TR EN

Dil Seçin

Ara

Yankı

Yankı

GÜL DEVRİNDE açan goncanın kukusu, bütün zamanların en zinde sesi soluğu olmuş. O bahçede açan çiçekler en bereketli meyvelerini vermiştir. Bir civanmertte Ondan gelen şefkat, şöyle yankılanır: “Yâ Rabbi, cehennemde vücudum o kadar büyüsün ki ehl-i imana yer kalmasın…”

Mevlana’yı böylesine konuşturan nedir? “İki âlem de aşk kuşunun gagası önünde bir daneden ibarettir. Bir dane hiç kuşu yiyebilir mi?”

O güneşe pervane kesilenlerden biri de Hz. Geylânî’dir: “Ey oğul, bir eline dünyayı, öbür eline ahireti al. İkisini yan yana getir. Bir yere yerleştir. Aralarından çık; Mevlâ’na yönel!..”

Yine bir kutup yıldızı Gazali, Ondan aldığı hızla gümbür gümbürdür: “Sen ikiyi bire karşı vermezsin. Nasıl olur da sonsuzu sayılı günler karşılığında satarsın?..”

“Peygamber Efendimiz Miraç gecesinde zaman ve mekân dairelerinden çıkıp imkân darlığından da kurtulunca, bir anda ezel ve ebedi buldu; başlangıcı ve sonu bir noktada gördü” diyen İmam Rabbani de o bahçede açan sümbüllerden...

Bediüzzaman Hazretleri: “Nebiyy-i Zişan’ın (asm) makam-ı Mahmud’u ilahi bir maide, Rabbani bir sofra hükmündedir. Tevzi edilen lütuflar o sofradan akıyor.” Sözüyle, asırlara ışık saçanların, o sofradan beslendiğine işaret eder.

Efendimizin hikmet sofrasından tadanlardan biri de Alaaddin Başar’dır: “Rabbü’l-Âlemin, o şanlı Nebi’sini kimseye talebe etmedi. Kader, öyle murat etti. Sebepler yarattı ve bu okuma tehir edildi. Ta ‘Oku!’ emri gelinceye kadar…”

Söyleyenler ne güzel söylemiş. Bize de sadece: “Allah’ım, bizi Onun (asm) şefaatinden ayırma!..” demek kaldı.