Hemen hemen herkesin dilinde yapay zekâ hakkında olumlu ya da olumsuz ifadeler dolaşıyor. Konuya hakim olmayan kişiler tarafından bazen abartılı bazen de bilimsel mahiyetinden tamamen uzak düşünceler ortaya atılıyor. Medya araçları da haber satmak ve insanların ilgisini çekmek maksadıyla açıkçası yapay zekâ konusundaki yanlış bilgilendirmeler ve yönlendirmeler yapabiliyorlar. Dergimizin Nisan sayısında yapay zekâ hakkında bir yazı yazmıştık. Bu ay da yapay zekanın tehdit mi, yoksa bir fırsat mı olduğu konusunu yazalım..
Yeniliklere Karşı Tepkiler
Bilimsel gelişmelerin incelendiği tarihî süreçlere göz attığımızda, insanların yeni icatlara ve buluşlara karşı ilk tepkileri genelde olumsuz olmuştur. Özellikle Avrupa’nın bilim ve teknoloji alanında ilerlemesini hazırlayan Sanayi Devrimi ile ortaya çıkan üretimde makineleşme sürecinde, el emeğinin yerini makineler almaya başladı ve toplumun yapısı değişti ve bazı sancılar yaşandı.
Bizim tarihimizde bunların çok bilinen örnekleri vardır: Matbaa geldiğinde yazıcıların ve kâtiplerin işsiz kalacakları endişesi yaşanması ya da köprüler yapıldığında kayıkçıların aynı düşünceyle tepki göstermesi gibi... Günümüzde benzer korkular, yapay zekâya dayalı teknolojinin hızla ilerlemesi ile ortaya çıkan cihazların, makinelerin mesela robotlar yüzünden birçok insanın işsiz kalacağı düşüncesi çoklukla dile getirilmeye başlandı...
Oysaki her işte olduğu gibi teknolojinin de iyi ya da kötüye kullanımı mümkündür. Bir diğer husus da bu alanda bütün ülkeler var güçleriyle çalışmaya başladılar. Artık bu sürecin dışında kalmak ya da uzak durmak, hiç kimse için mümkün değildir. Çünkü yapay zekâya dayalı teknoloji ile gelişmiş bilgisayar yazılımları ya da robotlarla, insanlar için sıkıcı, zor, tehlikeli, zahmetli ve uzun zaman alan işler çok daha kolaylıkla yapılabilir hale gelmektedir. Bunun için de mevcut problemlerin çözümüne yönelik yeni tasarımlar ve çözüm yolları araştırmak gerekecektir. Bu nitelikteki işleri yapmak için de iyi eğitim almış, teknolojiye hâkim, üretken, verimli çalışabilen bir nesil için yeni iş imkânları demektir. Diğer bir ifadeyle, klasik mesleklerin yerine nitelikli yeni meslek alanları ortaya çıkacaktır. Aynen arabaların çıkmasıyla tamircilik ve yan sanayiye yönelik mesleklerin ortaya çıkması gibi, bilgisayar ve cep telefonları ile tanıştıktan sonra bu sahada uzmanlık gerektiren çok sayıda yeni iş alanlarının hayatımızda yer aldı.
Yapay zekâ ile çok daha verimli çalışma performansı elde edilebilir, işler optimize edilebilir, verimlilik artırılabilir. Mesela, sanayide makinelerden elde edilen verilerin yapay zekâ teknikleri ile işlenmesi sonucu makinelerin arıza durumu kestirilip (kestirimci bakım) önceden tedbir almak mümkün hale gelmiştir.
Geleceğin Dünyasında Yapay Zekâ
Aslında şu anda bütün dünya ve tabiki ülkemiz de yapay zekâya dayalı yazılım teknolojisinin ne kadar önemli olduğunun farkında ve geleceğin dünyasını şekillendirmede oynayacağı rolü herkes çok iyi anlamış durumda. Bu yüzden daha küçük yaşlarda, hatta ilkokul seviyesinde yazılım ve kodlama öğretilmeye başlandı. Devlet, yazılım teknolojisine dair çalışmalara öncülük etmeye çalışıyor, bu konudaki projeleri destekliyor. Çünkü yazılım, elektronik cihazların ruhu hükmündedir. Ruh olmayınca insanın maddi varlığı ölüp ceset hükmünü aldığı gibi, yazılım olmayınca elektronik cihazlar da işe yaramaz hale gelirler. Bu yazılımlara, insan düşünce mantığına benzer kabiliyetler kazandırılarak yapılan kodlamalar yapay zekâ adını almaktadır.
