TR EN

Dil Seçin

Ara

Yapıcı Ve Yıkıcı Kıskançlık

Kıskançlık, insanın en çok utandığı ve gizlediği duygulardan biridir. Bazı kişiler doğuştan kıskançlık eğiliminde oldukları halde bunu gizlerler. Var olan duygunun gizlenmesi de insanda gerilim ortaya çıkarır.

Kıskançlık, ilkel ve eğitilmesi gereken bir duygudur. Ateşin odunu yediği gibi insanı yer bitirir. Bu sebeple kıskanç insanlar rahat değildirler. Kıskançlık insanın olayları değerlendirme gücünü etkileyebilir. Kıskanç bir insan, varlıklı birini gördüğünde, o kişiyi haksız yere “bencil, cimri, kimseyi düşünmeyen birisi” olarak değerlendirebilir.

İyi vasıflarıyla ön plana çıkmış, toplumun beğenisini kazanmış insanları çekiştiren, haset ettikleri kişilerin kusurlarıyla uğraşan ve hemen her şeyi eleştiren kişilerin ruh dünyasında yer edinen en belirgin duygu kıskançlıktır.

 

YAPICI VE YIKICI KISKANÇLIK

Kıskançlık, yapıcı ve yıkıcı kıskançlık olmak üzere ikiye ayrılabilir. Yapıcı kıskançlıkta kişi, birisinin güzel bir özelliği ile karşılaştığında, bundan dolayı husumet duymaz, sadece “Onda olanın bende de olması için ne yapmalıyım?” düşüncesi üzerine kafa yorar. Bu düşünce kendisini kamçılayarak harekete geçirir.

Eğer kıskanç kişiye başkasında gördüğü zaman imrendiği ama kendisinde olmayan herhangi bir şeyden bahsederseniz, bu durum o insanda öfke oluşturur. Bunun altındaki düşünce, “Onda var, bende yok. O halde onda da olmasın”dır ve bu düşünce, kıskanan kişiyi karşısındakine zarar vermeye götürür.

Kıskançlık duygusunu iyi yönde kullanmak mümkündür. Mesela, eşini kıskanan birisi, kendisinde kıskançlık duygusunu uyandıran kişinin aleyhinde konuşmak yerine, eşiyle ilişkisini daha iyi hale getirmeye kafa yorarsa, kıskançlık duygusunu doğru yönetmiş olur. Bu tür kıskançlık, insanı gelişmeye sevk eder. Fakat yıkıcı kıskançlıkta, kişi kıskandıklarına karşı saldırgan davranır. Aklı devre dışı kalır; korku, kaygı ve üzüntü duyguları artar. Aklını doğru şekilde kullanmayı başaran insanlar, kıskançlığı fırsat haline dönüştürüp durumu kendi lehlerine çevirebilirler.

Yıkıcı kıskançlığı ‘haset’ olarak anabiliriz. Bu duygu, ne yazık ki Doğu toplumlarında Batı toplumlarından daha fazla görülür. Özellikle akrabalar arasında çok öne çıkan bir duygudur, kıskançlık. Bu türden kıskançlığın nesnesi çoğu zaman kişilerin sahip oldukları mal mülktür. “Onun evinde şu eşya var, bende yok”, “Onun şu kadar parası var, benim yok” düşüncesiyle girişilen rekabet toplum hayatındaki huzuru yok eder.

Halbuki varlıklı insanlar için düşünülmesi gereken, “O, bu noktaya nasıl geldi? Benzer imkânlara kavuşmak için ben ne yapabilirim?”dir. İş hayatına sıfırdan başlayarak, büyük işler başarabilmiş insanların hayatlarına bakıldığında, bu kişilerin, “bir insanın başardığı şeyi herkes başarabilir” ilkesiyle hareket ettikleri görülür. Çünkü insanlara genetik olarak büyük bir potansiyel verilmiş, geriye sadece çalışmak kalmıştır. Oysa bizler genelde kolaycılık, sabırsızlık ve acelecilik yüzünden, başkalarında gördüğümüz iyi şeyler için “onda da olmasın, bende de” düşüncesiyle kolaya kaçarız. Bu durum kıskanılan kişiye de, toplumsal ilişkilere de çok zarar verir ama negatif kıskançlığın asıl zararı kıskanan kişinin bizzat kendisinedir.

 

SEVGİ VE KISKANÇLIK

İnsan sevdiği şeyi kıskanır. Kıskançlıkla ilgili yanlış mitler ve düşünce kalıpları vardır. Kimisi “Onu kıskanmıyorum, sevsem kıskanmazdım, demek ki onu sevmiyorum” diye düşünürler. Kimisi de sevme ile kıskançlık arasında paralellik kurup “Kıskanayım ki sevdiğim belli olsun” der ve farkında olmadan ilişkilerine zarar verir.

Kıskançlığı asıl körükleyen şey, kıskanmayı destekleyen düşünce kalıplarıdır. Ancak kıskançlık duygusunun daha çok sevilene yöneldiği de bir gerçektir. Hatta şeytanın en büyük özelliğinin kıskançlık olduğu söylenir. Şeytan, Allah’ı o kadar çok sever ki, Hz. Âdem’i kıskanır ve onun varlığına dayanamaz. Benden daha üstün birisi olmamalı diye düşünür. “Ben ateşten yaratıldım, o çamurdan yaratıldı, ben daha üstünüm” duygusu ve Allah sevgisi yoğun bir kıskançlık hissetmesine sebep olur.

