TR EN

Dil Seçin

Ara

Mor İncirler

Mor İncirler

Bir tanıdığım oldukça iştah açıcı görünen yabani mor incirlerin resmini paylaşmıştı facebook sayfasında. Güzel bir sunum tabağına koyduğu incirlerin yakın plan fotoğrafını çekmişti. İncirleri seyretmek bile zevk veriyordu; adeta yemek için değil de uzun uzadıya seyredilmek içinlerdi.

Şekli, rengi, üzerlerinde görünen ince sanatlarıyla o mükemmel incirleri hayranlıkla seyrederken, çocukken yaban inciri toplamaya gittiğimiz günleri hatırladım… Ağustos sonuna doğru, büyük bir maceraya atılır gibi yaban inciri toplamaya giderdik. 

Fakat gözüm resmin altındaki yazıya gidince, o güzel hayalin içinden çekip çıkardı beni. Arkadaşım, resmin altında “organik incir” diye bir not düşmüştü. 

Bu kelime oldukça revaçta son zamanlarda, moda oldu. Fıtri olana yönelik bir müdahale olmadığı bu kelimeyle vurgulanıyor: organik sebze, organik meyve, organik baklagiller, organik çerez, organik süt, yoğurt, peynir, pekmez, pestil… Uzayıp giden bir liste yapabiliriz. 

Bütün bunlar aynı zamanda her şeye geniş çaplı bir müdahalenin de göstergesi hükmünde. Neredeyse her ürüne sızmış bir bozulmanın, tefessühün ortasında kalakalmış gibiyiz…

Diyebiliriz ki, bu organik ve doğal olma vurgusu başka ve daha önemli şeylere de işaret ediyor.

Ya da şöyle de sorarsak karşımıza işin farklı bir görüntüsü çıkıyor: Bu yapay, sahte, doğal olmayan, fıtratı (yaratılışı) bozulmuş ürünler nasıl ortaya çıkıyor?..

İşte bizi asıl kaynağa üstteki soru götürüyor.

Gerçekten önemli olan ruhun ve karakterin sağlığı! Organik düşünce, organik fikir, organik ibadet hayatı, organik kültür, nihayet organik kişilik ve organik insan… Dikkat ederseniz; bunlar bozuldu mu, her şey bozuluyor.

Peki tarifi nasıl olmalı bu organik insanın?

Organik insan tarifini şöyle yapıyorum: Dünyaya geldiği ilk günkü gibi tertemiz, masum, iç pazarlıksız, garazsız; günaha girse hemen tövbeyle temizlenip aslına dönen; ruhu dünyevi olanla enfekte olmamış; gözü-kulağı hayırlara odaklı; baktığında güzel bakma, güzel görme ve nihayetinde güzel düşüncelerle yaşama gayretinde olan insan demektir. Yani fıtratını koruyabilmiş, suni olandan uzak durabilmiş insan...

Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur bir hadis-i şerifinde: “Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra, anne-babası onu Hristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar.” 

Bu hadis, insanın sahip olduğu dini ve onun yalın halini; doğarken iyilikle donatıldığını, iyilik üzere olduğunu, kötülüğü doğduktan sonra diğer insanlardan öğrendiğini anlatır bize. 

Hangi ırktan olursa olsun her insan, ahsen-i takvimde, iyiliğe ve fıtrata uygun olana programlanmış olarak dünya hayatına gözlerini açar. Her şey özel bir fıtratla yaratılır, insanın da fıtratı iyiliğe doğru meyleder; suyun bir cılga bulup aşağıya doğru akması, dumanın yukarıya doğru yükselmesi gibi.

Kâinatta da hep iyilik ve Allah’ın sonsuz merhametinin yansımaları görülür. İnsanın organik hali, kötülük düşüncesiyle dejenere olmamış, günahlarla kalbinin kararmadığı, taşlaşmadığı, insanî duygularının körelmediği halidir. Saf kalmak, kirlenmemek konusunda, gözlerini hayata açtığı gün ile kapadığı gün arasındaki mesafeyi oldukça kısa tutan insan ya da. 

Mor yaban incirinin resmi ve resmin altına düşülmüş “organik incir” ibaresi bana ruhun sağlığı için gerekli “organik hayatı” hatırlattı. Temizliği bir sinekten, hemcinsini gömmeyi bir kara kargadan öğrenen insan belki de, yakın bir zamanda fıtrata uygun bir hayata dönüşü, sarp kayalıklar arasında boy veren yabani mor incirlerden öğrenecektir.