TR EN

Dil Seçin

Ara

İslamiyet ve Sünnet

Arkeolojik araştırmalar sünnetin Eski Mısır, İbraniler ve Fenikelilerde, Amerika kıtasında Azteklerde ve M.Ö. 5000 yılında Babiller ve Zenciler tarafından yapıldığı kabul ediliyor. M.Ö. 4000 yılında Tı ve veziri Ptathotep’in mezarlarındaki kabartmalarda sünnete ait usullerinin resmedildiği biliniyor. M.Ö. 1400 yılında Firavun II. Ramses’in oğlunun sünnet edildiğine dair belgeler bulunmuştur.

 

Eski Çağlarda Sünnet

Mısırlılar sünneti tatbik eden en eski milletlerden biridir. Bu papirüs, mumyalar ve Herodot’un kayıtlarından anlaşılıyor. Herodot, bilhassa sünneti bir sağlık tedbiri olarak yorumluyor. Bizler, Mısırlıların rivayet ettikleri bu sağlık kurallarının, o devirde yaşamış bir peygamberin tebliğinden kaynaklanabileceği görüşündeyiz. Zira sünnet olmak, yıkanmak ve belli bölgeleri tıraş etmek gibi hususlar peygamberlerin tavsiye ettikleri temizlik kurallarıdır. 

Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:

“Şu beş şey İslam fıtratındandır: Sünnet olmak, kasık bölgesini temizlemek, bıyıkları kesmek, koltuk altı tüylerini temizlemek, tırnakları kesmek.”

 

Sünnet Peygamberler ile Başlamıştır

Sünnet, Hz. Âdem (as) ile başlamış olabilir. Çünkü bütün peygamberler kavimlerine sünneti öğütlemiş ve bazı peygamberlerin de sünnetli doğmuş olduğu bilinmektedir. Sünnetli doğan peygamberler; Âdem, Şit, İdris, Nuh, Hanzele, Hud, Salih, Lut, Yusuf, Musa, Şuayb, Zekeriya, Yahya, Süleyman, İsa ve Muhammed (aleyhimüsselâm)dır. 

Allah’ın Resulü bir hadisi şeriflerinde bu konuya işaretle, sünnetin peygamberler tarafından tavsiye edildiğini ifade buyurmuşlardır:

“Dört şey peygamberlerin sünnetlerindendir: Sünnet olmak, misvak kullanmak, güzel koku sürünmek ve evlenmek.”

 

Hz. İbrahim’in (as) İmtihanı

Bazıları sünnetin Hz. İbrahim (as) ile başladığını kabul ederler. Zira O, sünnetin unutulduğu bir devirde, ilahi emir üzerine kendi kendini ve oğulları Hz. İsmail (as) ve Hz. İshak’ı (as) sünnet etti ve müminlere sünnet olmalarını bildirdi. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur:

“İbrahim (as) seksen yaşında olduğu halde Kadum Köyü’nde sünnet oldu. Ya da Kadum ile (kesici bir alet ile) sünnet oldu.”

Başka bir rivayete göre, Hz. İbrahim (as) zamanında, Amelika adı ile anılan bir kavimle muharebe yapılmış, bu muharebe sonunda Hz. İbrahim vefat eden ashabını defnetmek istemiş; fakat cesetler ayırt edilememiş; bunun üzerine Müslümanlığa işaret olmak üzere sünnet emredilmiştir. Bu tarihten sonra Hz. İbrahim’in (as) zürriyeti ile İsrailoğulları arasında sünnet devam etmiştir.

 

Yahudilerde Sünnet

Yahudilerin mukaddes kitabı Tevrat, İsrailoğulları’nın sünnet olmasını, Hz. İbrahim’in (as) zürriyetinden gelen erkek çocukların sünnet edilmelerini, bunun kendileri ile Allah arasında bir ahid (söz verme) olduğunu bildiriyor. Tevrat’a göre, Hz. İbrahim, oğlu İsmail ile aynı günde sünnet oldular. Hz. İbrahim sünnet olduğu zaman 99, oğlu İsmail 13 yaşında idi ve oğlu İshak’ı 8 günlük iken sünnet etti. Keza Hz. Musa, İsrailoğulları’na erkek çocukları 8 günlük iken sünnet yapmalarını emretti.

Bugün Yahudiler Tevrat’ın emri üzere çocuklarını doğumun 8. gününde sünnet ederler. Ancak sünneti Sinagogta Hahamlar yapar. Sünneti yapan sünnet derisini kestikten sonra, penisi emer, şaraba tükürür, emişler tekrarlanır; kanlı şaraptan penise püskürülür. Daha sonra tahta çürüğü tozu ekilerek penis sarılır. Aynı şaraba parmağını daldırıp çıkardıktan sonra çocuğun ağzına sokulur. Bu çirkin adet sonradan icat edilmiştir.