İnsan, sevdiği kişiyi başkaları ile birlikte gördüğü zaman kıskanabilir, bu doğaldır. Çünkü sevdiği kişinin tüm ilgisi kendisine yönelsin ister. Bu duygu, bilhassa çocuklarda çok baskındır. Çocuk annesinin başka bir çocuğa yakın olmasından, hatta annesi ile babası arasındaki yakınlıktan dahi rahatsızlık duyar. Bu davranışın altında yatan, ‘annem bana ait olmalı’ düşüncesidir. İlerleyen yıllarda sevgi paylaşımını öğrendiği zaman kıskançlığı azalır. Onun için çocuğa mümkün olduğunca erken yaşlarda sevgi paylaşımını öğretmek gerekir.

 

KISKANÇ İNSAN NE YAPMALI?

Kıskanan kişinin yapacağı ilk şeylerden birisi, kendini sorgulamak ve bazı konulara kafa yormaktır: “Yaşadığım şey bana ne öğretti? Hangi eksiklerim var? Bunları nasıl giderebilirim?...”

Sonra da, bu sorulara verdiği cevaplar doğrultusunda bir eylem planı hazırlamalıdır. Kıskançlık, insanın kendini gözden geçirmesini, eksiklerini görüp hareketlerini sorgulamasını ve stratejik plan yapmasını sağlamalıdır. Çünkü bu duygunun, aklı kapatan, muhakeme gücünü zayıflatan bir yönü vardır. Kıskançlık, açık bir gerçeği bile reddetme ihtimali doğurduğu için, kıskanç insanlar, gerçeği tam anlamıyla göremez ve yanlış algılamada bulunabilirler. Dolayısıyla kıskanç bir kişinin verdiği hükümlerin sıhhati sorgulamaya muhtaçtır.

Kıskançlık eğiliminin doğuştan geldiğini söyleyebiliriz. Özellikle benmerkezci insanlar, “Her şeyin iyisine ben layığım, en iyisi bende olmalı”düşüncesine sahip olduklarından kıskançtırlar. Bütün olumsuz duyguların altında yatan asıl insiyak bencilliktir. Ego şişmesine sebep olan bencillik jeneratörü diğer bütün olumsuz duyguları besler. Bencillikten kurtulmuş ve onu terbiye etmeyi başarabilmiş bir insan, farkına varmasa da olumlu duygularla beslenmeye başlar.

Konunun başından beri vurgulamaya çalıştığımız gibi, kıskançlık doğru yönde kullanılırsa insanı iyileşme yönünde harekete geçiren ve başarıya götüren itici bir güce dönüşebilir. Bu sebeple, kıskançlığın kendiliğinden olumsuz bir duygu olduğunu söylemiyoruz.

 

BENİM İSTEDİĞİM GİBİ OLACAKSIN!

Kıskançlığın kişiyi yanlışa götürmesinin en büyük sebebi, insanın kıskandığı kimseyi kendi istediği şekle sokmaya çalışmasıdır. Bu, ilişkiye zarar verir. Oysa sevdiğimiz kimseye “Seni seviyorum ve kıskanıyorum. Acaba bu duygudan kurtulmak için ne yapmalıyım?” diye açıkça konuşup halimizi anlatabilsek, birbirimizi anlama yönünde yol alabiliriz. Öte yandan “Seni kıskanıyorum, bu yüzden beni kıskandıracak şeyler yapma” düşüncesi kıskançlığın bencillikle birleşmesidir ve her iki tarafa da acı verir. Şeytan, sevdiği için (Allah için) değişmeyi kabul etmemişti. İnsanın hissettiği kıskançlığı şeytanî bir duygu haline dönüştürmemesi için değişimi yani yeni durumu ve şartları kabul etmesi gerekir. Eğer karşımızdakini seviyorsak, onun isteklerini göz ardı edemeyiz. Sevdiği insanı kendi şartlarına uydurmaya çalışan kimsenin payına sadece acı ve çatışma düşer. Mademki seviyoruz, o halde sevdiğimiz (ve aynı zamanda kıskandığımız) kişinin kötülüğünü isteme yanılgısına düşmemeliyiz.

 

KISKANILAN KİŞİ NE YAPMALI?

Kıskanılan insan, devamlı olarak kendisini kıskanan kişinin eleştirilerine, iğneleyici sözlerine maruz kalır. Bu durumda kıskanılan kişinin, söylenenlerde haklılık payının olup olmadığını, eleştirilerden kendisine dair neler öğrenebileceğini düşünmesi gerekir. Zira belki de kıskanılan taraf, karşısındakinin kıskançlık damarını tahrik edecek davranışlarda bulunuyordur. Sahip olduğu şeyleri teşhir etmekten çekinmeyen, lükse düşkün ve abartılı yaşayanlar, diğer insanlardaki olumsuz duyguları harekete geçirebilirler. Kıskanılan kişi herhangi bir yanlışlık yapmadığına kanaat getiriyorsa, sorun karşı taraftan kaynaklanıyordur. Bu noktada insanların çoğunun olgun olmadığını dikkate almak zorundayız.