Hz. Zeynel Abidin'in (ra) duası:
''Allah'ım! Eğer cezalandırırsan, bunu haketmişimdir ve adaletin bunu gerektirmektedir; eğer affedersen, önceden de hep beni affetmiş, af elbisesi giydirmiştim. Şimdi de affeyle."
(Sahife-i Seccadiye'den)
***
Rabbiniz ki, size yeri bir döşek, göğü bir tavan yaptı. Gökten bir su indirdi; o suyla size ürünlerden rızık çıkardı. Bütün bunları bile bile kimseyi Allah'a denk tutmayın!
(Bakara Suresi, 22. ayetin meali)
...
Allah'ım! Borcun sıkıştırmasından, düşmanın galip gelmesinden ve düşmanları güldürmekten Sana sığınırım.
(Peygamber Efendimiz'den (asm) (Nesei, 8/265))
***
GECEYİ ISITAN ADAMI RAHMETLE YAD EDİYORUZ
Adapazarı'nda o gece görülmemiş bir ayaz vardı. Merhum Selahaddin Şimşek, her zaman vaktinde geldiği Yenicami'nin yanındaki o ufak asmaaltı kahvehanesine henüz gelmemişti. Ve saatler 01'i gösterene dek gelmeyecekti. Onu o gece de orada bekleyen genç yazar meraklanmıştı.
S. Şimşek nihayet geldiğinde selamlaşıp kucaklaştılar. Genç yazar merak etmekte haklıydı...Ustasının elleri buz gibiydi. Yüzü bembeyaz, burnu kıpkırmızıydı... Kardan bir adam olmuştu sanki.
''Gelirken yolun bir yerinde ayağım kaydı. Belimi incittim. Birkaç adım sonra düşündüm ki, birazdan aynı yerden belki bir kadın geçecek. Belki kucağında çocuğu var... Hastasına ilaç yetiştiren biri de olabilir... Yaşlı bir adam da geçebilir. Ya düşerlerse? Ya bir yerleri kırılırsa?..''
Genç yazar şaşkın şaşkın bakıyordu. Ne peki? Ne yapmıştı ustası?
''Orada bekledim,'' dedi. ''İnsanları uyarmak için... Artık kimsenin gelip geçmeyeceğinden emin olunca da, yürüdüm geldim...''
Az önce, kardan adama dönmüş diye düşündüğü özdeyiş yazarı Selahaddin Şimşek, genç yazarın karşısında şimdi 'dünyanın en sıcak kalbi' olarak duruyordu.
***
Okumak 3 türlüdür:
Dilin okuması KIRAAT,
Aklın okuması TEFEKKÜR,
Kalbin okuması HAYATTIR.
Hz. İmam Gazali (ra)
***
İnsanda var olan sonsuzluk duygusu gökyüzü, çöl ve denizi seyretme ihtiyacı hissettirir.
Prof. Dr. Saadettin Ökten
***
Doğrular her çağla çağdaştır da her çağ doğrularla çağdaş değildir!
Selahaddin Şimşek
***
SALYANGOZ VE SIRTINDAKİ EVİ
Salyangozlar da kaplumbağalar gibi evleri sırtlarında yaratılırlar ve bu kabuktan evlerinde yaşarlar.
Bir salyangozun, iki arkadaşı varmış; kelebek ve uğurböceği. Onları çok severmiş. Fakat sırtındaki evden dolayı ağırlaştığını ve yavaşladığını düşünmeye başlamış ve arkadaşlarına ara ara dert yanmaya başlamış...
Bir gün yine hep beraber gezintiye çıkmışlar. Dönüş yolculuğunda ise şiddetli bir yağmura yakalanmışlar. Salyangoz hemen bir kenara çekilip kabuğunun içine saklanmış. Ortalık sakinleyip kabuğundan çıktığında ise kelebek ve uğurböceğini görmüş. Çok ıslanmışlar, sele kapılmaktan da zor kurtulmuşlar.
Salyangoza demişler ki, ''Senin ne güzel korunaklı bir kabuğun var, ne rahat ediyorsun onunla...''
Bunları duyan salyangoz, kabuğundan şikayet etmekte haksız olduğunu anlamış; arkadaşları kadar hızlı değilmiş ama zor anlarında çabucak korunabiliyormuş tehlikelerden... Demek ki, sadece başkalarındaki değil, kendinde olan güzellikleri de görmek lazım, diye düşünmüş.
***
Ahlakı güzel olanın, seveni de çoktur.
Hz. Ali (kv)