Bu teknoloji kullanılarak bugün kendi kendine giden (otonom) ve şerit takip eden sürücüsüz araçlar, ses ve görüntü tanıma ile konuşma analizi gerçekleştiren sistemler, akıllı robotlar yapılabilmektedir. Sağlık alanında hasta verileri, mesela MR gibi tıbbi görüntüleme teknikleri ile analiz edilerek hastalık teşhisi ve doğru tedavinin belirlenmesi için karar destek sistemleri, kişiye en uygun ilacın verilmesi, gen ve kromozomların anlamlandırılması gibi çalışmalar yapılmaktadır. Vücut tarayıcıları ile kişinin bedenine en uygun kıyafet ölçüleri, derin öğrenme algoritmaları ile belirlenip beden uyumsuzluğundan kaynaklanan elbise iadelerinin önüne geçilmeye çalışılmaktadır. Kişilerin finansal verileri üzerinden yapılan analizlerle sigorta primlerinin belirlenmesi ya da kredi başvurularının değerlendirilmesi yapılmaktadır. Hatta internette ziyaret ettiğiniz sayfalar, paylaştığınız mesajlara göre sizin beğenilerinizi ve zevklerinizi öğrenen yapay zekâ programları, arama motorları üzerinden kişiye özel alışveriş teklifleri ve tavsiyeleri sunabilmektedir. Daha ötesinde sosyal medya paylaşımlarınıza göre sizin dünya görüşünüzü belirleyip seçimler sırasında vereceğiniz oyu etkileyecek yine kişiye özel haberleri, ziyaret ettiğiniz haber sitelerinde üst sıralara çıkarabilmektedir. Bununla ilgili olarak son Amerikan seçimlerinde milyonlarca insana facebook üzerinden gönderilen kişiye özel mesaj ve haberlerle, seçimin akıbetinin değiştirildiği ifade edilmektedir.
Yine son günlerin en çok konuşulan yapay zekâ uygulamalarından birisi, kişilerin fotoğraflarını yaşlandırarak onlara bir anlamda gelecekteki hallerini gösteren programlar. Herhangi bir fotoğraftaki yüz, yapay sinir ağları kullanılarak değiştiriliyor, yaşlandırılıyor. Bu tür programlar eğlenceden başka neye hizmet eder dendiğinde ise uzmanlar kişisel verilerin belli merkezlerde toplandığı ve işlendiğini söylüyorlar. Bunların iyiye ya da kötüye kullanımı, bilgiye sahip olanların insafına ve iradesine kalmaktadır.
Son bir iyi anlamda örnek olarak, sensörler vasıtasıyla ev ve ofis ortamından toplanan sıcaklık, nem, hava kalitesi gibi verilerle ısıtma, soğutma ve havalandırma işlemlerinin gerçekleştirildiği akıllı evler yaygınlaşmaya başlamıştır.
Bütün bu sayılan yapay zekâya dayalı uygulamalar, aslında halen icra edilen ya da çok yakın bir gelecekte ortaya çıkacak uygulamaların çok küçük bir kısmına karşılık gelmektedir. Bilinen tabirle, aysbergin görünen yüzüdür; henüz görünmeyen tarafında çok daha fazla uygulamalar bulunmaktadır.
...
Sonuç olarak, her bir yapay zekâ uygulaması, yeni bir meslek dalının ortaya çıkmasına ya da mevcut mesleklerin güncellenerek teknolojiye uyum sağlamasına yol açmaktadır. En başta belirttiğimiz gibi her bir şeyin iyiye ya da kötüye kullanımı mümkündür. İlk insandan bu yana iyilik ve kötülük iki ana damar gibi süregelmiştir. İnanan insanlar olarak bize düşen, her şeyin iyisini, güzelini almak ve hayır yolunda kullanmak olmalıdır.
1911 yılında Nobel ödülünü kazanan Marie Curie, insanlığın keşfettiği ve icat ettiği teknolojik ve bilimsel gelişmelerin faydasının zararından daha fazla olacağını ifade etmiştir. Gerçekten de bu zamanda kendi inancımızı ve düşüncelerimizi başkasına anlatmanın en temel vasıtalarından birisi maddeten terakki etmektir. Bu da bilime, araştırmaya ve geliştirmeye daha çok sahip çıkmakla olacaktır. Tabi, insan olmaktan kaynaklanan asli vazifelerimizi asla unutmadan.