TR EN

Dil Seçin

Ara

Ben Toksik miyim?

Ben Toksik miyim?

İnsan doğasında var olan iyi ve kötü yönler, yaşamımızın bir gerçeği olarak karşımıza çıkar. Kötülük psikolojisini ve toksik ilişkileri derinlemesine incelemeye, bu kavramların bireysel ve toplumsal hayatımıza etkilerini anlamaya uzun yıllardır çalışıyorum. Bu yazımda, kötülük eğilimlerinin üstesinden gelme yollarını ve toksik karakterlerin nasıl tanınacağını ele alacağım. Ayrıca, sağlıklı ilişkilerin önündeki engelleri nasıl aşabileceğimiz konusunda pratik öneriler sunmayı çalışacağım.

 

Kötülük Psikolojisini ve Toksik İlişkileri Aşmak Mümkün!

Doğamızda kötülük yapmak vardır. Yaşayan son psikanaliz teorisyenlerinden Otto Kernberg’in söylediği gibi, içimizde iyi ve kötü parçalar vardır. Kötülük ve vesvese kavramlarının birlikte kullanılması insanın psikolojik dinamiklerinin zıtların dengesi şeklinde işleyişi ile yakından ilgilidir.

Evren zıtların dinamik dengesine göre işleyen bir uyum içerisinde çalışır. Entropi termodinamiğin ikinci yasasıdır. Bu yasaya göre evrende her şey, düzensizliğe doğru kaçınılmaz bir biçimde gidiyor. Dış kontrol yoksa sıcak su soğuyor, aydınlık yerini karanlığa bırakıyor, yeni eskiyor, genç ihtiyarlıyor, canlılar ölüyor, odamız kirleniyor ve evren genişliyor, kötülükler artıyor. Önce kötülük eğilimini kabul etmemiz gerek.

Bu aşamada karşımıza önemli bir soru çıkıyor: İrademizi kötülük psikolojisinden uzaklaştırıp hayırlı işlere nasıl çeviririz? 

Şimdi toksik bir karakterler ve 3 temel temel özelliğini ele almak isterim:

 

Toksik Bir Karakter: Karanlık Üçlü

Karanlık Üçlü (Dark Triad), örgütsel psikoloji çalışmalarında tanımlanmış bir tipolojidir. Hızla yükselen, kısa vadede kazanan ancak uzun vadede kaybeden toksik yöneticiler olarak bilinirler. Bu kişiler, insanları kolayca etkiler, sosyal kurnazlıkları yüksek, samimiyeti taklit edebilen, politik becerileri gelişmiş bireyler olarak tanınırlar. Genellikle alçakgönüllülüğü ve dürüstlüğü küçümserler.

Bu kişilik yapısının üç temel özelliği şunlardır:

- Makyavelcilik: Amaca ulaşmak için her yolu mübah görürler. Suçluluk hissetmezler ve hile ile manipülasyonu ustalıkla uygularlar.

- Antisosyal Kişilik: Heyecan ararlar, dürtüsel davranırlar ve kolayca yalan söylerler. Sosyal normları çiğnemekte tereddüt etmezler.

- Narsisizm: Kendilerinden sürekli söz edilmesini isterler. Başarı, güç, şöhret, aşk ve zenginlik onların ana motivasyonlarıdır.

Bu üç özellik, toksik liderlerin uzun vadede güvenilirliklerini ve etkilerini kaybetmelerine neden olur.

Bir de kişiyi kötülüğe götüren kişilik özellikleri var. Şimdi de onları ele almaya çalışalım…

 

Kötülüğe Götüren Kişilik Özellikleri:

1- Niyet Okuma: İnsanların ihtiyaçlarını ve amaçlarını doğru bir şekilde anlamak, dostane mi yoksa saldırgan mı olduklarını ayırt etmek için önemli bir beceridir. Olumlu yönde kullanıldığında empatiyi geliştirir, ancak olumsuz yönde kullanılırsa karşı tarafın niyetini çarpıtarak kendini gerçekleştiren kehanete (self-fulfilling prophecy) yol açabilir. Beklenti etkisi oluşturarak korkulan şeyi davet eder ve önyargı geliştirir. Bu da nefreti artırır ve dostları düşman, düşmanları dost olarak algılamaya yol açabilir. Alkol alındığında hayali senaryolar yazılıp suç işleme riski artabilir.

2- Gerçekçi Olmayan Beklenti: İnsan ilişkilerinde gerçekçi beklentiler varsa sağlıklı bir ilişki kurulur. Ancak gerçekçi olmayan beklentiler, zihinsel çarpıtmalarla gerilime neden olur ve önyargılar oluşturur. Bu, ilişkilerin zarar görmesine ve “anlaşılamama” duygusunun öfkeyi artırmasına neden olabilir. Öfke, zincirleme etkilerle suç davranışına yol açabilir. Alkol kullanıldığında kontrol daha da bozulur.

3- İftira ve Dedikoduculuk: Kendini savunamayacak bir kişi hakkında arkasından konuşmak, yani gıybet yapmak, düşmanlıkları artırır. Yalan söylemler iftiraya dönüşür ve bu, silah etkisi yaparak birçok cinayetin arka planında bulunabilir. Alkol ve madde kullanımı ile birleştiğinde toplu cinayetlere bile neden olabilir.

