TR EN

Dil Seçin

Ara

Saf Değiştirmek

Saf Değiştirmek

Namazsız bir ezanla gözümü dünyaya açtım. Büyüdüm geliştim ezanın çağırdığı namazı hep gözledim. Kalabalık bir ailenin içinde namaz kılanlarla hep beraber büyürken, yüreğimin diliyle ezanın okunduğu minarelerin altındaki yerlerde neler olduğunu da hep merak ettim.

Artık caminin yolunun bana göründüğünü bir gün öğrendim. Büyük dedem elimden tuttu, beni camiye götürdü. Çünkü o ikinci çocukluk yaşındaydı ve beni anlamıştı. Camiye heyecanla girdim büyük dedemle en ön safa yerleştim. Büyük bir hayret ve hürmetle bahtiyar ihtiyarların sıralarında duruyordum. Dedem ve ben; bir de birkaç ihtiyar dua kapıları… Vakit, dünyaya gelirken ruhumu dokuyan o sesin yankılanması yaklaşıyordu. İnsanlar da yavaş yavaş içeriye giriyordu.

Birinci saf sıklaşmaya başladı. Arkadan sürekli bir ses, “Lütfen buyrun öne.” terahumuyla yüzü nurlu ihtiyarlara temennada bulunuyor ve yerim daralmaya, bakışların üzerime doğrulmasına şahit oluyordum. Önden de sanki bir ses gibi “çocuk sen arkaya” bakışları beni yerimden ediyordu.

İkinci safta kendimi bulmuş babamın yanına oturmuştum… Burası da güzeldir diye avunmuştum. Ruhumu dedemin safında koymuşsam da canımı babamın yanına taşımıştım. Dayım ve amcamla kucaklaşmıştım. Yine aynı “Lütfen buyrun öne.” sesleri buradaki yerimin de garanti olmadığını bana hissettirmişti. Bakışlar üzerime gelmişti. Babam elimi bırakıvermişti.

Üçüncü safa gelmiştim… Ağabeylerimle birleşmiştim. Burası da güzeldir demiştim. Biraz buruk biraz heyecanlı bir şekilde ellerimi abimin yüreğinde ısıtıvermek istemiştim. Galiba biraz kırılmıştım. Dedem en önde kalmıştı. Babam ardındaydı. Biz de babamın arkasındaydık. Olsun yine de onları görüyordum ya… Ama o ses hiç durmuyordu, “Lütfen buyrun öne.” gittikçe içimde öfkemi kabartıyordu çünkü bu ses beni hep yerimden ediyordu. Abimin yüreğinden o sıcak ellerimi biraz da olsa öfkeyle çektim. Neden ben böyle sahipsizdim. Dedemin yanında kalamadım. Babamın dizinin dibinde oturamadım. Abimin yüreğinde ellerimi tutamadım.

Dördüncü safta nihayet kendime yer buldum. Etrafımda akranlarımı gördüm. Burada da mutlu oldum. Çünkü ben bu yerdeki tek çocuk olmadığımı anladım ve bu yer değiştirmenin tek mağduru olmadığımı da anladım.

Yıllar geçti birçok şey değişti ama camideki bu değişim değişmedi. Ve çocukluğumdaki  “Lütfen buyrun öne.” sedası yüreğimde yara etti. Nereden bilecektim ben de bu hitaba mazhar olacağım. Zaman bu hakikati tefsir etti.

Dördüncü safta oturdum. Çünkü ben haddimi burada bulmuştum. Sanki zevalimin kemali ve kemalimin devamı bu saftaydı… Aldanmıştım. Yıllar sonra bu safa tam oturacakken “Lütfen buyrun öne.” tanıdık sesiyle irkildim. Bu söze çok aşinaydım ve mesafeliydim. Ancak bu safta yer etmemeliydim ve biraz ilerlemeliydim.

Üçüncü safa yerleştim. Fakat bir ses “burada da yerleşemezsin, çünkü sen artık genç değilsin” diyordu sanki. Bu duruma da öfkem kabarıyordu. Ayak diremek istiyordum. Burada kalmak gençlerle olmak istiyordum. Ama durdurmuyorlardı. Nihayet yine o ses “Lütfen buyrun öne.” Birilerinin bu sese dur demesini canı gönülden isterken.

İkinci safta kendime yer bulmuştum. Oh bu elemden kurtulmuştum. Çünkü akranlarımı bulmuştum. Öfkem biraz dinmişti. Ancak yollarım yıllar önceki anılarımla kesişmişti. Babamla aynı safta olduğum anlar gözümün önüne gelmişti. Yüreğim acıdı, gözüm yaşardı. Çünkü dedemin olduğu safta artık babam önümdeydi ve hemen arkasında ben. Sadece öne bir adım atmak için, bir de “buyrun lütfen.”

Şimdi de çocukluğumun tam aksine hayalim ve emellerim direniyordu, en ön safa gitmemek için. Çünkü oranın ötesinin ise bu kez de ezansız bir namazla bu saf değiştirme yaşamının sonu olacağı bir anlık bir saltanatla çocukluğumda hayal ettiğim en öndeki yerin bir adım gerisiydi. Hayalim bunlarla meşgulken yine o ses “Lütfen buyrun öne.” deyiverdi.

Birinci saftaydım artık. Hakikati anlamıştım. Yıllar önce bir torun olarak dedemin elini tuttuğum yerde, şimdi eli titreyen yüzü nurlanan ve artık yaşlanan bir dede olarak torunumun elini tutuyordum. Torunumu dedemin beni yıllar önce bıraktığı gibi bırakmak istemiyordum. Yanımda kalmasını istiyordum. O sesin yine yankılanacağını unutarak torunumun ellerini sıkı sıkı tutmuştum. Bu sesin, hayatın hakikati olduğunu unutmuştum. Ne ellerim ne de yüreğim mukavemet edemedi, “Lütfen buyrun öne.” yine yankılanıverdi. Şimdi torunum başladı saf değiştirmeye.

***

Evet ey benim gibi ihtiyarlığını hisseden muhterem ihtiyar ve ihtiyareler! Biz gidiyoruz, aldanmakta faide yok. Gözümüzü kapamakla bizi burada durdurmazlar, sevkiyat var.

(Bediüzzaman Said Nursi)