 

Hristiyanlarda Sünnet Var mı?

Hristiyanlar, Hz. Musa’nın (as) tebliğ ettiği şeriata tabidir. Fakat Hz. İsa’dan (as) sonra Hristiyanlar sünneti terk ettiler. Bazıları; Mesih’in bu ıstıraplı ameliyeyi kendine tatbik ettiğini, “ümmetini bu zahmetten kurtardığını” söyler. Böylece Hristiyanlar Tevrat’ın sünnet hükmünü bozmuş, sünnet yerine vaftiz ile iktifa etmişlerdir. Ancak, bugün Katolikler her yıl 1 Ocak tarihini Hz. İsa’nın (as) circumcion (sünnet) bayramı olarak kutlarlar. 

 

Hz. Muhammed’in (sav) Sünneti

Enes’in (ra) rivayetine göre Resulullah Efendimiz (sav) sünnetli doğmuşlardır. Keza İbni Haldun ve Ahmet Cevdet Paşa, Hz. Muhammed’in (sav) sünnetli ve göbeği kesilmiş olarak doğduğunu bildirmişlerdir. Hz. Peygamber ve yukarıda isimleri zikredilen peygamberlerin, sünnetli doğmuş olmaları mümkündür. Zira bugün bile sünnetli doğmuş çocuklar görüyoruz.

Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sav) sünneti hakkında başka rivayetler de vardır. 

İbni Abbas’ın (ra) rivayeti şudur: “Hz. Peygamber doğumunun 8. günü dedesi Abdülmuttalip tarafından ziyafet verilerek sünnet ettirilmiş ve ‘Muhammed’ (sav) ismi verilmiştir.” 

Diğer bir rivayete göre süt annesi Halime Hatun’un yanında bulunduğu sırada melekler tarafından sünnet edilmiştir.

 

Müslümanlar Sünnete Çok Önem Vermiştir

Kur’an-ı Kerîm’de sünnete dair bir kayıt yoktur. Sünneti İslam’ın Yüce Peygamberi (sav) tavsiye buyurmuşlardır. Bu konuda şu hadis-i şerifler zikredilebilir:

“Sünnet fıtrattandır.”

“Üzerinden küfür tüyünü at ve sünnet ol.”

Hz. Muhammed’in (sav) torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (ra) yedi günlük iken sünnet edilmişlerdi. Sonra Yahudilere muhalefet düşüncesi ile ileri çocukluk yaşlarında yapılmaya başlanmıştır. Nitekim Hz. Peygamber (sav) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: “Sünnet yedi yaşına girince müstehab, on beş yaşında vaciptir.”

Gazali, çocukların dişlerinin değiştiği zaman sünnet yapılmasını tavsiye eder. 

Nevevî ise doğumunun yedinci gününde yapılmasını müstehab addeder. 

Erzurumlu İbrahim Hakkı iyi evlat yetiştirmenin yirmi şartı arasında oğlan çocuğunun yedinci günde ya da on yaşına kadar sünnet edilmesi gerektiğini yazar. 

Ömer Nasuhi Bilmen sünnetin yedi-oniki yaşları arasında yapılabileceğini; ancak daha evvel de yapılmasının caiz olduğunu bildirmektedir.

Bugün bütün dünyada Müslümanlar erkek çocuklarını adeta bir farz ifa etmenin hassasiyeti ile sünnet ederler.

 

Sünnet Hakkında İslâm’ın Hükmü

İslam âlimlerinin ekserisi sünneti sabah namazının sünneti gibi sünnet-i müekkede (kuvvetli sünnet) kabul etmişlerdir. İmam Ebu Hanife ve İmam Malik, sünnet; İmam Şafii ise, vacib telakki etmişlerdir. Sünnetin vacib telakki edilmesi hususunda şu hadis-i şerif ileri sürülmüştür:

“İslâmiyet’i kabul eden 80 yaşında da olsa sünnet olsun.” buyrulmuştur. Bu Peygamber emri sebebiyle de sünnet vacib telakki edilmiştir.

