TR EN

Dil Seçin

Ara

Keşke!

Keşke!

Keşke her şey güzel olsaydı! Kötülük hiç olmasaydı! Şeytan geberseydi. Hayat ne güzel olurdu! Madem yaratıcının bütün isimleri güzel, eserlerinin de tamamen güzel olması gerekmez mi?   

… 

Her varlık güzeldir aslında. Kiminde yekten göze çarpar bu güzellik, kiminde perdelenir. Görmek için perdesini kaldırman gerekiyor. 

Kötülük, çirkinlik eşyanın bize bakan yüzünde. Perde arkasında nice güzellikler gizli ama dikkatle bakmayınca göremiyoruz. 

Güzellik ışığı kimi varlıklarda apaçık görünüyor, kiminde gizleniyor.  

Zahiren çirkin görünen varlıklar, dolayısıyla, yani sonuçları itibariyle güzel. 

Mesela, ılık havalarda, baharın yüzünde, gülümseyen çiçeklerde, tatlı meyvelerde güzellik yekten göze çarpıyor. 

Fakat fırtınalı yağmurda, sıkıntılı hastalıkta, sonbaharın yıkımında hemen görünmüyor, gözlerden gizleniyor.  

Dikkatle bakarsan, fırtınalı yağmur, çamurlu toprak perdesi arkasında baharın çiçeklerini, yazın meyvelerini görebilirsin. 

Hastalıklar olmasaydı insan nasıl anlardı aczini, nasıl farkına varırdı bu dünyada misafir olduğunun? 

Manevi kirlerini nasıl arındırırdı? Gaflet uykusundan uyanması ne kadar da zor olurdu, düşünsene. 

Hastalıklar, belalar, musibetler de birer kulluk, birer yakarış, birer af dileme biçimi. 

Bakalım, insan kendine gelen belayı kimden bilecek, bela vereni tanıyacak mı? Varlık sebebini bilecek mi? İnsanın amansız sınavının sorularıdır bunlar.

Kangren olmuş bir parmak düşün, tedavi gereği kesilmesi gerekiyor. Görünüş bakımından şerdir bu, kötüdür. 

Halbuki kesilmezse el gider, kol gider, belki de hayat gider. Büyük şer olur o zaman. 

Güneşi düşün. Binlerce faydası var. Güneş altında uzun süre kalır da hastalanırsan onu kendine şer yapmış olursun.  

Bu durumda "Güneş kötüdür, yaratılması çirkindir!" demeye hakkın var mı? Güneşin sayısız güzellikleri seni susturur.

Ateş de güzeldir, faydalıdır. Sayısız sonuçları var, hepsi de güzel. Sen elini ateşe sokup yanmasına sebep olur da, "Ateş kötüdür!" dersen, haksızlık etmiş olursun. 

İşte tümü böyledir yaratılanların! Yeter ki ibretle bakmayı, düşünmeyi bilsin insan. Eşyanın dış yüzüne takılıp kalmasın.

Bir ilke var, söylemiştim. Bu fani âlemde her şey zıddıyla bilinir. Düşünsene, çirkinlik olmasaydı güzellik de anlaşılmazdı. Karanlık olmasaydı aydınlık da bilinmezdi.   

Evet, şeytan kötüdür, hep kötülük telkin eder. Fakat onun yaratılmasında bile nice güzellikler var. 

Sınavımızın bir parçasıdır o. Şeytan insana musallat edilmese, rekabetten, ilerlemeden, yükselmeden söz edilemezdi. İnsanların gerçek özleri ortaya çıkamaz, gelişemezdi.

Tercih imkânı olmayan yerde sınavdan, başarıdan söz edilemez, kim çalışkan, kim tembel, anlaşılamaz.

Sözün kısası, şeytansız bir kâinat eksik olurdu. İnsan büyük emaneti yüklenemezdi.

Her işini hikmetle yapan Allah, şeytanı bile nice güzelliklere vesile etmiş. Gübre gibidir o, pis kokar ama gül ağacının gelişmesine vesile olur. 

Evet, güzel isimler sahibidir Allah. Güzelden de hep güzellik gelir. Çirkinlik ise varlıkların niteliklerinden kaynaklanır. 

Mesela, Allah insanı iman etsin de cennete gitsin diye yarattı, fakat o inanmamayı seçer de azabı hak ederse suç elbette kendisinindir.