Çocuklar iri bir çam ağacının gölgeliğine minik bir kardan adam yaptılar. Burnuna bir havuç, göz yerine iki kömür tanesi takıp, elleri ayakları buz kestiği için evceğizlerine koşup gittiler.
Çocukların gitmesiyle birlikte, minik kardan adam şöyle bir silkindi, etrafa bakındı ve tam tepesinde çam ağacının dalların görünce, “Sen!” dedi. “Benim böyle ufak tefek durduğuma aldanma. Hemen çek dallarını üzerimden! Işığı tenimi parlak gösteren ve güzelliğime güzellik katan şu pırıltılı güneş ile arama girme!”
Çam ağacı olgun bir kimse idi.
“Ciddi misin?” dedi.
“Ciddiyim ya!” dedi minik kardan adam.
“Gölge etme bana!”
Ve çam ağacı, “Siz kardan adamlar, keşke başlarınıza gelenleri, sizden sonrakilere anlatmanın bir yolunu bulmuş olsaydınız” diye söylenerek, dallarını minik kardan adamın üzerinden çekti ve onu, tenini parlak gösteren, güzelliğine güzellik katan pırıltılı güneş ile baş başa bıraktı.