Midemiz, vücudumuzdaki dört önemli süzgeç ve mutfaktan biridir. Bunların ilki ağız, ikincisi midedir. Üç ve dörde ise karaciğer ve böbrekler diyebiliriz. Aklı başında hiçbir insan önüne gelen her şeyi ağzına atmaz. Fakat bazen yanlışlıklar veya kazalar olabilir. Çok susamış bir insan şişedeki gaz yağını veya buzdolabındaki gül suyunu içebilir. Bu durumlarda mide devreye girer.
Mide, sindirim sisteminin yemek borusuyla ince barsak arasında kalan kısmıdır. Yemek borusunun alt ucundaki kaslara özel bir şekil verilerek bir sfinkter, açılıp kapanan bir kapı yapılır. Normal şartlarda bu kapı yukardan gelen lokmalara açılır, onların aşağıya geçmesine müsaade eder, fakat istersek baş aşağı duralım, onların yukarı çıkmalarını önler. Ama insanlık hali bazen yanlış şeyler yiyip, içebilir, anormal şartlarda kalabilir, bazı hastalıklara yakalanabiliriz. İşte bu durumlarda mide hareketleri tersine döner ve insana layık olmayan şeyleri dışarı atmak için çalışır, böyle hallerde midenin giriş kapısı da açılır ve muhteva yukarıya doğru atılır. Böylece zararlı madde sindirilip, kana karışmadan önce dışarı atılmış olur.
İşte bu bir süzme ve elemedir. Midenin bu üst kapısına kardia kapısı, çıkış kapısına ise pilor denir. Bu kapı epeyce sindirilen mide muhtevasının (kimus) bağırsağa geçmesi için açılır, fakat barsak muhtevasının geri dönmesine izin vermez.
Normal bir insanın mide hacmi 1-1,5 lt kadardır. Burada;
1. Besinler depolanır,
2. Bunlar, mide enzimleri ve özellikle HCI asitle iyice karıştırılır,
3. İyice yumuşayan muhteva ince bağırsağa doğru iteklenir.
Midemiz günde 3 lt kadar salgı yapar. Bu salgı sinirsel ve hormonal yollarla kontrol edilir. Yemeğin görülmesi, düşünülmesi yahut kokusunun alınması vagus siniriyle midenin uyarılmasına ve salgı artmasına sebep olur. Stres de mide salgısını artırır, yoğun stres altında yaşayan insanlarda gastrit ve ülser çok görülür.
Sindirim: Hidroklorik asit (HCI) en güçlü asitlerden biri olup, mide duvarındaki bazı özel hücreler tarafından sentezlenir ve salgılanır. “Taşı bile yesem eritirim” diyen adama bu sözü söylettiren işte bu asittir. HCI, en katı şeyleri bile yumuşatıp, parçalar.
Fakat kendisi de bir et parçası olan midenin, bu asitten etkilenmemesi için tedbirler hazırlanmıştır. Nasıl mı? Mide duvarındaki bazı hücreler müsin denilen bir madde salgılar, bu madde mide yüzeyini kaplayarak, asidin mideyi delmesine, yaralamasına engel olur.
Bundan sonra devreye enzimler girer. Enzimler, gıdanın cinsine göre farklılık gösterir. Proteinler (et, süt, yumurta grubu) dev, makro moleküllerdir. Bunlara pepsin saldırır. Pepsin, asit ortamı sever ve HCI tarafından aktifleştirilir. Bu enzim, proteinleri tam olarak sindiremez, ancak onların uzun zincirli yapılarını bozarak, daha kısa parçalara ayırır. Böylece proteinler, onları tamamen, yani moleküler seviyede parçalayacak olan barsak enzimlerinin etkisine hazır hale gelmiş olur.
Protein sindirimi, barsaklarda tamamlanır.
Yağlara ise lipaz saldırır, fakat yağlara karşı mide lipazı zayıf kalır. Yağların da tam parçalanışı, safra asitlerinin de yardımıyla, pankreastan gelen lipazın etkisiyle barsaklarda olur.
Karbonhidratlara (ekmek, unlu maddeler, tatlılar grubu) ise amilaz etkilidir. Amilaz, az miktarda tükrükte de vardır, fakat esas işlemi yine pankreastan gelen amilaz, ince barsaklarda tamamlar. Bebeklerin mideleri özellikle süt proteinlerini parçalayan rennin denilen bir enzimle daha da takviye edilmiştir.
Midemiz sadece sindirim sisteminin bir parçası değildir, aynı zamanda kan sisteminin de bir parçasıdır. Herhangi bir sebepten dolayı midesi alınmış hastalarda, birkaç yıl sonra tehlikeli bir kansızlık (pernisiyöz anemi) ortaya çıkar.
Yapılan araştırmalar, midede salgılanan ve intrensik faktör denen özel bir proteinin B12 vitaminin emilmesini sağladığı, bu vitaminin de alyuvar yapımı için elzem olduğunu göstermiştir.
Bu vitamin eksikliğinde, alyuvarların DNA yapıları bozulur, anormal hücreler ortaya çıkar, bunlar da doğru dürüst O2 (oksijen) taşıyamazlar.
Bir fıkrayla yazıyı bitirelim:
Mideye arkadaşı “Sana bir iyi, bir de kötü haberim var, önce hangisini istersin.” demiş. O da “Önce iyiden başla.” Peki “Sana müjde, Ramazan geliyor, Müslümanlar bir ay oruç tutacaklar.” “Ya kötü haber?” “O da, akşam olunca iftar ediyorlar...”
Midemizin kıymetini bilelim, hiç olmazsa Ramazan’da onu, gündüzleri güldürürken, geceleri ağlatmayalım.