TR EN

Dil Seçin

Ara

İslamiyet Gelince Diğer Dinlerin Hükmü Ne Oldu?

İslamiyet Gelince Diğer Dinlerin Hükmü Ne Oldu?

Bir okuyucumuz, önceki dinlerin hükmünün İslâm’ın gelmesiyle bitmiş olduğunun ayetlerle açıklanmasını talep etmiş. Önceki dinlerin bâtıl olduğunu ayetlerle açıklamak konusunda şunlar söylenebilir:

a) Tevrat, İncil ve Zebur kitaplarının—aslı itibariyle—Allah’ın vahyi olduğu açıkça bildirilmiştir: 

“O (Allah) sana kitabı, gerçeğin ta kendisi ve öncekileri doğrulayıcı olarak indirmiştir; daha önce insanlara doğru yolu göstermek üzere Tevrat ve İncil’i indirmişti; furkanı da indirdi. Bilinmeli ki Allah’ın âyetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah suçlunun hakkından gelen mutlak güç sahibidir” (Âl-i İmran, 3/3-4) mealindeki ayetlerde Tevrat ve İncil’in ilahi, semavî kimliği nazara verilmiştir.

“Biz Nûh’a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Ve İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlara, İsa’ya, Eyyûb’a, Yûnus’a, Hârun’a ve Süleyman’a vahyettik. Davud’a da Zebur’u verdik” (Nisa, 4/163) mealindeki ayette ise, Hz. Davud’a Zebur kitabının verildiğine işaret edilmiştir.

b) Bununla beraber,—Zebur ilahî hükümleri ihtiva eden bir kitap olmadığı, yalnız—manzum olarak Hz. Davud’un neşidelerini içine aldığı için onu bu maddede yer alan bilgilerin dışında bırakıyoruz.

Tevrat ve İncil, semavî kitap olmalarına rağmen, daha sonra mensupları tarafından tahrif edilerek BÂTIL bir duruma sokulmuştur

Bilindiği üzere, Tevrat, Zebur ve İncil, Kur’an-ı Kerîm gibi lafzî ve nazım olarak mucize olmamasından, zamanla art niyetli ve dessas insanların eli ile tahrife uğramıştır. Bu yüzden hükümleri, Kur’an’ın gelmesi ile iptal edilmiştir. Bu kütüb-ü mukaddesenin tahrif edildiğini ilan eden, Kur’an-ı Kerîm’de tevile açık olmayan çok ayetler mevcuttur. Bazılarının meallerini aşağıda verelim:

“Onlardan bir grup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken, dillerini eğip bükerler. Halbuki okudukları kitaptan değildir. Söyledikleri, Allah katından olmadığı halde, ‘Bu Allah katındandır’ derler. Onlar bile bile Allah’a iftira ediyorlar.” (Âl-i İmran, 3/78)

“Ey Ehl-i Kitap! Niçin hakkı bâtıla karıştırıyor ve bile bile hakkı gizliyorsunuz?” (Âl-i İmrân, 3/71)

“(Yahudilerden) Elleriyle kitap yazıp, biraz para almak için: ‘Bu Allah tarafındandır.’ diyenlerin vay haline! Vay o ellerinin yazdıklarından ötürü onlara! Vay o kazandıkları vebal yüzünden onlara!” (Bakara, 2/79) 

“(Ey iman edenler!) Nasıl olur onların size güvenmelerini beklersiniz ki, onlardan bir zümre vardı ki, Allah’ın kelamını işitip akılları aldıktan sonra, bile bile onu tahrif eder, değiştirirlerdi.” (Bakara, 2/75)

“Ey Peygamber! Kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla ‘inandık’ diyenlerden inkâra koşuşanlar da, Yahudilerden yalanı can kulağıyla dinleyen ve sana gelmemiş bir topluluk hesabına casusluk edenler de seni üzmesin. Onlar kitaptaki kelimelerin yerlerini ve anlamlarını değiştirirler; ‘Size şu hüküm verilirse alın, o verilmezse kaçının’ derler. Allah birisini fitneye düşürmek isterse, artık sen onu Allah’ın elinden kurtaramazsın. Allah onların kalplerini temizlemek istememiştir. Dünyada onlar için bir rezillik, âhirette ise büyük bir azap vardır.” (Maide, 5/41; ayrıca bk. Maide, 5/13. ayet)

“Ey Kitap ehli, elçimiz size geldi, Kitap’tan gizlediğiniz şeylerin çoğunu size açıklıyor, çoğundan da geçiyor. Gerçekten size Allah’tan bir nur ve açık bir Kitap gelmiştir.” (Maide, 5/15)

“Kendilerine kitap vermiş olduğumuz kimseler (Yahudi ve Hristiyanlar), onu (Muhammed’i) tıpkı evlatlarını tanıdıkları gibi tanırlar. Böyle iken, onlardan bir kısmı, bile bile gerçeği gizlerler.” (Bakara, 2/146; ayrıca bk. Enam, 6/20)