 

Osmanlılarda Sünnet

Osmanlılar sünnete çok önem vermişlerdir. Bilhassa şehzadelerin sünnetleri büyük şenliklerle yapılır, şehzadelerle birlikte binlerce çocuk sünnet edilirdi. Bu şenlikler 10-15, hatta 50 gün sürerdi. Edirne ve İstanbul’da saray avlusu, Sultanahmet Meydanı ya da Okmeydanı’nda yapılır; devlet adamlarından fakir halka kadar herkes davet edilir, ziyafetler verilir, mehter çalar, oyunlar, çeşitli yarışlar, kara ve denizde harp oyunları yapılır; geceleri havai fişekler, kandiller ile bu sünnet merasimleri binbir gece masallarını andırırdı. Gündüzleri resmi geçitler yapılır, önde şehzadeler, arkasında devlet adamları çeşitli esnaf teşekküllerinin geçişi yapılır, hediyeler verilir; ilim adamları, şairler, din alimleri toplantı ve sohbetler yapardı.

Osmanlı şehzadelerinin sünnet düğünlerinin ekseriya padişah kızlarının evlenme düğünleri ile beraber yapıldığı bu törenlere ‘sur-i hümayun’ veya ‘surname’ adı verildiği; manzum ya da nesir halinde yazıldığı anlaşılıyor. Bu düğün şenlikleri arasında IV. Murat’a ait ve Nakkaş Osman tarafından yazılan surname meşhurdur. Nakkaş Osman Efendi’nin bu kitabından, şehzadelerin sünnet düğünleri, esnaf ve sanatkârların, sakaların, süpürgecilerin geçişi, hokkabazları, cambazları, güreşleri, gece şenlikleri, halka verilen ziyafetleri, padişahın altın serpmesi, gençlerin kılıç kuşanması, esirlerin azad edilmesi minyatürlerle sergilenmiştir. 

IV. Mehmed’in oğulları Mustafa ve Ahmed’in sünnet düğünü ile birlikte yapılan kız kardeşi Hatice Sultan’ın düğün törenleri en önemlilerinden biridir.

III. Ahmed’in oğulları Süleyman, Mehmed, Mustafa ve Beyazıt adındaki şehzadelerin sünnet düğünleri de Seyyid Vehbi tarafından manzum olarak ‘Surname-i Hümayun’ adı ile kaleme alınmıştır. Bu sonuncu düğün onbeş gün, geceli, gündüzlü devam etmiş, şehzadelerle birlikte 5000 fakir çocuk sünnet edilmiştir.

 

Anadolu’da Sünnet

Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde sünnet değişik şekilde yapılmaktadır. Güneydoğu Anadolu’da erkek çocuklar doğumdan sonra ilk 7-40 gün içinde sünnet edilir; eve bir berber gelerek sünneti yapar; ekseriya düğün yapılmaz. Doğu Anadolu’da ise sünnet daha ileri yaşlarda yapılır. Bu bölgede ‘kirvelik’ adeti vardır. Kirve, Farsça, ‘kir-kamış ve tutmak’ kelimelerinden gelir. Kirve, erkek çocuğun sünnet masraflarını karşılayan başka bir ailenin büyüğüdür, sünnet olacak çocuğu kucağına alarak sünnetin yapılmasını sağlar.

Bugün de memleketimizde sünnet titizlikle devam ettiriliyor. Büyük şehirlerimizde 7-10 yaşlarında, Anadolu’nun bazı bölgelerinde küçük yaşlarda ve çok defa törensiz olarak yapılıyor. İnsanlarımız sünneti tıbbî faydalarından çok, dinî bir vecibe olarak yerine getiriyor.

 

Sünnet, Ne Zaman, Nasıl ve Kim Tarafından Yapılmalıdır?

Sünnetin zamanı konusunda fikir birliği olmamakla beraber, ülkemizde ve Müslüman toplumlarda, 3 yaşından önce veya 7 yaşından sonra yapılması tavsiye edilmektedir. Bunun nedeni de, çocuğun kimlik ve cinsel gelişimi ile ilgili sorunlarla karşılaşmaması içindir. Sünnet genellikle hastane ortamında, steril koşullar sağlanarak bir üroloji uzmanı ya da çocuk cerrahisi uzmanı tarafından yapılmalıdır. Doğuştan sünnetli olan ve adına hypospadias dediğimiz durumlarda ise olay tamamen farklıdır ve bunlar ameliyatla düzeltilmelidir. Cenâb-ı Allah hepimize, Peygamber Efendimizin (sav) sünnetlerine uymayı ve şefaatine nail olmayı nasip etsin.

 

Faydalanılan Kaynaklar:

1- Sahih-i Buharî

2- Tarih Boyunca Sünnet Prof. Dr. Asaf ATASEVEN, 2005

3- Kitab-ı Mukaddes

4- İncil (Luca, Matta)