TR EN

Dil Seçin

Ara

Haziran 2010

post-title

Haziran 2010, 402

Önce o kutlu söz Bismillah ile…

Ardından yine o güzel söz selam ve dua ile…

Hayat bir faaliyet.. Her yer, her şey bu pencereden bakınca öyle görünüyor... Hayat faaliyetle güzel... Faaliyet ise, şevkle, ümitle güzel.

Kırk kibrit kırk orman yakar... Kırk ümit neler yapmaz?

Yeter ki kırılmasın ümitler, tükenmesin şevkler.

Rabbimize hamdolsun, kırılmadı ümidimiz, sönmedi hiç şevkimiz. Ve bu yıl ümit dolu gayretler, bereketli topraklara düşen tohumlar gibi, rahmetle, yağmurla da buluşunca hele, bire on, bire bin verdi başaklarımız.

Şimdi meyveleri derme, toplama zamanı.

Sabahleyin dükkânını erkenden açan ve bütün gün didinip yorulan esnaf, akşam olunca helal kazancın verdiği huzurla, şevkle indirir kepenklerini. Aylarca derslerden, sınavlardan başını kaldıramayan öğrenci, sonunda başarı ipini göğüslediğinde yaşadığı tüm yorgunlukları unutuverir.

Çiftçilerin işi daha da zor, durmak, dinlenmek yok onlarda. Gece gündüz faaliyetteler. Tarlayı temizlemek, tohumu ekmek, sulamak gibi nice işler bekler onları… Ama bir gün toprağın kara bağrından mahsulâtın hasat vakti geldiğinde, yüzlerindeki mutluluğu bir görmelisiniz. Keyiflerine diyecek yoktur.

Anneler de öyle... Her gün ama her gün bıkmadan, usanmadan, bir yanda evin binbir hali, çamaşırı, yemeği, bulaşığı, ütüsü, öte yanda çocukların eğitimi... Hepsi nefes kesen, takatten düşüren işler. Ancak akşam olduğunda yemek masasının etrafında aile fertlerinin, birbirine sevgi ile bakan gözleri anneye her derdi unutturmaya yeter.

Hayat böyledir işte…

Her bir zahmette, bin rahmet vardır. Zahmetler, rahmetin kapısıdır. Güzelliklere, hayra, berekete açılır.

Bizim için de öyle oldu bu yıl ve daha önceki yıl. Gelecek güzel günlerin sesini, müjdesini bu sayfalarda duydunuz, okudunuz. Ümidimizi boşa çıkarmadı Rabbimiz. Hissettiklerimizi yaşadık bir bir, çok şükür. Durmak, yorulmak yok. Yorulmak yasak. Er atına binen için gayret var, durmak yok. Şevkle, ümitle çalışmak var bu kervana katılan erler için.

Şimdi bir değil, kırk ümidimiz var. Kırk kibrit, kırk orman yakar. Kırk ümit neler yapmaz… Bu iş, yürek işi, gönül işi…

Ne güzel diyor Şair Osman Sarı;

Yüreğime yükledim

En ince yüklerimi,

Bir yük çağında geldim

En yüce yükün altına verdim kendimi.

...

Yük altında güzel insan. Omuzlarındaki yük arttıkça insanın, kalbi hafifler, ruhu ferahlar. Yardımcısı Allah olanın içinde duyduğu huzurdur bu.

Bir kelime, bir cümle her şeyi değiştirebilir bazen. Bir beraberliği yeniden başlatabilir ya da bitirebilir. Kırk ümidimiz var, kırk defa düşünün. Düşünün ki; hayırlara, güzelliklere kapılar açılsın.

Efendim, şunu demek istiyoruz, okuyucularımız her ay artıyor. Hem de istikrarlı bir şekilde. Çalışmalar meyve veriyor. Ocak ve Nisan sayılarımız bu yıl ikinci baskılarını yaptı. Demek ki, okuyanlar sadece okumakla kalmıyor Zaferimizi, yeni okuyucular da bulup gönderiyorlar. Sağ olsunlar, Allah razı olsun. Bulamayanlar ise, abone servisinde çalışan arkadaşlarımıza yeni isimler ve telefonlar bildiriyorlar. Verdikleri isimler süratle aranıyor. Çok güzel neticeler hâsıl oluyor. Aradığımız yerlerden, bu dost kapılardan ellerimiz boş dönmüyor. Her yönü ile bereketli bir yıl…

Yazarlarımız yazdıkları yazılarla, işledikleri yeni konularla ve yaptıkları araştırmalarla gerçekten tebrik ve takdiri hak ediyorlar. Kalem tutan ellere, gönüllerindeki muratları için dualar ediyoruz. Rabbim her hayrı onlara ebediyen nasip eylesin.

Hamd edelim, şükredelim Rabbimize, salât-u selam gönderelim sevgili Peygamberimize (asm).

Kalbin ve ruhun harekete geçtiği uhrevi bir pazar açılıyor, mübarek üç aylar teşrif ediyor. Elleriniz, dilleriniz güller dersin. Gönülleriniz nurla ve sürurla dolsun inşallah. Ve bu şevk ile Zafer dergimiz için desteğiniz, duanız hiç eksilmesin.

Yine her sayfasını zevkle ve merakla okuyacağınız dolu, dopdolu bir sayı var elinizde.

Şimdi okuma şölenine buyrun efendim... Okuyunuz, okuyucularımız çoğalsın ve dualardan unutmayınız.

Şunu da unutmayalım; kitapsız bir medeniyet yoktur. Dünya tarihinde yarınlara kalacak en güzel armağan, yüce kitabımızın manalarını, sırlarını anlama ve açıklama yolunda yapılan çalışmalardır. Yarının dünyasını bunlar şekillendirecektir.

Bu yolda ve bu uğurda atılan bir küçük adım da bizden, Zafer’den olsun.

İnsanın gücü, günün birinde tükenebilir. Ama bilgi tükenmez, yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile sızar. Aydınlığa kavuşturur insanları. Ve bizden geriye bir güzel söz kalır.

Evet, hayvan ölür semeri kalır, insan ölür eseri kalır. Durmaya dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü zaman yok, vakit az.

Kırk kibrit kırk orman yakar. Kırk ümit ne yapmaz?

Ümidi baş tacı edenin başı ufka değer. Ümit gayret getirir, gayret de bereket.

Un, şeker, irmik olduğuna göre niye helva yapmayalım? Haydi, çalışmaya, haydi okumaya, anlamaya ve anlatmaya, yeni okuyuculara inşaallah…

— Selim Gündüzalp

Dergideki Yazılar