TR EN

Dil Seçin

Ara

Her okur,

okurken kendisini okur.

— Marcel Proust

 

...

 

DEĞİŞİM

Alzheimer hastalığı...

Günlük yaşamsal aktivitelerde azalma.. diye başlayan ve beyin fonksiyonlarının yavaşladığı.. diye devam eden o hastalık...

Doktorlar bu tarz hastalara sürekli değişimi öneriyormuş... Eğer her gün aynı yolda yürüyorsan mutlaka değiştirmen gerekiyormuş... Aynı yollarda araba kullanıyorsan farklı sokaklar ve caddeleri tercih etmen faydalıymış... Her gün kapıdan girdiğin eve değiştirerek camdan bile girmen yararlıymış...

Stres büyük etken bu hastalıkta...

Ve en büyük ilacı her gün elma, muz ve portakal yemek...

Bir de değişim ...

— Bekir Hazar

 

...

 

Çoğu kez; korktuklarımızda,

arzu ettiklerimizden daha az tehlike vardır.

— John C. Collins

 

...

 

TAŞINMAZ ESER

Londra’da yaşayan sanatçı Alexandra Forte, duvar sıvalarını kazıyarak inanılmaz güzellikte portreler çiziyor. Sanatçı, bu yöntemi kullanarak bugüne kadar Moskova, Londra, Roma ve New York’ta pek çok yapıt ortaya koymuş.

 

...

 

Ben televizyonu çok eğitici buluyorum.

Kim, ne zaman televizyonu açsa,

ben yan odaya geçip kitabımı okuyorum.

— Grucho Marx

 

...

 

ÖNEMSENMEK İSTİYORUM!

Hayattakilerin dünyasından da, ölülerin dünyasından da aynı çığlık yükseliyordu. Önemsenmek istiyorum, değerli olmak istiyorum, sevilmek istiyorum. Kâinatın her köşesinden de başka bir ses yükseliyordu. Sizi çok seviyorum, sizi çok önemsiyorum, size çok değer veriyorum. Sizin için her an yarattığım nesnelere, varlıklara bakın. Yağan yağmura bakın, ellerinize bakın, taşlara bakın, gökteki aya bakın, en çok da size verdiğim kendinize bakın. Size beni tanıma fırsatı verdim. Siz daha ne vermemi istiyorsunuz? Sizden istediğim çok bir şey mi? Siz de size verdiğim benliğinizi bana verin.

(Aynalar Koridorunda Aşk, Mustafa Ulusoy, s. 260-261)

 

...

 

PROPAGANDANIN GÜCÜ

MEHMED NİYAZİ:

“İslamiyet insan haklarını, hatta daha nicelerini, hem de dört başı mamur olarak insanlığa sunmuştur..”

FRANSIZLAR, ihtilalleriyle insanlığa hürriyet, eşitlik, modem devlet anlayışını getirdiklerini iddia ederler. Bütün dünyada yankı bulan bu iddiaları bizim için ne kadar doğrudur?

...Cazip sloganlarla başlayan ihtilalin, diktatörlüklerin kapısını da araladığını unutmamamız gerekmektedir. Zira bazı şeyleri söylemek kolaydır, ama uygulamak zordur. İfade edilenleri insanların içlerine sindirmeleri, telakkilerini değiştirmeleri gerekir. Bu da bildirilerle olacak iş değildir; ancak kültürde, değerlerde, zihniyette yerlerini almasıyla mümkündür.

Yapılan propaganda bizi de etkiliyor; bizler de yapılan yorumlara katılıyor, insan haklarının bu ihtilalle veya daha önce Amerika’da yayımlanan bildirileriyle kabul edildiğini söylüyoruz. Halbuki bin dört yüz yıl önce İslamiyet bu hakları, hatta daha nicelerini, hem de dört başı mamur olarak insanlığa sunmuştur.

İslamiyet’te hiç kimse alnında imtiyaz damgasıyla dünyamıza ayak basmaz; rengi, dili ne olursa olsun Allah’ın yeryüzünde yarattığı en mükemmel mahluktur. Birbirlerinden kesinlikle üstünlükleri yoktur. Peygamber Efendimizin oğlu öldüğü gün güneşin tutulması üzerine Müslümanlar arasında “Peygamber’in oğlu öldüğünden güneş tutuldu” gibi sözlerin dolaştığını duyan Resulullah’ın; “Güneş, oğlum öldüğü için tutulmadı. Bu bir rast gelmedir. Oğlumun sizin oğullarınızdan farkı yoktur,” dediklerini Gazali’nin “El Munkızu min-ed-Dalal” adlı kitabında okuyoruz. Dükler, kontlar evlatlarını fakir fukaranın çocuklarıyla bir görmezlerken, Allah’ın Resulü’nün “Benim oğlumun, sizin oğullarınızdan farkı yoktur” buyurmaları ayrılıklara oturtulmuş sosyal değerler için bir zelzele değil midir?

“Ey insanlar, şüphesiz ki sizleri bir erkekle bir kadından yarattık,” ayetinde belirtildiği üzere insanların mayaları aynıdır. Yaratılıştaki bu aynılığı daha sonra oluşan sun’ilikler bozamaz. “İnsanlar bir tarağın dişleri gibidir,” diye buyuran Hz. Peygamber (asm) aynı gerçeği ifade ediyorlardı. İnsanlar birbirlerinden ancak takva bakımından üstün olabilirler. Fakat bu farklılık dünyevi muamelelere değil, Allah katına aittir. Takva, kişi ile Rabbi arasındaki ilişkiyi ifade eder; diğer kişilerle ilişkilerinde ona üstünlük sağlamaz.

En yüksek mevkilere gelmiş yetkililer de kanunlara tabi değilseler, adaletin tecellisi mümkün olmaz. Bütün insanların eşit olduğu yerde huzurlu bir hayatın özü olan adaletten söz edilebileceği için İslamiyet onu zorunlu kılmıştır. “Ey Muhammed, onlara de ki, aranızda adaletle hükmetmeye emrolundum.” (Şura, 15) Ne zaman kendi nimetlerimizi idrak etmeye yönelirsek, işte o zaman beynimizde gerçek ihtilal başlar. Aksi takdirde başkaları işine geldiğini anlatır, istediği şekilde yorumunu yapar; bizler de kös kös dinleriz.

 

...

 

AMELİYAT

İnsanın bedeninde ameliyat yapmak için, onu bayıltmak gerekir...

Ruhunda yapmak için ayıltmak.

— Özdemir Asaf

 

***

 

Ne güzel söylemişler o hikâyeyi;

İki şeye güleceğim geliyor;

Biri zencinin parmaklarının ucunu siyaha boyaması, diğeri de bir körün dışarıyı seyretmek için pencereden başını dışarıya çıkarmasıdır.

(Hz. Mevlana, insanın bir şeye girişmeden önce “ne değişecek” diye düşünmesini de ders veriyor.)