TR EN

Dil Seçin

Ara

Şubat 2009

post-title

Şubat 2009, 386

Değerli okuyucularımız;

Yılmayan bir azimle ve sönmeyen bir şevkle, Zafer’imiz sizlerden aldığı maddi ve manevi destekle hizmetine devam ediyor.

Birbirinden güzel yazılarla sizi bu ay da kucaklamaya hazırız. Çünkü Zafer, her yaşın ve her insanın yararlanabileceği ve ilgisini çekebileceği çeşitlilikte konularla dolu, dopdolu. Prof. Dr. Volkan Tuzcu ve Metin Karabaşoğlu uzunca bir zamandan sonra sizlere tekrar merhaba diyorlar.

Filistin, tüm dünyanın olduğu gibi bizim de en baş meselemiz oldu. Farklı açılardan bakan yazılarla dua ve duygularınıza tercüman olacağız inşaallah.

...

Abone servisindeki arkadaşlarımız, her gün hiç aralıksız yüzlerce okuyucumuzla, daha doğrusu gönül dostumuzla tekrar görüşüyor ve en güzel olanı da bu aramalardan hiç firesiz dönüşler yaşanıyor. Okuyucu sayımızda neredeyse on yıldır belirli rakamlarda demir atmış duruyorduk. Bu yıl çok şükür hem abone aramalarındaki bereket, hem yıllar öncesi dostlukların ihyası ile yeni bir döneme girdiğimizi müjdeliyoruz.

Tirajımız çok şükür yıllar yılı ilk defa yükselişe geçti. Nazar değmesin diyoruz. Rabbimize hamdediyor ve bu nimete lâyık olmak için şimdi daha çok çalışmak, yeni okuyucular bulmak zamanıdır diyoruz. Sizlerden de destek bekliyoruz.

Mersin’den bir okuyucumuz:

“Zafer’le bir tanışan hemen tiryakisi oluyor.” diyor. Haksız sayılmaz çünkü bir değil, belki binlerce okuyucumuzun da dualarına tercüman olan bir söz.

Norveç’ten ve Katar’dan yeni abone olan okuyucularımızın dostluk ve dualarına kalbî teşekkür ve dualar...

Yıllardır bu köşeden yazılar yazdık, acı tatlı haberler verdik sizlere. Şimdi neredeyse 33. yılla beraber, üçüncü nesle sesleniyoruz. Ama aynı heyecan ve aynı taptaze duygularla.

Biz hizmetin önemine ve Zafer’in yeri asla doldurulmayacak olan hizmetine canıgönülden inanmış bir avuç insanız. Dün öyleydi, bugün de öyle.

Sesimiz zamanın dağlarında yankılandı ve çığlığımız, sizlerin de sesleriyle bir çığ gibi dalga dalga büyüdü.

Yola devam; şevkle ve azimle...

Sakın sakın ola ki gevşemeyelim ve yapacağımız bir telefon görüşmesini dahi lütfen küçümsemeyelim. Bu yolda küçük zannedilen bir adımdan, çok büyük sonuçlar çıkabilir. Böyle yüzlerce kez şahidi olduğumuz hidayet vakaları var. Zafer’le değişen nice hayatlar var.

Küçük şeylerin büyük önemini anlatan bir öykü:

Vaktiyle koskocaman bir gemide, küçücük bir cıvata vardı. Bu, iki büyük çelik levhayı birbirine bağlayan küçük cıvatalardan biriydi. Bu küçük cıvata, gemi okyanusta yol alırken, birden bire gevşemeye başladı, düşecek gibi oldu.

Öteki cıvatalar, “Sen düşersen biz de düşeriz.” diye seslendiler.

Bunu duyan, geminin teknesindeki çiviler ise, “Biz de çok sıkıştık, biz de biraz gevşeyip rahatlayalım.” dediler.

Bütün bunlara şahit olan demir kaburgalar, endişe ile, “Ne olur yapmayın.” diye yalvardılar; “Siz bırakırsanız biz mahvoluruz.”

Derken küçük cıvatanın niyeti, bir anda bütün gemiye yayıldı. Gemi titremeye başladı. Bunun üzerine bütün kaburgalar, levhalar, cıvatalar ve en küçüğüne kadar çiviler, anlaşıp küçük cıvataya bir elçi gönderdiler.

Küçük cıvata yerinde kalmalıydı. Aksi halde gemi parçalanacak ve içlerinden hiçbiri vatanına kavuşamayacaktı.

Küçük cıvata kendisine bu kadar önem verilmesine çok sevindi ve olduğu yerde kalacağını bildirdi.

...

Aynı dünya gemisinde yaşayanlar olarak herkes bir açıdan o küçük cıvata gibi. Ve herkes kendisiyle nelerin bağlı olduğunu unutma tehlikesiyle karşı karşıya...

Sevgili okuyucularımız.

Gelecek için, ümitlerle doluyuz. “Ne kadar kriz var; o kadar da gayret ve hizmet var.” diyen bir okuyucumuzun bu günleri en güzel şekilde özetleyen sözlerine katılıyoruz.

Sesimiz dileriz ki size ulaşır. Sizlerin de bizi arayıp sesinizi ulaştırmanızı bekliyoruz.

Dualarımızla...

— Selim Gündüzalp

Dergideki Yazılar