TR EN

Dil Seçin

Ara

Satır Arası

Satır Arası

Kierkegaard’dan modern zamanların renkli ve sesli gürültülerine dair çarpıcı bir teşhis:

“Nasıl ki yerliler vahşi hayvanlardan korunmak için ziller, ışıklar, çığlıklar kullanıyorsa, biz de yalnızlığa karşı öyle yapıyoruz.”

Zillerimiz, ışıklarımız, çığlıklarımız iyice ustalaşıyor, inceliyor, süsleniyor.

***

 

Halil Cibran, sahibini mahcup etmeyecek bir mahcubiyeti haber veriyor: “Veriyor, ama veriyorken

verdiğin kimsenin utancını görmemek için yüzünü çeviriyorsan, o zaman gerçekten merhametlisin.”

***

 

Ece Ayhan aynı yerden yaralanmanın acısı kadar tadı da olduğunu hatırlatıyor: “İnsan; yarası, yarasına denk geleni sever ancak.”

***

 

Pablo Neruda, şairce bir sırrı avuçlarımıza koyuyor, terk edilmiş patikalardan devşirdiği haberle yüzümüzü güldürüyor.

Beşerî iradenin ilahi murada engel olamayacağının altını çiziyor:

“Tüm çiçekleri kopartabilirler ama yine de baharın gelmesini engelleyemezler.”

 

***

 

Dostoyevski, namusla övünmenin namussuzluğunu sertçe açık ediyor:

“Evet, belki namuslu bir insansın,

ama namuslu bir insanım diye övünülür mü hiç!?

Herkes namuslu olmak zorunda değil midir?”