TR EN

Dil Seçin

Ara

Gönül Yorgunluğu

Gönül Yorgunluğu

‘Gönül yorgunluğu’... Depresyonu bundan daha güzel tarif edebilecek bir şey düşünemiyorum.

Depresyon günümüz toplumunda çok yaygın. Çubuk ilçesinde kır hekimliği stajı yaparken ‘Gönül yorgunluğu’ sözüyle karşılaştım, çok hoşuma gitti. Depresyonu bundan daha güzel tarif edebilecek bir şey düşünemiyorum. Başka dillerde yok böyle bir şey. Gönül yorgunluğu tarzında bir şey. Gönül diye bir kelime yok zaten. İnsanın yaşadıklarını, bence çok güzel anlatıyor.

Depresyon, bazen idealler ile gerçekler arasındaki uçurumun çok derinleşmesinden olabilir. Bazen de depresyon toplumsal adalet mekanizmalarının çok iyi işlememesinden kaynaklanabilir. Yani, bir toplum kötüleri yeterince cezalandırmaz, iyileri de yeterince taltif etmezse insanlar yavaş yavaş bir yılgınlığın pençesine düşebiliyor. O zaman da, toplumsal depresyondan bahsedebiliyoruz.

Stres, panik bozukluğu yine modern çağın hastalıklarıdır. Bunlar bizim (psikiyatrların) en sık gördüğümüz rahatsızlıklardır.

Nefret duygusunun en kuvvetli panzehri affetmektir, affedebilmektir. Ülkemiz de bütün kalbimle dua ettiğim ve bütün kalbimle olmasını istediğim bir sürece girdi. Bu süreçlerde bireysel psikolojinin bize sunduğu şeyler, toplumsal psikoloji açısından da çok önemli. Keskin sirke küpüne zarar, diye bir söz vardır. Nefreti içimizde yaşattığımız sürece hep zarar gören biz oluruz. Bağışladığımız zaman, affedebildiğimiz zaman o nefreti içimizden kovuveririz. Deriz ki; sen bu kötülüğü yaptın ama bu kötülüğü yapmasan da olabilirdi. Bu kötülüğü yapan kişi olmayabilirsin. Bundan sonra daha iyi olabilirsin. Daha doğru noktalarda olabilirsin.

Aslında unutmak anlamına gelmiyor, affetmek. Affetmek, sadece karşımızdakine bir şans daha vermektir. Dolayısıyla hayatımızda olumsuz rol oynamış, bizi üzmüş ve kırmış insanlara her zaman bu şansı sağlamalıyız. O insanların daha farklı olabileceğini ve bizim affedişimizle farklı bir ilişki kurabileceğimizi unutmamamız lazım. Toplumsal psikoloji açısından da çok önemli bir kavram. Mesela Güney Afrika çok enteresan bir biçimde bunu başardı. Orada çok ilginç bir süreç gerçekleşti.

Kendimizi kendi geçmişimizle ve başka insanlarla mukayese etmemeliyiz. Vermenin almak olduğunu ve insanlara vermenin bize de mutluluk getireceğini bilmeliyiz.

Ümit duygusunu da her zaman korumalıyız. İnsanın ruh sağlığının en temelinde seçim yapabilmek ve fırsatlara sahip olmak yatar. Hayatta zalimlikler olabilir ama fırsatlar varsa ümit de vardır. Ümit bize, yıkılanı onarma iradesi verir. Öyleyse zaman, ümitli olma ve onarma zamanıdır.