır. Ancak ana aynanın yerleştirilmesindeki insanın saç teli kalınlığının ellide biri kadar olan bir yerleştirme hatası yüzünden görüntüler net değildi. 

1993 yılının Aralık ayında gönderilen 7 astronot Hubble Uzay Teleskobu’na 1 haftalık uğraş sonunda gereken onarma işlemleri yaptı. O gün bugün uzaydan gönderdiği fotoğraflarla nice sırlar çözüldü.

 

JAMES WEBB UZAY TELESKOBU (JWUT)

Huble teleskobu yerine gönderilmek için yapıldı. 2018 yılının Ekim ayında fırlatılması bekleniyor. Fırlatıldıktan sonra bir ay içerisinde 1.5 milyon kilometre uzaktaki varış noktasında olacak. Yani Ay’ın Dünya’ya uzaklığından 4 kat daha uzakta olacak ve oradan dünyaya bilgiler gönderecek. Her daim Güneş’e bakacak kısmı olan güneş kalkanının alt bölümü 85 derecelik sıcaklığa ulaşacak. Teleskobun diğer tarafı yani aynaları ve bilimsel alet edevatı barındıran kısmı ise -233 derece soğukta görev yapacak. 5-10 yıl yetecek kadar bir yakıtı var.

22 m uzunluğunda bir güneş kalkanı ve 6.5 m çaplı bir aynası var. Aynaları kızılötesi ışığa duyarlılığını ayarlamak amacıyla altınla kaplanmış. Altını ise ince bir cam tabakası koruyor. 25 metre karelik ayna yüzeyini kaplayan altın tabakasının inceliği 0.00001 santimetre. Aynası, berilyum içeren 18 heksagonal parçadan oluşuyor. Bu da Hubble’ın aynasından neredeyse 3 kat daha büyük. Ayrıca Hubble’dan 7 kat daha fazla ışık alıyor. Big Bang’den yalnızca birkaç yüz yıl sonra oluşmaya başlamış yıldızları ve gezegenleri gözlemleyecek. Belki de evrenin 13.8 milyar yıllık tarihi düşünüldüğünde bu bilimsel açıdan çok büyük bir gelişme olacak. Evrenin yeni sırları keşfedilecek.

 

NASIL VE NİÇİN SORULARI

Bilim; evrendeki olayların nasıl olduğunu, yani sebep-sonuç ilişkilerini inceler. Ancak hakikat, yalnız bilimin gösterdiği değildir. Çünkü bilim; kendi sahasındaki olayların “nasıl” olduğuyla ilgilenir. Niçin oldukları hakkında fikir vermek, o sorulara cevap vermek durumunda değildir.

Felsefe ve din ise; “niçin” sorusuna cevap verir. Felsefe dinle barışık değilse bu bakış açısı insanları doyurmaz. Zaten bir felsefecinin tezini başka bir felsefeci de yıkar. Ama dinin bakışı “nasıl olduğuyla beraber niçin olduğunu” da açıklıyorsa insanları tatmin eder. İslam dini için bu açıdan bir sorun yoktur ama diğer dinlerde mesela Hıristiyanlıkta kilisenin söylediklerine itiraz edilemez.

Kur’an’dan önceki kitapların asılları kaybolmuş, yerine Havarilerin yazdıkları olduğundan dönemlerin din adamlarıyla bilim adamları arasında çatışma çıktığı herkesin malûmudur. Mesela Kilisenin “Dünya düzdür” demesine karşın Galile, “Dünya yuvarlaktır” diyerek Kiliseye karşı çıkmış, başına gelmeyen de kalmamıştır. Bu yüzden Avrupalılar, dinlerini terk ettikçe ilerlemişlerdir.

Kur’an da; onları gerçekte kimin yaptığını, sebeplerin o neticeleri vermesi için, sebepleri kimin yarattığını, niçin yarattığını insanın bulmasını ister. İslam dinine göre medeniyet fenleri; aklın ışığıdır, dinî ilimler ise vicdanın ziyasıdır. İlim tahsil edenlerde akıl ve vicdan el ele verince gerçek ortaya çıkar. Ayrı ayrı olduklarında birinden şüphecilik, diğerinden taassup doğar. Müslümanlar tarih boyunca Kur’an’dan uzaklaştıkça gerilemeye mahkûm olmuşlardır.

Gönül isterdi ki İslam dünyası, üzerindeki bu atalet toprağını atsın, uzaya gözlerini diksin, yeni uydular ve teleskoplar icat etsin… Ülkemiz Türksat haberleşme uydularından sonra inşallah bilimsel araştırmalar için de uydular ve teleskoplar gönderir ve evrenin sırlarını araştırır.

“Neden dünya herkese terakki dünyası olsun da, yalnız bizim için tedennî dünyası olsun?”