Yahudilerden bir kısmı, bazı sözleri aslî şeklinden ve manasından kaydırarak tahrif ederler. Mesela: “‘İşittik’ (ama isyan ettik), ‘işit’ (hay işitmez olası!), ve ‘râina’ derler. Bu sözleri, ağızlarını eğip bükerek güya vaziyeti kurtarmak ve din ile alay etmek için söylerler. Halbuki onlar sadece ‘İşittik ve itaat ettik’, ‘İşit!’ unzurnâ (bizi de gözet), deselerdi kendileri için elbette daha hayırlı ve daha dürüst bir iş olurdu. Fakat Allah, inkârları yüzünden onları rahmetinden kovdu. Artık onlar pek az iman ederler.” (Nisa, 4/46; ayrıca bk. Bakara, 2/104)

İncil ve Tevrat’taki tezatlar değiştirilip bozulduklarını gösterir

Bunlar Kur’an içindeki naklî delillerdir. Aynı zamanda, aklî ve mantıkî delilleri de İslam âlimleri kitaplarında beyan etmişlerdir. Zaten, hâlihazırdaki Tevrat ve İncil, ispata lüzum kalmadan, kendi kendini çürütecek tenakuzlarla doludur.

Dünyada en kolay iş, İncil ve Tevrat’ın tezatlarını göstermektir. Mesela, teslis inancı, günah çıkarmak, vaftiz,—hâşâ—melekler Allah’ın kızlarıdır inancı, rahiplerin ilah yerine konulması, kilisenin kul ile Allah arasında vasıta olması, Allah’ın papa ile hulul etmesi inancı, daha buna benzer, hak bir dinin ve akıl ve mantığın kabul etmeyeceği birçok safsata tahrif edildiklerini gösterir.

Bu tahrif konusundan başka, son kitap Kur’an’ın indirilmesiyle, önceki kitapların hükümlerinin yürürlükten kaldırıldığını belirten ayetler de vardır. Örneğin:

“Kuşkusuz Allah katında din İslâm’dır. Kitap verilenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki hak tanımazlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah’ın âyetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki, Allah’ın hesabı pek çabuktur.” (Âl-i İmrân 3/19) mealindeki ayette İslam dininin gelmesinden sonra diğer dinlerin füruata dair hükümlerinin yürürlükten kaldırıldığına işaret edilmiştir.

Bunun gibi, “Kim İslâm’dan başka bir din arama çabası içine girerse, bilsin ki bu kendisinden asla kabul edilmeyecek ve o âhirette ziyan edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân 3/85) mealindeki ayette aynı hakikat açıkça ifade edilmiştir. 

İslâm âlimleri de İslâm’ın daha önceki şeriatları tamamen veya kısmen yürürlükten kaldırdığında hemfikirdir. 

Kur’an, en son Kitap olup kıyamete kadar gelen bütün insanlara hitap ettiği için eski dinlerin bazı hükümleri—ilahî hikmete uygun olarak—yürürlükten kaldırılmıştır. Dinlerin temel esasları olan iman hakikatleri, evrensel ahlaki değerler,—namaz, oruç gibi—bazı temel ibadetler hariç, diğerleri zaman ve zamana uygun biçimde ya tamamen ortadan kaldırılmış yahut uygulanabilir bir duruma tadil edilmiştir.

Yine, “Onlar, ellerindeki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî peygambere uyarlar. Peygamber onlara iyiliği emreder ve onları kötülükten meneder; yine onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını kaldırır, üzerlerindeki zincirleri çözer. O peygambere inanan, onu koruyup destekleyen, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nura uyanlar, işte bunlardır kurtuluşa erenler” (Araf, 7/157) mealindeki ayette Hz. Muhammed’in (sav) eski iki kitaptaki bazı hükümleri ortadan kaldırdığı, kedilerine ceza olarak verilen bazı ağır yükleri hafiflettiğine işaret edilmiştir. Bütün bu ayetler konuyu net bir şekilde açıklamıştır.

***

 

Kur’an’da Peygamberimiz Hz. Muhammed’den (sav) bahseden ayetler:

Kur’an’da bu konuda birçok ayet vardır. Fakat mübarek isminin açıkça zikredildiği ve onun bir Peygamber olduğunun vurgulandığı aşağıda mealleri verilen ayetler yeterlidir:

“Muhammed sadece bir peygamberdir; ondan önce de peygamberler gelip geçti…” (Âl-i İmran, 3/144)

“(Allah) İman edip din ve dünyaya yararlı işler yapanların, rablerinden gelmiş bir gerçek olarak Muhammed’e indirilene inananların ise günahlarını affetmiş ve durumlarını düzeltmiştir.” (Muhammed, 47/2)

“Bütün dinlerin üzerindeki yerini alsın diye resulünü doğru yol rehberi ve hak din ile gönderen O’dur. Buna tanık olarak da Allah yeter. Muhammed, Allah’ın peygamberidir.” (Fetih, 48/28-29)

“Muhammed sizin adamlarınızdan hiçbirinin babası değildir, fakat o Allah’ın elçisidir ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilmektedir.” (Ahzab, 33/40)