TR EN

Dil Seçin

Ara

Kur’an’da Tezat Yoktur

Kur’an’da Tezat Yoktur

“Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Eğer o Allah’dan başkası tarafından indirilmiş olsaydı, onda birbirini tutmayan çok şeyler bulurlardı” (Nisâ, 82) âyeti, Kur’an’da mütenâkız (çelişkili) hususların bulunmadığını gösterir. Zira Mekke müşrikleri, Kur’an’da çelişkili durumlar bulmayı herkesten çok istemiş olmalarına rağmen, bu hususta ciddî bir iddiada bulunamamışlardı. Bununla beraber Kur’an hakkında iyice bilgi sahibi olmayan okuyucu, bazan âyetler arasında tenâkuz olduğunu sanabilir, işte buna işkâl,

 

“Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Eğer o Allah’dan başkası tarafından indirilmiş olsaydı, onda birbirini tutmayan çok şeyler bulurlardı” (Nisâ, 82) âyeti, Kur’an’da mütenâkız (çelişkili) hususların bulunmadığını gösterir. Zira Mekke müşrikleri, Kur’an’da çelişkili durumlar bulmayı herkesten çok istemiş olmalarına rağmen, bu hususta ciddî bir iddiada bulunamamışlardı.

Bununla beraber Kur’an hakkında iyice bilgi sahibi olmayan okuyucu, bazan âyetler arasında tenâkuz olduğunu sanabilir, işte buna işkâl, böyle zannedilen meselelere de müşkil denir.

Önemli olan, böyle zannedenlerin bulunması değil, izahı yapılamayacak meselelerin bulunmamasıdır. İşkâl, şu sebeplerden birinden ileri gelebilir:

— Bildirilen meselenin çeşitli safhalarının bulunması. Meselâ insanın yaratılışı böyledir: Topraktan (Ali İmran, 59) balçıktan (Hicr, 26), kupkuru balçıktan (Rahman, 14), nutfeden (Nahl, 4) yaratıldığının bildirilmesi bir tenâkuz olmayıp, insanın yaratılışının muhtelif safhalarını bildirmek içindir.

— Mevzu farklılığı söz konusu olabilir. Meselâ: “Kadınlarınız arasında adaleti gerçekleştiremeyeceğinizden endişe ederseniz, bir kadın ile evlenin” (Nisa, 3) âyeti ile “Ne kadar isteseniz de kadınlarınız arasında adalet yapamazsınız” (Nisa, 129) âyeti arasında tenakuz yoktur. Her birinde başka konulardan bahsedilmektedir. Birincisinde zahirî haklar, hukukî durum, İkincisinde ise kalbde duyulan temayül söz konusudur.

— İşin iki ayrı yönü bulunabilir. Meselâ: “Attığın zaman sen atmadın, lâkin Allah attı” (Enfal, 17) âyeti, “atma fiilini sen yaratmadın, fakat kesbetme bakımından sen attın” demektir. Yani işin yaratma yönü Allah’a, kesbetme (yapma) yönü ise kula aittir.

— Hakikî veya mecazî anlam ihtimali bulunabilir. Meselâ: “Kıyâmet günü insanları sarhoş görürsün, oysa sarhoş değillerdir” (Hac, 2) âyetinde geçen “sarhoş” kelimelerinden birincisi mecazî, ikincisi ise hakikî anlamda kullanılmıştır.

Bu gibi konuları izah eden eserler olduğu gibi, tefsir kitapları da mütenâkız (birbiriyle çelişen) görünen âyetlerin nasıl bağdaştırılacağını bildirirler.

 

***

 

“Kâinat Mescid-i Kebirinde Kur’an kâinatı okuyor!

Onu dinleyelim.

O nur ile nurlanalım.

Hidayetiyle amel edelim.

Ve Onu vird-i zeban edelim.

Evet, söz odur. Ve ona derler.”

(Bediüzzaman, Sözler)