TR EN

Dil Seçin

Ara

Beynimizin Ne Kadarını Kullanıyoruz?

Beynimizin Ne Kadarını Kullanıyoruz?

Yaygın bir söylenti vardır, bilirsiniz: “İnsanlar beyinlerinin çok az bir kısmını kullanıyormuş. Einstein bile ancak %5’ini kullanmış. %100’ünü kullansak, kim bilir neler yapardık?”

Bazılarının çok hoşlandığı, hatta hakkında filmler bile çevrilen bu fikir, bilimsel açıdan hiç de doğru görünmemektedir. Eldeki veriler, bu fikrin yanlış olduğuna işaret etmektedir.

Bu iddianın ilk çıkış noktası, 1890’larda Harward Üniversitesi’nde yapılan bazı araştırmalardır. O çalışmalarda, insanların beyinlerini tam kapasite kullanmaları halinde IQ (zeka katsayısı) değerinin 250’ye ulaşabileceği, ancak toplumun sadece %3’ünün bunu başarabildiği belirtilmiştir. İşte bu tespit zamanla şekil değiştirerek, “insanların beyinlerinin sadece %3’lük kısmını kullandıkları” şeklinde bir efsaneye dönüşmüştür.

Bu arada bazı araştırmalarda, beynin bazı bölgelerinin gün içerisinde çok nadiren aktif olduğunun görülmesi de, aynı iddiaya bilimsel bir destek gibi kabul edilmiştir.

Şimdi bu iddiaları irdeleyelim:

Öncelikle, beynin bazı bölgelerinin çoğu zaman aktif olmaması, o bölgelerin kullanılmadığı anlamına gelmez tabii ki. Dişlerimizi veya midemizi 24 saat boyunca sürekli kullanmadığımız gibi.

Ayrıca, eğer beynimizin faraza %10’u kullanılıyor, %90’ı kullanılmıyor olsaydı, beyin dokusunda oluşan hasarların çok büyük bir kısmı, etkisiz ve zararsız olurdu. Zira beyindeki bir doku yıkımı, %90 ihtimalle beynin ‘kullanılmayan’ bir bölgesine denk gelir ve hiçbir etki göstermezdi. Oysa araştırmalar göstermiştir ki, beynin herhangi bir bölgesinin hasar alması, bedensel veya zihinsel işleyişi mutlaka az veya çok bozmaktadır. En küçük, hatta milimetrik beyin hasarları bile, çok ciddi problemlere sebep olabilmektedir.

Zaten son zamanlarda gelişen görüntüleme teknikleri, bu iddiayı açıkça çürütmektedir. Pozitron Emisyonlu Tomografi (PET) ve Fonksiyonel Manyetik Rezonans Görüntüleme (fMRI) gibi yollarla artık biliyoruz ki, beynin en sakin hali sanılan uykuda bile, hemen her bölgesinde belli bir miktar aktivite vardır.

Hatta bugün gelişen teknolojilerle beynin neredeyse her bir hücresinin tek tek çalışması incelenebilmektedir. Ve bu tip araştırmalarda, beyinde kullanılmayan tek bir hücreye bile rastlanmamıştır.

Zaten vücudumuzda görevini yapmayan her organ, zamanla bozulur ve erir. Örneğin bir insan kaslarını yeterince çalıştırmazsa, ‘kas erimesi’ sorunu ortaya çıkar. O yüzden, faraza beynin büyük kısmı kullanılmıyor olsaydı, beyinde de bu tip bir erime-çürüme oluşması gerekirdi. Oysa böyle bir şey gözlenmiş değildir.

Hepsinden öte, böyle bir iddia, yaratışında zerre kadar israf etmeyen Allah’ın hikmetine iftira anlamına bile gelebilir. İnsan vücudundaki en minik kıvrımların, en küçük hücrelerin bile bir fonksiyonu vardır, biliyoruz. İşe yaramayan hiçbir uzvumuz, hatta hücremiz bile yok. Hatta çoğu aynı anda birçok görevi birden yerine getiriyor. Bu israfsızlık kuralı da gösterir ki, en önemli organlarımızdan olan beynin, milyarlarca insan tarafından kullanılmayan, yani faydasız bölgelerinin olması, anlamsız bir iddiadır.

Üstelik beyin, vücudumuzdaki en masraflı organdır. En çok glikozu o tüketir. Bunun büyük bir kısmının, işe yaramayan bölgeler için boşuna harcandığını düşünmek, tamamen mantık dışıdır.

Sonuç olarak, geçerli bilimsel görüş şudur ki; insanlar beyinlerinin tamamına yakınını kullanırlar. Beynin kullanılmayan hiçbir noktası yoktur. Kimi koşulda, bazı bölgeler daha fazla, bazı bölgeler daha az çalışıyor olabilir. Ancak bu kullanılmama anlamına gelmez. Olsa olsa yeterince etkin kullanmamaktan bahsedebiliriz. Nitekim tarihte iz bırakmış dahi insanların bizden esas farkları, IQ seviyelerinin 300 civarında olması değil, sahip oldukları merak, yoğunlaşma, araştırma gibi yeteneklerini gereksiz yerlerde harcamayıp anlamlı hedeflere yoğunlaştırmaları, doğru şekilde kullanmalarıdır.

Bize de nasip olur inşallah.