TR EN

Dil Seçin

Ara

Kar Beyaz Kabus Mu, Rahmet Mi?

Kış mevsimini yaşadığımız şu günlerde gazete manşetlerinde ve televizyon ekranlarında sıkça boy gösteren beyaz kabus çöktü, beyaz felaket hayatı felç etti, kar esir aldı, kara kış vurdu gibi iç karartıcı ifadeler dikkatleri çekiyor. Acaba kar gerçekte olumsuz bir şey midir diye düşündüm. Bediüzzaman hazretleri bu hususta diyor ki “Kar’ı pek baridane (soğuk) ve tatsız telakki ederler. Halbuki o barid, tatsız perdesi altında o kadar hararetli gayeler ve öyle şeker gibi tatlı neticeler vardır ki tarif edilmez.” (Sözler: 18. Söz)

Bitkiler açısından bakıldığında karın ne kadar faydalı olduğu anlatmakla bitmez. Özellikle dünyanın soğuk bölgelerinde karın önemi daha da artmaktadır. Sonbaharda ekim yapılan tarım arazilerinde filizlenen ekinler karın altında soğuktan korunurlar. Kar, uyurken üzeri açılan yavrularının üzerini örten bir anne misali, bir yorgan gibi ekinlerin üzerini örterek onları korur. Akılsız ve şuursuz kar elbette bunu düşünemez. Bu ancak her şeyi gören ve bilen bir Rahim Yaratıcının görmesinin ve bilmesinin bir eseri olabilir.

Bitkilerin tohumları kış mevsiminde toprak altında kış uykusuna yatarlar ve kışın çimlenmezler. Bazı tohumların uykusu o kadar ağırdır ki bunlar ancak soğuk kar suyunun etkisiyle uyanır ve kar kalkınca çimlenirler. Bu sırada sert olan tohum kabuğu yumuşar ve tohumun embriyosunda kimyasal bir olgunlaşma süreci yaşanır. Bazı bitkiler ise ilkbaharda çiçek açabilmek için muhakkak soğuk geçen bir süreye ihtiyaç duyarlar. Bu da karın altında gerçekleşir. Bu süre bazı bitkiler için birkaç gün bazıları içinse birkaç ay olabilir. Mesela, çavdar bitkisi -2 ila +12 0C arasında en az 50 gün kalmalıdır. Buna bilim dilinde vernalizasyon denir. Ayrıca kar suyu topraktaki potasyum, kalsiyum, demir gibi mineralleri çözerek bitkilerin kolayca istifade etmesini sağlar. Toprakta bol miktarda mineral bulunsa bile, bitki köklerinin bunları alabilmesi için çözünmüş halde olmaları gerekir.

İlkbaharda karların erimesiyle birlikte bitkiler yeşillere bürünmüş biçimde arz-ı endam ederler. Hatta çiğdem ve kardelen çiçeği gibi bazı bitkiler o kadar acelecidirler ki karın erimesini bile beklemeden başlarını çıkarıp kışın tezgahlarını kurarlar. Güneşten yararlanarak fotosentez yapmaya başlarlar. Güneşin ışığı ve hararetiyle bitkilerin yapraklarında şeker sentezlenir. Bu şekerler daha sonra bitkinin tohum, kök ve meyve gibi depo yerlerine taşınır. Kar altında soğuğa sabreden bitkiler ilkbahar ve yaz geldiğinde şeker gibi tatlı meyvelerini Allah namına ihtiyaç sahiplerine sunarlar.

Kar’ın bir diğer faydası da toprağı suya doyurmasıdır. Geçen kış yeterli kar yağmadığı için barajlar dolmadı ve ciddi kuraklık yaşadık. Kıştan sonra havanın ısınması tedrici olduğundan karın erimesi de yavaş olur. Bu sayede kar suyu toprak tarafından iyice emilir. Toprağa geçen kar suyu toprak gözeneklerinde derinlere doğru emilerek taşınır. Toprak tabakasının altında kaya tabakası bulunur ve burada damar şeklinde yarıklar ve daha aşağıda büyük mağaralar vardır. Dağların içindeki bu mağaralar kar suyunun toplandığı depolardır. Mağaraların bulunduğu kaya tabakası yeryüzünden 60 kilometre derinlere kadar inmektedir. Bu mağaralar arasında bağlantıyı sağlayan geçitler vardır ve yeraltı suları bir mağaradan diğerine geçiş yaparak yeraltı nehirlerini meydana getirir. Buralarda biriken sular belli bir seviyeye ulaştığında göze denilen kaynaklardan basınçla yeryüzüne çıkarak ovalara doğru akar ve oralarda yaşayanlara ab-ı hayat olurlar.

Sağlık açısından da kar çok faydalıdır. Çünkü kar mikropları kırarak havayı temizler. Yerleşim yerlerindeki havada mikroplar bolca bulunur ve kışın soğuk sebebiyle vücut direnci düşük olduğundan zaman zaman salgın hastalıklar baş gösterir. Araba egzozları ile ev ve fabrika bacalarından çıkan karbon monoksit, kükürt dioksit gibi zehirli gazlar havayı kirletirler. Kar yağması sırasında havada bulunan bakteri ve virüs gibi hastalık ajanları ile zehirli gazlar ve tozlar kar’a yapışarak havadan toprağa geçerler ve burada istihaleye uğrayarak tasfiye edilirler. Onun için kalabalık yerleşim yerlerindeki kar’ı yemek mahzurlu olabilir. Ancak dağda ve kırda bulunan kar temizdir.

Her bir kar tanesinin kendine mahsus bir kristal yapısı vardır ve bu yapı çok ilginç geometrik desenlere sahiptir. Mikroskopta incelendiğinde kar tanelerinin kristal yapılarının birbirinin tıpatıp aynısı olmadığı görülür. Temizliği ve saflığı temsil eden melekler misali, kar taneleri gökten yere inerken onca fırtına ve tipiye rağmen birbirine hiç yapışmıyor. Kar altında yürürken adeta başımızı okşarcasına indiklerini görürüz. Yapışarak büyük kütleler halinde inseydi herhalde yeryüzüne rahmet değil gazap yağardı. Daha bilmediğimiz nice faydaları ve hikmetleri vardır karın. Tedbirsizlikleri yüzünden kardan zarar görenlerin kabus, felaket gibi küfran-ı nimet ifadeler kullanmaları rahmetin kesilmesine sebep olabilir. Onun için “kar’ı rahmet olarak gönderen Yüce Yaratana kar taneleri sayısınca şükürler olsun” diyelim.