4- Zalimlik ve Adalet Yoksunluğu: Aktif zalimlik, zorbalık yaparak hak ihlaline neden olurken; pasif zalimlikte sessiz kötülükler, engelleme ve sabotajlar vardır. Zalim kişiler, can yakmaktan zevk alır ve güç, çıkar, başarı odaklı yaşarlar. Kısa vadede kazançlı gibi görünseler de uzun vadede kaybederler. Tarihte birçok büyük savaş “Tarih bizi affedecek” rasyoneliyle başlamıştır. Sosyal güveni zedelerler ve ileri yaşlarda suçluluklarını bastırmak için alkol ve madde kullanımına yönelebilirler.

5- Kuşkuculuk ve Alınganlık: Şakaları saldırı olarak algılar, şefkati samimiyetsiz bulur, özür dilemeleri kabul etmezler. İlişkileri sabote eder, sürekli test ederler. Kavgaların büyük nedenidir. Alkol ve madde ile birleştiğinde çok tehlikeli olabilir.

6- Merhametsizlik ve Samimiyetsizlik: Merhamet ve samimiyet eksikliği, insanları kötülüğe yatkın hale getirir. Empati yapamazlar ve acımasızca insanları ötekileştirir, düşmanlaştırırlar. Kimseye güvenmezler ve “Eskiden kibirliydim, şimdi kusursuz oldum,” gibi söylemlerle empati yoksunu bireyler haline gelirler. Zihin körlüğü yaşarlar ve diğer insanları birer eşya gibi görürler. Genellikle organize suçları planlarlar.

7- Ümitsizlik ve Karamsarlık: İnsanları aşağı çekme eğilimindedirler ve problemleri çözemezler. “Benden adam olmaz,” diyerek kendilerine en büyük kötülüğü yaparlar. Alkol içme gerekçesi olarak kullanırlarsa en büyük zararı kendilerine verirler.

8- Yalancılık ve Kıskançlık: Çekirdek kimlikleri gelişmemiştir, aşırı bencillik gösterirler. İlgi, beğenilme ve sevilme istekleri abartılı ve gerçek dışıdır. Terk edilme, aldatılma, kaybetme korkularıyla sürekli gergin yaşarlar. Uyuşturucu etkisi altında suç işleyebilirler.

9- Acelecilik ve Sabırsızlık: İlişkilerde ve trafikte fevri davranışlar sonucu kalp kırıcı ve gönül yaralayıcı davranışlarda bulunurlar. “İstediğini söyleyen, istemediğini duyar” kuralına uymadıkları için sürekli dert içinde olurlar. Eğer yalancılık da varsa güvenilmeyen bir kişilik haline gelirler. Uyuşturucu kullanma eğilimleri şiddet davranışlarına yol açabilir.

10- Amaçsızlık ve Tembellik: Bu iki özellik, bağımlılığa ve kişinin kendine kötülük yapmasına yol açar. Başarısızlık korkusunu beslerler ve kolayca alkol ya da madde kullanımına yönelirler. Bağımlılık yapan maddeler kontrol duygularını bozar ve suç oranlarını artırır. Suç ve şiddet olaylarının P’sinden fazlasında, alkol veya madde kullanımının nörotoksik etkisi sorumlu tutulmaktadır. Bu kişilik özelliklerine sahip bireyler, iç çatışmalarını yatıştırmak için madde kullanımına yönelirler. Alkol ve madde kullanımı bu özelliklerle birleştiğinde, kişi bir “kötülük makinesi” haline gelebilir. Bu nedenle, sorunlu kişilik yapısına sahip kişilerde bağımlılık gelişirse, beyin hastalığı olarak kabul edilir ve zorunlu tedavi gerekebilir.

Sonuç olarak, kötülük psikolojisini aşmanın ve toksik ilişkilerden uzak durmanın anahtarı, öncelikle kendimizi tanımak ve içsel dönüşüme açık olmaktan geçer. Bu yazıda ele aldığım konuların, kötülüğün kökenlerine dair derinlemesine bir kavrayış sunmasını ve okuyucuların bu zorlu yolda bilinçli adımlar atmasını umuyorum. Unutmayın, her birimiz kendi iç dünyamızda yaptığımız değişikliklerle hem bireysel hem de toplumsal anlamda büyük farklar oluşturabiliriz. Sağlıklı ilişkiler ve huzurlu bir toplum için, kötülük psikolojisine karşı bilinçli bir mücadele şarttır.

Farkındalık için size 5 soruda toksik testi de sunuyorum:

 

Ben toksik miyim?

Öncelikle bu soruyu kendinize sorabiliyorsanız P çözümdesiniz…

1- Eleştiriyi ölçüsüz ve orantısız takıntı yapıyor muyum?

2- İnsanları kanıt olmadan güvenilmez olarak görüyor muyum?

3- Takdir, övgü ve onay ilk ego tatmin yöntemim mi?

4- Bir problemi hemen bir dış bedene bağlıyor muyum?

5- Öfkelendiğim zaman düşünmeden tepki veriyor muyum?

Eğer bu sorulara içtenlikle P’den fazla evet diyorsanız dünyayı düzeltmeye kendinizden başlayabilirsiniz!

Not: Bu konuda daha geniş ve ayrıntılı bilgileri, Prof. Dr. Nevzat Tarhan hocamızın “Kötülük Psikolojisi ve Toksik İlişkiler” kitabında bulabilirsiniz…